Avrupa’nın ve Almanya’nın en köklü partilerinden SPD’de başkanlık yarışı başladı. İlk kez eşbaşkanlık sisteminin de uygulanacağı seçim aynı zamanda partinin yörüngesini de belirleyecek.

Sosyal demokratlar yönünü arıyor

EGEHAN ÜNLÜ / BERLİN

Almanya’nın en eski partisi SPD (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) yaşadığı iniş çıkışlı dönemden sonra yeni bir demokrasi tecrübesiyle Almanya’nın siyasi gündeminde önemli bir yer tutuyor.

SPD’nin ilk kadın başkanı Andrea Nahles Haziran’da beklenmedik bir şekilde mevcut görevlerinden istifa ettiğini duyurmuştu. Nahles’in selefi Avrupa Parlamentosu eski başkanı Martin Schulz da 2017’de seçim anketlerinde % 30’a erişmiş ancak federal seçimleri sadece % 20,5’lik bir oy alarak kaybetmişti. Schulz bu tarihi fiyaskodan sorumlu tutulmuş, görevinde bir yılını dolduramadan koltuğunu devretmişti. Parti’de yenilenme sözüyle yola çıkan Nahles de SPD’nin eyalet ve Avrupa Parlamentosu seçimlerindeki oy kaybını önleyemedi. Bir yılın biraz üzerinde görevde kalabilen Nahles’in istifa gerekçesi ise parti içinde kendisine gereken desteğin kaybolmasıydı.

SPD ARAYIŞ İÇİNDE

Berlin’deki aday tanıtım kongresinin kapanışında konuşan SPD genel Sekreteri Lars Klingbeil, Nahles’in istifası sonrasında partinin, başkanlık seçimini kapalı kapılar ardında değil, tabana bırakma kararı verdiğini belirtti. Tarihinde başkanlık seçimini ikinci kez taban bırakan SPD’de bir diğer yenilik ise eş başkanlık sistemi. Diğer sol partilerde de uygulanmakta olan bu sisteme SPD’de de ilk kez geçiyor. Amaç ise kadın erkek eşitliğini parti kadrolarında da yaşatmak. Adaylıklarını 1 Eylül’e kadar çift olarak açıklayan, bir erkek ve bir kadından oluşan takımlardan geriye kalan 7’si eylül ve ekim aylarında kendilerini üyelere tanıtacaklar. Seçim süreci bu yılın sonunda tamamlanacak.

ADAY TANITIM TURNELERİ

Toplamda gerçekleşecek 23 aday tanıtım toplantısının 12.’si başkent Berlin’de salı günü gerçekleşti. Berlin eyalet başbakanı ve SPD eyalet örgütü başkanı Michael Müller, açılışta başkanlık seçimini üyelere bırakmanın katılımı artırdığını ve bir sorunun cevabını hemen bulmak yerine tabana sormanın şeffaflıkla olan yakın ilişkisini vurguladı. Sözü devralan SPD’nin geçici başkanlarından Thorsten Schäfer-Gümbel ise aday tanıtım toplantılarına ilginin yüksek olduğunu, bunun da başkanlık seçimini tabana bırakma kararının doğruluğuna bir kanıt olduğunu belirtti. Takımların kendilerini tanıtmasıyla başlayan toplantıya, adaylara moderatörün sorular yöneltmesi ve izleyicilerden alınan soruların adaylarca cevaplanmasıyla devam edildi.

Adayların vurguladığı konular; çevre politikası, hükümetin ek borçlanmasını yasaklayan kara sıfır politikası, Avrupa Birliği, emlak piyasası ve ucuz konut eksikliği, sosyal adalet ve SPD’nin şu anda paydaşı bulunduğu büyük koalisyonun bahsedilen konularda ilerleme katedebilmesinin önünde bir engel olup olmadığıydı. Tanıtımın ilk bölümünde adaylardan hiçbiri Almanya’da yaşayan göçmenlere değinmezken, Doğu Almanya’nın durumuna ise sadece Saksonya’da bakanlık yapan, aday Petra Köpping yorum yaptı. Soru cevap kısmında ise adaylardan Pistorius daha önce göçmen kökenlilerin ilk adresi olan SPD’nin artık bu rolünü kaybetmeye başladığını vurguladı. Mevcut Maliye Bakanı Marin Scholz ise, diğer adayların üstü kapalı olarak yönelttikleri eleştiri oklarının hedefindeydi. Halefi CDU’lu maliye bakanı Schäuble’den devraldığı kara sıfır politikasına sadık kalan Scholz birkaç ay öncesinde açıkça parti başkanlığına aday olmayacağını duyurmuş, başvuru süresinin dolmasına günler kala bir takım arkadaşı bularak başvurusunu gerçekleştirmişti.

sosyal-demokratlar-yonunu-ariyor-627182-1.

