ABD’de Kongre baskınının faturası yine büyük ölçüde sosyal medyaya çıkarıldı. Nitekim 2016 seçimlerini Trump’ın kazanmasının en büyük nedenlerinden biri olarak da (Cambridge Analytica bağlamında) sosyal medya görüldü. Kuşkusuz büyük etkisi var ancak sosyal medyanın etkilerinin abartılmasını, zincirinden boşalmış kapitalizmin ve ABD demokrasisindeki sorunlarını görememekten kaynaklanabileceğini de düşünüyorum. Her neyse, bugünlerde başta eski Başkan Trump olmak üzere binlerce aşırılık yanlısı taraftarı ve QAnon komplo teorisi destekçileri sosyal medya platformlarından uzaklaştırılıyor. Hatta geçen haftaki yazıda bahsettiğim Parler platformu da Amazon tarafından sağlanan barındırma hizmeti sonlandırılınca belirsiz bir süre kapanma kararı aldı. Amerika’da Trump ve aşırılıkçı taraftarlarının sosyal medyadan uzaklaştırılmasına hemen bir isim bile kondu: Büyük Platformsuzlaştırma (The Great Deplatforming).

Geçen hafta yaygın sosyal medyadan kovulanların yeni platformlara yöneleceğinden ve bunun tehlikelerinden söz açmıştık. Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda hem kaldığımız yerden devam edelim hem de sosyal medyanın ‘Teksas Çağı’ diyebileceğimiz özgürlükler döneminin bitişinin özellikle Amerika dışında yaşayanlar için ne ifade ettiği üzerine biraz düşünelim istiyorum.

GELENEKSEL AMERİKAN KÖRLÜĞÜ

ABD kamuoyunda her şey ABD’de olunca ilk olmuş gibi karşılanıyor. Örneğin; Trump ve aşırılıkçı yanlılarının platformlar tarafından yasaklanmasının bir politik hareket için ilk olduğunu düşünüyorlar. Oysa yazar ve aktivist Jillian C. York’un (jilliancyork.com) kendi blokundaki isabetli tespitlerine göre bu bir ilk değil. Lübnanlı politikacılardan Burmalı generallere hatta yine ABD’deki sağcı politikacılara kadar daha önce benzer nedenlerle yasaklananlar var. İran’la ilgili terimler, yanlış analiz edilmiş gerekçelerle Filistinli konuşmacılar platformlarda sık sık engellerle karşılanıyor. QAnon komplocularının tasfiyesi bir grup olarak ilk değerlendiriliyor ama iddiaya göre bir milyondan fazla IŞİD’çi de platformlardan tasfiye edilmişti. Parler’a uygulanan yaptırım Wikileaks’e de uygulanmıştı. ABD kamuoyunda son tasfiyeyi ‘komünizm geldi’ diye değerlendiren görüşler var. Jillian C. York’un bu konudaki yorumu çok net: “Hayır, bu kapitalizmdir. Platformlar bu güce sahip. Çünkü dizginlenmemiş kapitalizm hepimizin istediği bir şeydi.”

NEDEN MODERASYON GEREKLİ?

İnternetin ilk yıllarında sembolize ettiği şey özgürlüktü. İdealler vardı. Sonra platformlar geldi. Hepsi aynı zamanda kâr maksimizasyonu temelli çalışan birer şirket olan platformların özgürlük vaat etmesi, biz içeriğe karışmayız demesi ironikti. Oysa insanlar platformda bir saniye daha fazla kalsın diye şiddeti kışkırtan görüşleri yukarı taşımaları aslında pekâlâ içeriğe karışmaktı. Bu son yıllarda iyice anlaşılmıştı ve platformlar büyük olaylarda (aşı karşıtlığı, ırkçılık, ABD seçim dönemleri vb.) moderasyon etkinliklerini artırdılar ama hâlâ çok eksikler. Çünkü dünya ABD’den ibaret değil ve diğer ülkelerde de ciddi sorunlar var.

Bugün ‘sosyal medya düzenlemesiyle’ platformların Türkiye’de temsilci atayıp atamaması tartışılıyor. Facebook (ve şirketleri) ve Twitter henüz atamadığı için de reklam yasağı ve bant daraltması riskiyle karşı karşıya. Türkiye’nin mevcut hukuki durumu yüzünden, platformların temsilcilik açması durumunda karşılaşılacak engellemelerle ilgili haklı endişeler var. Bence yasal olarak zapturapt altına almaktan daha önemlisi, Türkiye’deki şiddet kışkırtıcılığı başta zararlı içeriği modere ederken bu ülkenin bağlamını nasıl yakalayacaklar? Tüm bu moderasyonu Türkiye’deki hukuk sisteminin mi sağlamasını bekliyorlar? Ona ne kadar güveneceğiz? 2020 ABD Seçimi için bir sürü önlem alındı, yeni özellikler eklendi. Türkiye’de olası bir erken seçimde veya 2023 seçiminde neler olacak? Sansüre elbette karşıyız. Ancak topluluk standartları iyi belirlenmemiş ve bu doğrultuda yönetilemeyen her yerde iş sonunda sansüre gidiyor ve sansür herkesi vuruyor. Platformlar standartlar konusunda bir şeyler tebliğ etse de uygulamada başarısızlar. Sosyal medya platformlarını özgürlükler temelinde tartışırken onların birer ticari şirket olduğunu asla unutmamamız gerekiyor. İçeriğin moderasyonu konusunda tarafsız olmaları, tröstler oluşturmamaları, trollerle mücadele ve kullanıcıların veri haklarını korumaları yönünde daha fazla kamuoyu baskısıyla karşılaşmaları gerekiyor. Sadece ABD sınırlarında değil, faaliyet gösterdikleri her yerde.