Sosyal medyada artan mülteci karşıtlığına yönelik giderek yükselen ekonomik krizin de her türlü güvenlik, kayıt dışılık ve entegrasyon sorunun da sorumlusunun mülteciler değil, hükümet olduğunu dile getirerek tepkileri doğru kanalize edebiliriz.

Sosyal medyada mülteci karşıtlığı örgütlenmesi

İlkan Öz

Türkiye’de gerçekleşen birtakım olaylar sonrasında (örneğin mültecilerin sınırlardan kaçak olarak girmesi, yabancı uyruklu birinin suç işlemesi) göçmen karşıtı eğilim kendisini Twitter’da hashtagler (#) üzerinden ifade etmeye çalışır. Sıklıkla kullanılan ve mülteci karşıtlığını bir ulusa (Suriyeli veya Afgan) sıkıştırmayan pek çok hashtagden birisi #ülkemdemülteciistemiyorum. Bu hashtag üzerinden Türkiye’deki mültecilere yönelik siber söylemi tematik analiz yoluyla inceleyip gösterilen tepkileri kategorize edebiliriz.


Twitter göçmen karşıtlığının, ırkçı eğilimlerin kolayca görülebildiği bir platform.1 Bireylerin sosyal medyanın avantajlarına (anonimlik, tespit edilmenin zorluğu) sahip olması siber zorbalığın ve ırkçı eğilimlerin sergilenebilmesini artırır. Üretilen mülteci düşmanlığı içeren materyaller kullanıcılar arasında paylaşıldığında virale dönüşür. Bu materyallerden birisi ‘ülkemde mülteci istemiyorum’ profil fotoğrafıdır. Arzu Sabancı’nın dahi paylaştığı bu sloganı kullanıcılar profil fotosu yaparak tepkilerini gösterir.

Twitter’da kullanılan bu hashtag’ler birbirleriyle fiziki olarak doğrudan etkileşimde bulunmayacak kullanıcıların ortak bir hayal, endişe ve nefret altında çevrimiçi olarak etkileşime geçmelerini, örgütlenmelerini sağlar. Herhangi bir kriz anında sosyal medyadaki örgütlü veya daha basit bir şekilde söylersek birbiriyle etkileşim halinde olan kişilerin tepkilerini internet üzerinden sokağa kanalize etmeleri ise olası bir durumdur.

Bu hashtag altında yazılan tweetlerin içeriğini değerlendirdiğimizde 4 temel tema karşımıza çıkar: 1. Kamu güvenliği ve ülkenin demografik geleceği ile ilgili endişeler, 2. Mültecilerle ilişkilendirilen ekonomik kriz düşüncesi 3. Ulusa/Irka yönelik üstünlük içeren söylem, 4. Kültürel uyumsuzluk/entegrasyon problemi. Her ne kadar bu dört ana tema olarak saysak da kimi zaman bu temaların iç içe geçtiğini, birbiriyle ilişkilendirildiğini görürüz.

Kamu güvenliği ve ülkenin demografik geleceği ile ilgili endişelerle ilgili tweetler önceliklidir. Buna göre ülkeye sığınmacıların alınması bir işgal operasyonu, bilinçli yapılan bir projedir.

Göçmenlerle ilişkilendirilen ekonomik kriz düşüncesi özellikle krizin görünür anlarında (vergilerin artması, hayat pahalılığın artması vs.) ortaya çıkar. Sosyal medyadaki algı Türk toplumunun krizden had safhada etkilenirken mültecilerin çeşitli sebeplerle (devletin ekonomik desteği, vergiden muaf bırakıldığı düşüncesi) bu krizden etkilenmedikleri üzerine kurulur.

Mülteci karşıtlarının bir kısmının “mültecilerin entegre olamamasını” öne sürmesini bir bahane veya odak şaşırtma olarak kullandığını söyleyebiliriz. Bunun en bariz örneği mültecileri ülkeden gönderme ilkesiyle kurulan ve bu temayla propaganda yapan Zafer Partisi’nin lideri Ümit Özdağ’ın “kuyumcu baskını” videosudur. İzmir’de bir kuyumcuya giren Özdağ, her türlü yasal belgeye sahip, vergisini verip dükkân açan Suriyeli ailenin ülkesine dönmeyip Türkiye’de kalmasından duyduğu rahatsızlığı gösterir. Bu video milyonlarca kez izlenmişti. Bu bize mültecilerin entegre edilmelerinden ziyade ülkeden tamamen gönderilmelerinin istendiğini gösterir ki bunun temelinde ise ekonomik saiklerin yer aldığını öne sürebiliriz.