SOSYAL EKOLOJİK DEVRİM

Adayların vurguladığı konular; çevre politikası, hükümetin ek borçlanmasını yasaklayan kara sıfır politikası, Avrupa Birliği, emlak piyasası ve ucuz konut eksikliği, sosyal adalet ve de SPD’nin şu anda paydaşı bulunduğu büyük koalisyonun geleceğiydi. Tanıtımın ilk bölümünde adaylardan hiçbiri Almanya’da yaşayan göçmenlere değinmezken, Doğu Almanya’daki insanların durumuyla ilgili ise sadece halen Saksonya’da bakanlık yapan aday Petra Köpping yorum yaptı. Soru cevap kısmında ise adaylardan Boris Pistorius daha önce göçmen kökenlilerin ilk adresi olan SPD’nin artık bu rolünü kaybetmeye başladığını vurguladı. Mevcut Maliye Bakanı Olaf Scholz ise, diğer adayların üstü kapalı olarak yönelttikleri eleştiri oklarının hedefindeydi. Selefi CDU’lu maliye bakanı Wolfgang Schäuble’den devraldığı kara sıfır politikasına sadık kalan ve büyük koalisyonun savunucusu olarak bilinen Scholz birkaç ay öncesinde açıkça parti başkanlığına aday olmayacağını duyurmuş, başvuru süresinin dolmasına günler kala takım arkadaşı bularak başvurusunu gerçekleştirmişti.

Bazı adaylardan gelen önemli vaatlerden biri ise 2000’li yılların başında, Sosyal Demokratların-Yeşiller hükümetinin kabul ettiği Agenda 2010 reformlarının geriye alınmasıydı. Bu reformlarla iş piyasası esnekleştirilmiş, işsizlik sigortası ve sosyal yardım ile ilgili kanunlar halkın aleyhine sıkılaştırılmıştı. Partinin özellikle daha sol kesimleri partinin oy kaybetmesinden öncelikle bu reformları sorumlu tutuyor. Ayrıca sıfırın altındaki faiz oranlarının bir dönemde hala kara sıfırda diretmenin, ülkenin geleceğinin adil olarak şekillendirilmesi için gerekli yatırımların önünde önemli bir engel olduğu vurgulandı. Bu yatırımların başında ise sosyal konutların artırılması ve sosyal ekolojik devrim geliyor. Adaylardan Norbert Walter-Bormans da serbest piyasanın kontrol altına alınması ile ilgili görüşlerini, eski SPD’li siyasetçi Johannes Rau’nun “Her şeyi serbest piyasaya devrettiğinizde, piyasadaki her şeyin fiyatını bilebilirsiniz, ancak değerini değil” sözüyle vurguladı. Özellikle belediye hizmetlerinin özelleştirilmesinin önüne geçilmesi de vurgulanan konulardandı. Irkçılık ve yabancı düşmanlığı ile yükselen antidemokratik akımlar da adayların konuşmalarında yer buldu.

TABANDAN TAVANA

Eş başkanların seçiminin ilk turu 14-25 Ekim’de, ikinci turu herhangi bir aday %50’yi aşamazsa 19-29 Kasım’da gerçekleşecek. Ancak Alman Partiler Kanunu’na göre parti başkanlarını belirleme yetkisi kongrelere ait. Bu nedenle; üyelerin seçiminden çıkan sonucun, aralık başında parti kongresince onaylanarak resmiyet kazanması bekleniyor. Parti, üyelerinden; maliyetleri düşürmek ve çevre dostu olması sebebiyle, oylarını online olarak kullanmalarını istiyor.

Son zamanlarda Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde parti sistemlerinde kaymalar yaşandığı gözlemleniyor. 20 yıl başbakanı çıkaran, yıllarca da hükumetlerin küçük ortağı olan Sosyal Demokrat Parti’nin %15 seviyesinde seyreden oy oranı dikkate alındığında, gelecekte bu seçimin oynayacağı rol pek de öngörülemiyor. Ancak SPD'nin 150 yıla yaklaşan mazisiyle, kadın erkek eşitliğini öne çıkararak eş başkanlık sistemine geçmesi ve eş başkanların seçimini tüm üyelerinin katılımıyla gerçekleştirmesi demokrasi için büyük bir kazanç. Türkiye’deki siyasetin de bu deneyi yakından takip etmesi ve demokrasi için dersler çıkarması da Türkiye’de yaşayan yurttaşlar için önemli kazançlar sağlayabilir.