Reklam yazarlığı mesleğinin ilk yıllarında ustalarımdan sık sık ikaz aldığım bir konuydu: “Sen burada anlatımı tamamen görüntüye yüklemişsin ama insanlar bu reklamı pirinç ayıklarken izleyecek.” Sonra senaryo bir kez daha elden geçer; pirinç ayıklayan teyzenin kafasını kaldıracağı ya da kafasını kaldırmadan anlayacağı bir hale gelirdi. Bu uyarı, çoklu ekran çağının öncesindeki yıllara aitti. Sonraki yıllarda akıllı televizyonların, tabletlerin devreye girmesiyle işler iyice bu noktaya gitti. Pirinç tepsisinin, örgü şişlerinin yerini akıllı cihazlar aldı. Bir yandan dizi izlerken diğer yandan mesaj atan hatta oyun oynayan yeni bir tür izleyiciye dönüştük. Son zamanlarda maç izlerken daha fazla başıma gelmeye başladı: Twitter’dan, Whatsapp’tan bir şeyler yazarken pozisyon kaçıp gidiyor. Bu noktada spikerin maç anlatım tonlamaları daha önemli hale geliyor. Eğer maç sıkıcıysa veya maç spikeri pozisyon başlangıçlarında yeterince heyecanlı bir ses tonu kullanmıyorsa maçın ne kadarını izlediğim konusu oldukça tartışmalı.

Bu haftaki Köşe Vuruşu’nun derdi, sosyal medya ve yeni medya çağında, futbol başta olmak üzere spor yayınlarını gerçekten izleyip izlemediğimiz tartışması ve genç kuşağın bu konudaki davranışları.


Z KUŞAĞININ CANLI YAYINLARA BAKIŞI

Real Madrid Başkanı Florentino Perez, bir heyecanla açıklanıp gelen tepkiler üzerine 48 saat sonra askıya alınan Avrupa Süper Ligi’ni ilan etme gerekçeleri arasında “gençlerin futbola olan ilgisizliğini” de gösteriyordu. Yiğidi öldürsek de hakkını verelim. Bazı araştırmalar Perez’in sorun tespitini doğruluyor. Gençler gerçekten 90 dakika kendilerini kilitleyen bu canlı deneyime ilgi göstermiyor. Ancak Perez ve diğer Süper Lig destekçilerinin anlamadığı şu: Sadece en iyilerin kendi arasında oynaması da bu konuda bir şeyleri değiştirmeyebilir. Çünkü; örneğin ABD’de genç kuşaklara ilişkin araştırmalar yapıp içgörü sağlayan Ypulse’nin (ypulse.com) bir araştırmasına göre; 13-37 yaş grubundaki katılımcıların yüzde 70’i “Spor müsabakalarını canlı izlememe gerek yok” ifadesine katılıyor. Oyun konsollarından sosyal medyaya, Twitch gibi hem oyun oynanıp hem de sohbet edilen platformlara kadar onlarca çeldiricinin olduğu ortamda canlı bir spor müsabakasını 90 dakika boyunca çoklu ekran deneyimiyle de olsa izletmek hakikaten giderek zorlaşıyor. Bu hedef başarılamayınca ve para bölüşümünde sorunlar çıkınca da sadece en iyilerin olduğu ligler veya maçın süresinin kısaltılması gibi öneriler gündeme geliyor.

SOSYAL MEDYANIN TARTIŞMA ORTAMINA KATKISI

Bence Türkiye’de futbola ilgiyi bir nebze de olsa canlı tutan şeyse, sosyal medya yankı odalarının da etkisiyle büyüyen, bütün futbol takımları taraftarlarının kendileri üzerine oyunlar oynandığı temelli tartışmaları. Bir futbol taraftarı olarak kendimi bu eleştiriden azade tutmuyorum, çoğu kez ben de akışa kapılıp gidiyorum ama bu ortamda sosyal medyanın katkılarını da görmezden gelemem. Maç izleme deneyiminin eskisi kadar odaklı olmaması, izlerken başka çeldiricilere kapılıp gitme eğilimi ve elbette sosyal medyada taraftar gruplarının birbirlerini harladığı yankı odaları (algoritmalar) saha dışı tartışmaların en azından bu yoğunlukta olmasını sağlayan en önemli faktörler arasında. Yine bana kalırsa paradoksal olarak; bu çatışma bir yandan Türkiye’de futbola olan ilgiyi bir nebze ayakta tutarken öte yandan gençlerin ilgisizliğini de aynı şekilde artırıyor gibi. Bu konuda araştırma verisiyle değil, sezgiyle fikir beyan ettiğimi belirtmem, farklı uzmanlıklardan görüş ve eleştiriye açık olduğumu da eklemem gerek.

BU İŞ NEREYE VARACAK?

Socialmediahq.com’dan Christian Zilles, bu soruna çözüm olarak Amerika’nın önemli spor kanallarından ESPN’nin maç öncesi ve sonrası deneyimini sosyal medyaya uygun hale getiren şovlarını örnek veriyor. Üç saatlik beyzbol maçlarını izlemeyen Z kuşağı üyelerinin bu formatta yeniden spor izler hale geldiğini vurguluyor. Bu görüşten de yola çıkarak, Türkiye’de yayıncı kuruluşun neredeyse sosyal medya ayağının hiç olmadığını ekleyebilirim. Özellikle Youtube şovları bu açığı kapatıyor ama onların da elinde gerçek maç görüntüsü yok. Dolayısıyla eğer sporu yeniden gençler tarafından da izlenen bir alan haline getirmek istiyorsak izleme deneyimlerini çağa uygun olarak dönüştürmek şart. Örneğin; canlı maç yayınlarının dijital medyadaki versiyonunu zenginleştirmenin bir yolu bulunamaz mı? Başarılı Twitch yayınlarının formülüyle, kendi arkadaş grubumla kenardan yorumlayarak ya da fikrine değer verdiğim bir yorumcuya sorular soracak şekilde izleyemez miyim? Bu iş, hâlâ klasik televizyon çağının yayıncılık standartları ve onun dijital klonuyla devam ettirilebilir mi? Hiç sanmıyorum. Var olan yapı hem futbol açısından hem de yayıncılık açısından çok sürdürülebilir değil.