Tüm olasılıkları ve durum değerlendirmelerini mikrosaniyelerde yaparken, beynimizde neler olup bitiyor? Bunu anlamak çoğu şeye yardımcı olabilir.

Sosyal statü algısı

İnsan, sosyal bir hayvan türüdür. Sosyal yapısı güçlü olan türlerin neredeyse tamamı, kendilerini belirli hiyerarşiler çerçevesinde organize eder ve bu hiyerarşiler, her bir bireyin davranışlarını öyle veya böyle etkiler.


Hemen bir örnek: Bir partidesiniz, masanın üzerindeki kutuda pizzanın son parçası kalmış. Tam ona uzandığınızda, bir başkasının elinin de aynı dilime gittiğini gördüğünüzü hayal edin. Ne yapardınız? Muhtemelen bir sonraki hamlenizi belirleyecek şey, hem o anda nasıl hissettiğiniz hem de o diğer elin kime ait olduğudur: Eğer el, küçük kardeşinize aitse, gözünün yaşına bakmadan son dilimi alabilirsiniz. Ama o el, patronunuza aitse, geri adım atmanız çok daha olasıdır. Tabii gün boyu hiç yemediyseniz ve patronunuzla aranızın iyi olmasına güveniyorsanız, aranızdaki rütbe farkına rağmen, belki de o son dilimi alan taraf olmak amacıyla hamle yapabilirsiniz?

Burada bilimin sorduğu soru şu: Biz tüm bu olasılıkları ve durum değerlendirmelerini mikrosaniyeler içinde yaparken, beynimizde neler olup bitiyor? Bu önemli, çünkü beynin bu sürece nasıl aracılık ettiğini anlamak, sosyal statü ile birçok psikiyatrik sorun (depresyon, anksiyete ve hatta madde bağımlılığı gibi) arasındaki etkileşimi anlamamıza yardımcı olabilir.

Salk Enstitüsü’ndeki Nörobiyoloji Laboratuvarı’nda görev alan araştırmacılar, bu soruya cevap verebilmek için, memeli hayvanların beyinlerinin sosyal rütbeyi nasıl kodladığını ve beyinlerimizin bu bilgiyi, o “sona kalan pizza dilimi için” savaşıp savaşmama gibi davranışlarımızı kararlaştırmakta nasıl kullandığını anlamaya çalışıyorlar. Buna yönelik olarak geliştirdikleri bir deneyde araştırmacılar, yarışa soktukları farelerde, beyin aktivitesi kalıplarının rakibin sosyal rütbesine bağlı olarak değiştiğini keşfettiler.

Araştırmacılar, beynin medial prefrontal korteks (mPFC) olarak adlandırılan bir bölgesinin, memelilerde sosyal rütbeyi temsil etmekten sorumlu olduğunu zaten biliyorlardı. Örneğin önceden yapılan çalışmalar, bir farenin mPFC’sindeki değişikliklerin o hayvanın baskınlık davranışını değiştirdiğini göstermişti. Ancak mPFC’nin bu bilgiyi nasıl temsil ettiği veya (eğer varsa) hangi nöronların bu baskınlık davranışını değiştirme sürecine dahil olduğu bilinmiyordu.

FARE BEYNİNİ TAKİP ETTİLER

Salk Enstitüsü ekibi tarafından yapılan ve sonuçları 16 Mart’ta Nature dergisinde yayınlanan çalışmada araştırmacılar, dört fareden oluşan grupların tek bir kafesi paylaşmasına izin vererek, sosyal bir hiyerarşinin doğal olarak gelişmesine izin verdiler. Buna bağlı olarak bazı hayvanlar daha baskın, diğerleri daha itaatkâr hale geldi. Daha sonra araştırmacılar, fareleri ikili gruplara ayırarak bir turnuva düzenlediler: Her ikili grupta yarışı kazanan, ödül olarak yiyeceğe ulaşıyordu. Bu sırada kablosuz cihazlarla ve yapay zekâ yardımıyla farelerin beyinlerinde olan biteni takip ettiler.

Sonuçlar, gerçekten ilgi çekiciydi: Bilim insanları, sadece farelerin beyinlerinde (spesifik olaraksa mPFC bölgesinde) olan bitene bakarak, farelerden hangisinin geri adım atacağını, hangisinin diğerine üstün geleceğini %90’lık bir başarı oranıyla tahmin edebiliyorlardı! Üstelik hangi farenin kazanacağını sadece yarış anında değil, yarış başlamadan 30 saniye kadar önce bile tahmin edebiliyorlardı! Bu durum, farelerin sadece yarışa başladıkları anda bir sosyal hiyerarşi oluşturmadıklarını, edinilen sosyal statünün fare davranışlarının sürekli bir belirleyicisi olduğunu gösterdi.

Hayatın acımasız gerçekleriyle yüzleşmiş birinin, hangi farenin kazanacağını tahmin etmesi zor olmayacaktır: Evet, kazananlar, çoğu zaman hiyerarşik düzende üstün olan taraftı. Ancak bulguların yine de biraz “motivasyonel” sayılabilecek bir tarafı da var: Araştırmanın sonuçlarına göre kazanan fare, her zaman sosyal olarak daha baskın olan hayvan değildi. Daha ziyade, "muzaffer bir zihniyete" daha çok sahip olan, kazanmaya daha çok odaklanmış taraf taraf, gerçekten kazanmaya daha meyilliydi. Yani nasıl ki kendine güvenen, rekabetçi bir psikoloji içinde olduğunuzda patronunuzdan bile pizzayı söküp alabiliyorsunuz, itaatkâr bir fare de eğer ki genel olarak daha muzaffer bir zihniyete sahipse, sosyal olarak daha baskın bir hayvana üstün gelebiliyor.

O zaman bunu neden daha sık görmüyoruz? Bu soruya yönelik olarak yaptıkları incelemede araştırmacılar, mPFC’nin sosyal rütbe ve rekabet ile ilişkili alanlarının birbirine bitişik olduğunu ve son derece bağlantılı olduğunu keşfettiler. Makalelerine göre, sosyal rütbeyle ilgili sinyaller, beynin rekabetçi başarısını da etkiliyordu: Yani hayvanların rekabet halinde olmalarına veya ödüle tek başlarına ulaşmalarına bağlı olarak da beyin aktivitesinde değişiklikler meydana geliyordu. İtaatkâr bir hayvanın kendine güveni ve o kazanmayı sağlayıcı "muzaffer zihniyeti", bir “alfa fare” ile rekabete girdiğinde kısmen de olsa azalabiliyordu. Bu da sosyal hiyerarşinin üst basamaklarında olanların kazanma sıklığını genellikle artırıcı bir faktör olarak görülüyor.

Tüm bunlar, başkalarıyla birlikteyken, yalnız olduğumuz zamana kıyasla farklı beyin durumlarında olduğumuzu göstermektedir. Kiminle birlikte olursanız olun, çevrenizdeki insanların farkındaysanız, beyninizde de farklı nöronlar aktive olmaktadır.

Gelecekte bilim insanları, hayvanların sosyal rütbe temsillerinin beyinde ilk olarak nasıl ve ne zaman geliştiğini ve diğer davranış türlerinin nasıl etkilendiğini inceleyecekler. Buradan elde edilecek bulguların, insanı anlama çabamızın önemli bir parçası olacağı açıktır.