Öte yandan mülteci karşıtlığında kadın kullanıcıların azımsanmayacak sayıda tepki gösterdiğini gördüğümüzü söyleyebiliriz. Kadınların özgürlüğünün kısıtlandığını, can güvenliğinin azaldığını ve sokakta rahat hareket edemediğini dile getiren kullanıcılar bunun başlıca sebebi olarak mültecileri görür.

Mülteci karşıtlığı sergilemeyenlerin mültecilerle empati kuranların bunu, yurtdışı kaynaklı kuruluşlardan aldığı fonlar karşılığında yaptığı düşüncesi sosyal medyada sıklıkla dile getirilir.

Mültecilerin karıştığı (veya karıştığı iddia edilen) kriminal vakalar sosyal medyada büyük tepki toplar, böyle durumlarda bu hashtag’in kullanılma sıklığı tepe noktasına ulaşır. Şahsi olan suç, bir topluluğa hatta tüm mültecilere isnat edilmeye çalışılırken mültecilik ile kriminallik özdeşleştirilir.

Kriminalize etme iki ana temada gerçekleşir: Cinayet ve tecavüz. Bu iki konu üzerinden yapılan haberler manipülasyona ve kitleleri kışkırtmaya çok müsaittir, çünkü bunlar doğrudan ahlak ve kutsallıkla çevrelenen bireyin bedenine saldırı üzerinden kurgulanır. Dolayısıyla mültecilere karşı herhangi bir saldırı mülteci karşıtlarına göre meşru müdafaa, vatan savunmasıdır.

Kimi kullanıcılar hükümetin mülteci politikasından duyduğu rahatsızlığın çözümünü iktidar değişikliğinde arar. Mültecileri ülkeden göndereceğini ilan eden partiyi seçmenlerin tercih edeceği duyurulur.

Bu noktada sağ popülist siyasetçilerin devreye girdiğini ve bu pastadan daha büyük pay almayı hedeflediğini görürüz. Sağ popülizm mülteci karşıtlığı üzerinden oyunu kurmaya çalışsa da tek taraflı ilişkiden ziyade birbirini besleyen mutualist bir ilişkiden bahsedebiliriz. Yani Twitter’daki mülteci karşıtı tepkiler Zafer Partisi, S Platformu gibi mülteci karşıtlığı üzerine kurulan oluşumları beslediği kadar, adı geçen kuruluşların politikaları da bu politikalar neticesinde yaydıkları propaganda haberleri de sosyal medyadaki tepkileri körükler. Bu ilişki biçimi sosyal medyada ve dolayısıyla toplumda mülteci karşıtlığının artmasına sebep olurken tepkinin sosyal medyadan sokağa bireysel veya grupça kanalize edilme potansiyelini artırır. Sosyal medyada tepkilerini dile getiren bireylerin siyasi görüş, kültürel ve eğitim profilleri bakımından çeşitliliğini tespit edebilsek de mültecilerle doğrudan karşılaşmanın daha fazla olduğu bölgelerde (bu bölgelerin orta-alt sınıfın yaşam alanları olduğunu ve mültecilerin ancak bu bölgelerde yaşayabildiğini belirtelim) yaşayanların mülteci karşıtlığı sergilemelerinin daha yoğun olabileceğini söylemeliyiz. Giderek artan ekonomik krizin hem de her türlü güvenlik, kayıt dışılık ve entegrasyon sorunun Türkiye’deki sorumlusunun hükümet olduğunu dile getirerek tepkimizi doğru yere yönlendirebilir böylelikle ekonomik, toplumsal ve siyasal krizin faturasını yurdumuza gelen mültecilere değil doğrudan müsebbibine kesebiliriz.

1 Microsoft’un geliştirdiği bir yapay zekâ yazılımı Twitter’da diğer kullanıcıların da etkisiyle ilk olarak küfretmeye, ırkçı yorumlar yapmaya başlamıştı. 2020’de Twitter’daki mevcut algoritmanın ırkçı olduğu tartışması ortaya çıkmış, 2021’de Twitter bu algoritmanın sağ partilerin tweetlerini daha görünür hale getirdiğini duyurmuştu. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-59017745