Şimdi bunu konuşmanın sırası mı diyebilirsiniz? Sosyal medya sayesinde, deprem felaketinde kim bilir kaç canın kurtarıldığını, yardım faaliyetlerinin nasıl orada organize edilebildiğini hatırlatabilirsiniz. Geleneksel medyanın göstermediklerinin ya da rezilliklerinin sosyal medyada nasıl ifşa edildiğini örnekleyebilirsiniz. Twitter’ı, kurtarma faaliyetlerinin ortasında birkaç saat engellemenin bile ne büyük insanlık suçu olduğunu söyleyebilirsiniz. Yeni medya kültürü ve sosyal medya üzerine yazdığım tüm eleştiri dolu yazılara rağmen, hepsine katılırım. Ancak biz, acılar içinde Twitter’ı insanları kurtarmak için kullanırken, Twitter’ın içinde yaşanan ve ABD’de çok tartışılan bir örnek olaydan bahsetmek istiyorum bu hafta. Ondan yola çıkarak; Twitter başta, sosyal medyaya fazla güvenmenin sonunun da nasıl bir felaket hazırlayabileceği üzerine düşünebiliriz.

YURTTAŞ KANE GÖREVDE

13 Şubat’ta, ABD’de dünyanın en önemli gösterilerinden kabul edilen Super Bowl Finali oynandı. Amerikan Futbol Ligi’nin şampiyonluk maçı olan bu gösteri, tüm ABD’nin ve dünyanın önemli bir kısmının aynı anda tek bir yere odaklandığı nadir anlardan biridir. O yüzden Super Bowl reklam kuşağında yer almak, markalar için de reklamcılar için de bir zirvedir. İşte Amerikan rüyasının yeni Yurttaş Kane’i diyebileceğimiz Elon Musk da bu özel gecede tweetleriyle dikkat çekmek ve ilginin merkezi olmak istiyordu. Ancak, o da neydi? Erken saatlerde, kendi evinde yenilgiye uğruyordu. ABD Başkanı Joe Biden’in Philadelphia Eagles’a destek tweeti 29 milyon görüntülenme almışken, mekânın sahibi Elon Musk’ın tweeti 9,1 milyon görüntülenmeye anca ulaşmıştı.

MEKANIN SAHİBİ GELDİ KAÇIN

Ünlü teknoloji gazetecisi Casey Newton’un haberine göre, Super Bowl öncesinde Twitter’da alarm zilleri çalmıştı. Elon Musk, kuzeni James Musk aracılığıyla Twitter mühendislerine acil bir mesaj göndermişti. Zaten daha birkaç gün önce kendi tweetlerinin gösteriminin azalmasıyla ilgili bazı mühendisleri işten kovduğu biliniyordu. Ayrıca “Elon Musk’ın tweetlerinin görüntülenme sayısının artırılması” projesi kapsamında 80 kişi işe alınmıştı. Sonunda geçen pazartesi öğleden sonra proje başarıya ulaştı. Elon Musk’ın tweetlerinin gösterimi yapay olarak 1000 kat artırıldı. Musk bu iddiaları reddetse de Casey Newton haberinden geri adım atmadı ve işini kaybetmekten korkan Twitter mühendislerinin inşa ettiği sistemi ifşa etmeye devam etti. Newton’ın kaynakları da içeridendi. Bu örnek olay, bize sosyal medya algoritmalarının nasıl manipülasyona açık olduğunu, doğasından nasıl saptırılabileceğini açıkça gösteriyor. Ayrıca zaten sosyal medya algoritmalarının doğal işleyişi de sorunlu. Çünkü en çok ilgi gören paylaşımları yukarıya taşıyan bu sistemde, yalanlar ya da öfkeli paylaşımlar her zaman hakikatler ve sakinliğe göre daha yukarıya çıkıyor. Ancak burada, tek bir kişinin keyfi kararlarıyla doğasına da müdahale edilebildiğini görüyoruz. Üstelik bu kişi, Twitter harici işleri de olan bir iş insanı. Her an, dünyanın her yerinde yeni iş ilişkileri kurma potansiyeline sahip. Nasıl tehlikeli bir silahın, nasıl birinin elinde olduğunu düşünebiliyor musunuz?

SHADOWBANNING’I HATIRLAYALIM

Sosyal medyada bir paylaşımı sansürlemenin tek yolu onu silmek değil. Bunu, paylaşımın görünürlüğünü azaltarak da yapabilirsiniz. Böylece, insanlar ifade özgürlüğüne dayanarak paylaşımlarını yaparken, platform o paylaşımları kimsenin görmemesini ya da çok az kişinin görmesini sağlayarak sansür amacına ulaşabilir. Shadowbanning tehlikeli ve yanıltıcı paylaşımlar için, çeşitli ilke ve standartlara bağlı kullanıldığında faydalı bir uygulama da olabilir. Ancak en kritik anlarda kötüye kullanılabilir. Öyle ki, kimse ne olduğunu anlamaz, anladığı zaman da iş işten geçmiş olabilir. Bir seçim gününü düşünün örneğin. Ertesi gün seçim sonuçlandıktan sonra, bir gün önceki shadowbanning’i anlasanız ne anlamı olur ki? O nedenle, sosyal medya platformlarının sahipliği ve onların uyması gereken sorumluluklar konusu son derece önemli. Bu işi “sosyal medyada sansüre karşıyız” diyerek geçiştiremeyiz. Elon Musk gibi insanların sahipliğinde olsun olmasın, sosyal medya platformlarını otoriteye karşı mücadelemizde yanımızda olan müttefikler olarak görüyorsak, bundan acilen vazgeçmeliyiz. Sosyal medya platformları artık bir yayıncı gibi sorumluluk alıp, algoritmaları ve içerik denetimiyle ilgili hesap verebilir hale gelmeli. Bu konu, yasaklarlarsa VPN ile çözeriz konusu değil. Hükümetlerin, hiç yasaklamadan daha yukarılardan sorunu çözmesi mümkün değil mi? Musk gibi birinin sahipliğinde, bunun olmayacağından emin olabilir misiniz?

NE YAPABİLİRİZ?

Bu, dünya ölçeğinde çalışan platformlara karşı, geleneksel ve bağımsız medyayı güçlendirmekten daha etkili bir formül şimdilik yok. Bunun alternatifi, sosyal medya platformlarının, kişilerin sahipliğinden arındırılarak dünyanın ortak malı haline gelmesi olabilir ki, haliyle bu bir ütopya. Ferhan Şensoy üstadımızın da değindiği gibi “ütopyalar güzeldir” elbette ama bir taraftan da gerçeklere tutunmamız gerek. O da bağımsız medya ağı ve organlarına, onların gazetecilerine sahip çıkmak ve onları desteklemek anlamına geliyor. Geçen hafta bu köşede ‘gazetecilik neden yetmiyor, neden yetmez?’ diye sormuş ve gazeteciliğin kendini dönüştürmesi ihtiyacına değinmiştik. Bu onların görevi. Ancak okur veya izleyici olarak bizlere düşen görev de öncelikle bağımsız medyayı desteklemek. Ayrıca gerçek sorunlara odaklanmamızı engelleyen bu dikkat dağınıklığının da sosyal medyadan kaynaklandığını hatırlayıp, onun sahipliği ve algoritmalarını sorgulamaktan da vazgeçmemeliyiz. Çünkü onlar da bizi düpedüz felakete götürebilir ve götürüyor da zaten.