Sosyal devlet öldü başınızın çaresine bakın!

Ali ŞEKER
Tıp Dokturu, CHP Milletvekili

DSÖ’nün pandemi ilanından bu yana, 20 Ağustos itibarıyla dünyada 22 milyon 427 bin 54 onaylanmış PCR (+) vaka görüldü; resmi rakamlara göre 788 bin 15, gerçekte ise bir milyonun çok üzerinde kişi hayatını kaybetti. Türkiye’de ise resmi rakamlara göre toplam vaka sayısı 253 bin 108 PCR (+), 6 bin 39 kişi yaşamını yitirdi.

Üç gün önce, salgının kaynağında hastaların hızla tespit edilerek izolasyonları ve uygulanan sıkı karantina önlemleri ile hayat normale dönmüş, sadece Vuhan dışından gelenlerde hastalık görülür olmuştu. Vuhan’da dünyaya nazire yaparcasına bir havuz partisi düzenlendi. Bizdeki veriler ise salgının hâlâ kontrol altına alınamadığını, vaka sayısının arttığını gösteriyor.

Türkiye’de ilk resmi vaka 10 Mart’ta açıklandı. Uzmanlardan oluşan ancak TTB’nin temsil edilmediği bir Bilim Kurulu oluşturuldu. Salgınla mücadelenin bu kurulun tavsiyelerine göre yürütüleceği ifade edildi. Pandemiyle doğru, etkili ve başarılı mücadele için en çok “güven” ve “bilgi”ye ihtiyacımız vardı. Ancak iktidara duyulan “güvensizlik”, “acaba bizden neler saklanıyor” diye düşündürttü insanları. İlerleyen günlerde bilim kurulu önerilerinin değil de rant ve inşaat ekonomisini ayakta tutmak isteyen yandaş taleplerinin dikkate alındığı görüldü.

Verilerdeki tutarsızlıklara karşın; iğneyle kuyu kazar gibi, belediyelerin açıkladığı cenaze sayılarını önceki yıllardaki sayılarla karşılaştırarak gerçek rakamlara ulaşmaya çalıştık. Salgın daha başlamadan, mücadele için önerilerde bulunduk.Salgının başlangıcında; 14 günlük ya da 21 günlük tam izolasyon önerdik; kabul edilmedi.

Bulaşmanın toplu taşımada, fabrikalarda, servis araçlarında, kalabalık kapalı ortamlarda arttığını ifade ettik. Zorunlu alanlar dışında devlet daireleri dahil evden çalışma, asimetrik mesai saati düzenlemesi, fabrikalarda, inşaatlarda üretime ara verme, toplu taşıma ve servislere sınırlama önerdik; dikkate alınmadı.


Yapılan simülasyonlarla haziran başında normalleşmenin doğru olmadığını, en erken tarihin 1 Temmuz olması gerektiğini dile getirdik; dikkate alınmadı.

AKP iktidarı, bir maske dağıtımını bile beceremedi. İBAN verdi, SMS atıp “biz bize yeteriz” diyerek, destek istedi. Bu aslında “Biz devleti batırdık; bizden hayır beklemeyin, başınızın çaresine bakın” demekti. Bir esnaf, “40 yıldır devlete vergi ödüyorum, devlet bana 40 gün bakamadı” diyordu ve haklıydı.

İngiltere’nin sürü bağışıklığı politikasını örnek alan iktidar, sınıf bağışıklığı yöntemini uygulayıcısı oldu.
Yıllardır, Fatih Projesi kapsamında milyonlarca tablet, akıllı tahta yatırımları yapıldığı hikâyeleri anlatılmıştı. Covid-19, Fatih Projesi’nin yandaşa para aktarmaktan başka bir işe yaramadığını bir kez daha ispatladı.

AVM sahibi şirketler kiralarını alsın diye AVM’ler açıldı; kiraların alınmaması, artırılmaması ve ertelenmesi önerileri reddedildi.

Aile bütçelerini rahatlatmak için elektrik, su, doğalgaz faturalarının ertelenmesi, esnafa, çiftçiye, turizm, kültür ve sanat emekçilerine, temizliğe giden gündelikçilere, emekliye destek önerilerimizin tümü reddedildi. Çalışanlar ise Kısa Çalışma Ödeneği adı altında günde 39 liraya yaşamaya mahkûm edildi.

Destek önerileri için “para yok” diyen iktidar, Mehmet Cengiz’in oteline 50 milyon lira teşvik sağladı. Müteahhitlerin yapı stoku riskini, kamu bankaları üzerinden sağladığı maliyetinin çok altında düşük faizli konut kredisiyle 83 milyonun sırtına yükledi. 83 milyona pandemi sürecinde destek olacağına, yeni yükler ekledi.

İktidarın siyasi ve ekonomik tercihleri, aynı gemide olmadığımızı bir kez daha gösterdi. E-5 karayolunun sınıflar arasında keskin bir sınır çizdiği Şirinevler ve Ataköy arasındaki salgın hastalık vakalarının yoğunluk farkı, sınıf bağışıklığı politikasının “başarısını” gösteriyordu adeta. Ailesini geçindirmek için çalışmak zorunda olan, toplu taşıma kullanan, düşük ve orta gelirli insanların yaşadığı Şirinevler, Bağcılar, Esenler, Esenyurt, Zeytinburnu gibi bölgelerde salgın tavan yaparken; Ataköy, Bakırköy, Kadıköy, Üsküdar gibi yerlerde risk düşük seviyelerde kaldı.


Günlük vaka sayısının bin 300’ün üzerine çıkması ve artış trendi, önümüzdeki sonbahar ve kış aylarının kapalı ortamlara girme zorunluluğundan dolayı çok daha sıkıntılı geçeceğini gösteriyor. 13 bin 254 aktif hasta ve en az bu kadar da hasta olduğunu bilmeden toplum içinde dolaşan ve bu öldürücü hastalığı yayan taşıyıcı var.

Dünyanın birçok yerinde faz 3 aşamasına gelmiş aşı çalışmaları devam ediyor. Ancak çok kısa vadede salgın tehlikesini ortadan kaldıracak bir gelişme de beklenmiyor.

Dünyada pandemi mücadelesinin olumlu örnekleri sosyal devlet ilkesinin öncelendiği, ekonominin değil insan sağlığının ön plana çıkarıldığı yerlerde başarı sağlandığını gösteriyor.

Salgını ciddiye alan ve tedbirleri sıkı sıkıya uygulayan Vuhan 8 ayda normale dönmeyi başardı. Güney Kore test sayısını artırıp, sıkı takip, filyasyon çalışması yaparak başarılı bir mücadele örneği gösterdi. Biz de yapabiliriz!

10 Mart tarihinden bu yana, canını dişine katarak mücadele eden 28 hekim ve 52 sağlık çalışanının da içerisinde olduğu resmi rakamlara göre 6 bin 29 yurttaşımız hayatını kaybetti. Onlara olan “saygısı” ve “borcu” nedeniyle devleti yönetenlerin görevini ciddiye alması gerekiyor.

İktidarın yapması gereken önce güven bunalımını aşması. Bunu yapması mümkün görünmeyen iktidar “müjde” peşinde koşuyor. Yüksek alım garantili ve uzun vadeli dolarla gaz alım sözleşmeleri devam ederken, milletin sıkışan gazını, “gaz buldum” diyerek almak peşinde. Ancak; cep delik, cepken delik, kasa tamtakır.