Daha dün yazmışım gibi ama üzerinden üç yıldan fazla zaman geçmiş. Yine bu köşede önce “Umutsuzluk gazeteciliği diye bir şey mi var?”* diye sormuş, hemen sonraki hafta “Çözüm gazeteciliğine hazır mıyız?”** diye devam etmiştim. Çözüm gazeteciliği; haberi, habere konu olan sorunun çözümüne ilişkin bir perspektif katarak hazırlamaya deniyor. Bu perspektif, bazen sorunun çözümüyle ilgili toplumsal hareketlerin başlamasını bile sağlıyor. Oysa sosyal medyada hepimizin zaman zaman dahil olduğu bir kolaycılık var “tepki gösteriyoruz” ve bu tepkiyle görevimizi yapmış gibi oluyoruz. Bir süre sonra gazetecilik de bu tepkinin etkileşim aldığını fark edip, kendini o tepki korusunun orkestra şefi gibi görmeye başlıyor. Bir örnekle açıklamak gerekirse; erkek şiddetine maruz kalan bir kadına ilişkin bir haberi, sadece şiddeti uygulayanın hemen yakalanıp en ağır cezayı alması yönünden işlemekle yetinmek ve sorumluları suçlamak. Oysa başka kadınların da aynı şiddete maruz kalmamasını sağlamak için yapılacak tek şey bu değil. Sosyal medyanın etki-tepkiye dayalı algoritması, bizi çözümden uzaklaştırıyor düşüncesindeyim.

Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda, aile içi şiddet ve tecavüz olaylarına ilişkin dünyadan iki “çözüm gazeteciliği” örneği vererek, bu kavramı hatırlatmak istiyorum.

KIRIK KAPILARIN ARDI

Güney Teksas bölgesinde bir şehir olan Corpus Christi’nin 45 bin tirajlı gazetesi Caller Times, peş peşe gelen aile içi şiddet ve cinayet olaylarından sonra 2015 yılında Behind Broken Doors (Kırık Kapıların Ardında) isimli çözüm temelli bir gazetecilik projesi başlatıyor.*** Gazetecilerin motivasyonu şu: Öylece oturup sorunlarımızın olduğunu söyleyip durmakla yetinmemek. Bu motivasyonla yola çıkınca çözüm önerileri de ardı ardına geliyor. Örneğin; bir bölge savcısı, bu olayların El Paso şehrinde daha iyi ele alındığını söyleyince, Caller Times ekibi kalkıp El Paso’ya gidiyor ve orada neyi farklı yaptıklarını araştırıyor. Mağdurlara daha erken ulaşıldığı, onlarla daha farklı görüşme teknikleri uygulanıp daha doğru yerlere yönlendirdikleri ve bu işlere çok daha fazla bütçe ayırmak için hibe alındığı tespit ediliyor. Bu doğru örnekleri haberleştirdiklerinde, kendi şehirlerinde de bu olaylara yaklaşım pratiklerinin değiştiği gözleniyor. Bu motivasyonla iyi örneklere odaklanıyorlar ve aile içi şiddetten ötürü travmaya yaşamış çocuklara yaklaşım konusunda Conneticut ve Minessota’da başarılı örnekler yakalayıp haberleştiriyorlar. Bunun da etkisini fark ediyorlar. Başka bir örnekte, bir cinayetin eğer aile içi şiddet birimi hafta sonları çalışsa önlenebileceğini ortaya çıkarıyorlar ve bu birim hafta sonları da çalışmaya başlıyor. Özetle; sorunları dile getirip tepki göstermekten fazlasının olabileceğini fark ediyorlar.

TRAVMA BİLGİSİ VE DOĞRU ÖRNEKLER

Minneapolis Star Tribune gazetesi, tecavüz kovuşturmaları serisiyle, 2019 yılının Pulitzer Ödülü finalistlerinden biri olmuştu. Peki neyi farklı yapmışlardı?**** Bir kere tecavüz soruşturmalarının düzgün yapılmadığına, mağdurların özellikle travma nedeniyle yaşadıkları anlık hafıza kayıplarının yeterince hassas işlenmediğine odaklanmışlardı. Böylelikle sırf tecavüzcülere tepki göstermek yerine, mağdurların bu hikayeleri özgün bir şekilde anlatmasını sağlamışlardı. Yalnız olmadığını fark eden diğer mağdurlar da konuşmaya başlayınca, başarısız soruşturmaların detayları üzerine iki düzineden farklı video yayınlamışlardı. Mağdurları bu şekilde konuşturabilmelerinin en önemli sırrı “travma bilgili” yaklaşım kullanmalarıydı. Geliştirdikleri yöntemle adalet mekanizmasını da etkilemeyi başardılar. Bu gelişmeleri gazetede raporlarken de daha önceki kovuşturma yaklaşımı yüzünden pişmanlık yaşayan ama dönüşmüş olan bir kıdemli dedektifin dönüşüm hikâyesini öne çıkardılar.***** Bu haberi “sistem baştan aşağı yanlış” diye gündeme getirip bırakmak da vardı. Onun yerine sistemin içeriden dönüşen ve başarılı bir örneği öne çıkardılar. Bu yaklaşım, polisin soruşturma tekniklerini ve eğitiminde dönüşüm yarattı. Ağlamaklı mağdur hikâyeleri yazmaktan, cinayet kurbanlarının yaşam hikayelerini öne çıkarmaktan çok daha faydalı bir yaklaşım bu.

Kuşkusuz Türkiye’de de kıyıda köşede kalan çözüm gazeteciliği örnekleri var. Bu yazıyı yazarken benim de ilk anda aklıma Türkiye’den örnek gelmiyorsa, bu benim kusurum. Yaklaşık 10 gün sonra, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde birçok farkındalık reklamı göreceğiz. Farkındalığımız arşa varacak ve bu reklamların bazıları ödül alacak. İyi de daha nereye kadar farkındalık yaşayacağız? Çözümü hep başkalarından mı bekleyeceğiz? İşimiz sosyal medyada tepki gösterip rahatlamak mı? Bir cinayet işlendikten sonra oluşan gürültü, henüz cinayet işlenmeden çözüm için mücadele edenleri desteklemek için çıkarılabiliyor mu? Hükümeti, bakanlıkları, kolluk kuvvetlerini ihmalleri için eleştirelim evet. Ama gazetecilere de “çözüm gazeteciliği” yaparak çözüme ne kadar katkıda bulunduklarını soralım? Sonra bir de dönüp kendimize; sosyal medyada tepki göstermenin görkemli etkileşiminden vazgeçip, çözüme katkıda bulunmasına rağmen kıyıda köşede kalanları işaret edip etmediğimizi bir soralım. Yanıtlar içimizi rahatlatıyorsa sorun yok. Benim kendime yanıtım beni rahatlamadı.


*https://www.birgun.net/haber/umutsuzluk-gazeteciligi-diye-bir-sey-mi-var-223235

**https://www.birgun.net/haber/cozum-gazeteciligine-var-miyiz-224235

***https://thewholestory.solutionsjournalism.org/case-study-behind-broken-doors-d42f0dd02ea3

****https://thewholestory.solutionsjournalism.org/how-suki-dardarian-led-her-team-to-unearth-rape-investigations-37adf89ec93

*****https://www.startribune.com/a-better-way-to-investigate-rape-denied-justice-part-eight/501636971/?utm_source=Solutions%20Story%20Tracker