‘Üç harfliler’ şifrelemesi herhalde korkunun dile yerleşmiş en ünlü örneklerinden biridir. Cin kavramından adlı adınca bahsetmek istemeyenler bu tabiri tercih eder. Kimi zaman adı anılmak istemeyen kimilerinden de “adı lazım değil” diye bahsedilir. “Adı lazım değil baş harfi X” diyerek şifreleme yapıldığı da görülür. Araştırmacı Emily Van Der Nagel, böyle kullanımlara Voldemorting adını vermiş. O da neymiş diyecek olursanız, kelimenin kökeni Harry Potter serisinin efsane kötü adamı Lord Voldemort’tan geliyor. Okuyanlar yahut izleyenler bilecektir, kendisinden “kim olduğunu bilirsin sen” diye adı anılmadan bahsedilir.

Çünkü onun adını kullanmanın koruyucu büyüleri bozacağına inanılmaktadır. Bugünlerde böyle şifrelemeleri daha çok çevrimiçi aramalarda sobelenmemek için yapıyoruz. Örneğin; “Bu Ümit Alan da beş para etmez bir adam” demek istediğimiz zaman “Bu Ü.m.t A.l.n da beş para etmez….” gibi yazıyoruz. Böylece Ümit Alan, eğer birisi ispiyonlamazsa basit bir ismini aratma seansında hakkında ettiğiniz ileri geri laflara ulaşamıyor. Özellikle çeşitli konularda yazanları taciz etmekle görevlendirilmiş trol çetelerinden kaçmak için de bir yere kadar işleyen bir yöntem bu. Bununla birlikte sosyal medyada ne zaman bağlamım kişisel olmadığı için birinden isim vermeden bahsetsem, hemen başka birisi gelip o paylaşımın altına kastettiğim kişiyi etiketliyor. Bunu yapanların “Hadi kavga edin de çekirdek çitleyip izleyelim” sevimsizliğinin çevrimiçi versiyonu olduklarını düşünüyorum.

NEYMİŞ BU ALGOSPEAK?

Bazı kelimeleri yukarıda bahsettiğim gibi şifrelemesek bile platform bunları yapay zekâ ile tespit edip silebiliyor veya algoritmik akışta aşağılara atıyor. Bu konularda iyice şerbetlenmiş kimi kullanıcılar videolarında veya metin temelli paylaşımlarda kimi kelimeleri içerik filtrelerine takılmamak için farklı kullanma yoluna gidiyorlar. The Washington Post’tan Taylor Lorenz çok yeni tarihli bir yazıyla üst paragrafta bahsettiğim kavramı Algospeak diye anarak kavramın popülerliğine önemli katkı yaptı. Knowsyourmeme.com’un kaydına göre kelimeyi ilk kez kullanan kişi değildi zira 2021 yılında @lokijulianus mahlaslı bir Twitter kullanıcısı böyle bir olay üzerine böyle bir kelime kullanmıştı. Ancak Lorenz’in makalesi konuyu enine boyuna tartışıyor ve Algospeak sayesinde dilin değiştiğine vurgu yapıyordu. Özellikle algoritmaların hakimiyetinin zirveye çıktığı Tiktok’ta, paylaşımınızın silinmemesi ya da algoritmik rekabette yenilgiye uğramaması için bu dili iyi bilmek gerekiyordu. Örneğin; ölü (dead) yerine canlı değil (unalive) seks yerine seggs, lezbiyen yerine le dolar bean gibi şifrelemeler var. Hatta öyle ki, beyaz insanlardan bahsederken ırkçılık filtrelerine takılıp aşağı itilmemek için bırakın başka bir sözcük kullanmayı, hiçbir şey demeden avucunun içini gösterme gibi yeni beden dili kalıpları bile ortaya çıkmış durumda.

ALGOSPEAK’İN İKİ YÜZÜ

Algospeak kullanımını bir açıdan ifade özgürlüğü ve yaratıcılık bağlamından değerlendirebiliriz. Ancak konunun diğer yüzü bize ölçeği bu kadar büyümüş bir sosyal medyada zararlı içeriğin filtrelenmesinin ne kadar zor olduğunu da gösteriyor. Örneğin; pandeminin zirve yaptığı dönemlerde “aşı” yerine “sıvı” kelimesini kullanarak içerik filtrelerinden kaçmaya çalışan aşı karşıtı propaganda ekiplerinin olduğunu da gözlemliyorduk. Ayrıca algospeak pekâlâ küçük yaşta kullanıcıları şiddet içeriğinden uzaklaştırmak isteyen bir algoritmayı aşmak için de kullanabilir. Böyle örneklerde algospeak platformların çaresizliğini gösteriyor sadece.

ALGORİTMİK OLARAK SİLİNEN GÖRÜNTÜLER

Bununla birlikte yapay zekâ temelli içerik denetimiyle ilgili çok taze bir tartışma da var.Teknoloji şirketlerinin savaş kanıtı sayılacak içeriği şiddet görüntüsü sayarak kaldırması konusu gündemde. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası, sivil halk tarafından çekilen bazı görüntülerin yapay zekâ denetimiyle Tiktok’tan kaldırılması, ileride savaş suçu sayılacak kanıtların yok edilmesi bağlamında da tartışılıyor. Burada sosyal medya platformları ikilemde kalıyor. Çünkü kaldırmasalar bu içerik şiddete karşı kurum içi standartlarla çelişiyor, kaldırınca da kanıtları yok etme riskiyle karşı karşıya kalıyorlar. Bu yüzden kaldırsa bile bu videoların bir yerde arşivlendiğine ilişkin şeffaf bir politika geliştirmeleri ya da farklı güvenlik filtreleri kullanmaları gerekiyor. Çünkü Suriye savaşında Youtube tarafından çeşitli gerekçelerle silinen yüzbinlerce video olduğu biliniyor. Örneğin; Suriye Arşivi isimli bir sivil topluluk, savaş suçu kanıtı içerebilecek bu görüntüleri korumak için çalışıyor.

Algospeak konusu dil tartışmaları açısından ilginç bir örnek. İleride iyice dile yerleşen bazı kelime ve kullanımların etimolojik kökenine muhtemelen buradan ulaşacağız. Yani dilin yaşayan bir varlık olduğunu kabul etmek istemeyen dil muhafazakarlarını zor günler bekliyor. Bence asıl zorluk sosyal medya platformlarının zararlı içerikle mücadelesinde. Algoritmalarını olabildiğince şeffaf yapmak ve geçen hafta bu köşede bahsettiğimiz ters kronolojik akışı varsayılan yapmak mücadele için ilk adım olabilir. Elbette yetmeyecektir ama bu konuda sığınabilecekleri fazla bahane kalmadı bana kalırsa.