Türkiye’nin sorunları bir İskender kılıcıyla, devrimci bir çıkış ve müdahale ile çözülebilir ancak.

Sosyalist Güç Birliği’nin ‘başarı çıtası’ ne olmalı?
Fotoğraf: BirGün

Ender Helvacıoğlu

Altılı Masa Türkiye halkını sandığa kilitledi ve halkımız da bunu kabul etti ama gerek seçim sürecinde gerekse seçim sonrasında göreceğiz ki Türkiye’nin sorunları sandığa gidip oy atmayla ve cumhurbaşkanının değişmesiyle halledilebilecek sorunlar değil. Üstelik uzun vadeli yapısal sorunlardan değil acil çözüm gerektiren sorunlardan söz ediyorum.


Türkiye’de bir toplum sözleşmesi kalmadı (toplumsal uzlaşma değil toplum sözleşmesi; yani mücadele edeceğimiz zemin ve kurallar bütünü). Toplum çözülmenin eşiğinde. Sadece emek-sermaye çelişmesinden öte, sadece emperyalizm-ülke çelişmesinden de öte bir karşıtlaşma ve çözülme yaşanıyor bugün. Türkiye hem her türlü dış etkiye açık, hem de iç fay hatları son derece gerilim yüklü bir ülke konumunda. Bugün Türkiye’de hem Suriye, Afganistan, Suudi Arabistan, Katar var hem de Yunanistan, Fransa, İsveç…

Toplum çözülmeleri belki tüm dünyanın sorunu. Dünya ve sosyal yaşam küreselleşiyor, dolayısıyla tüm toplumlar dış etkilere açık hale geliyorlar. Ayrıca çok çeşitli boyutlarda süren göçler bu süreci somut olarak hızlandırıyor. Fakat Türkiye, belki de bu süreçten en fazla etkilenen ülke konumunda. Bir küreselleşme ve çözülme laboratuvarı… Farklı yüzyılların değerlerinin ve farklı yaşam biçimlerinin bir arada ve bu derece kitleselleşmiş, aktifleşmiş olduğu ve çatıştığı başka bir ülke var mı; yok gibi. En azından Türkiye başta geliyor. Ayrıca bu süreç “otoritesizleşmeye” doğru gidiyor; kısacası Türkiye toplumu çözülüyor, dağılıyor.

Sen ülkenin bütün emekçilerini (hatta çalışanlarını diyelim) yoksulluk sınırının altında, bunların çoğunluğunu da açlık sınırının altında yaşamaya zorlarsan; çok küçük bir azınlık lehine yağma ve talan yaparsan, orada bir toplum sözleşmesinden söz edilemez. Sen bir babaya oğlunu bir çuval kemik olarak teslim edersen, orada bir toplum sözleşmesi olmaz.

İşte Sosyalist Güç Birliği böyle bir ülkede gündeme geldi. Farklı sosyalist örgütlerin, hele kısa bir süre önce birbirlerinden ayrılmış bazı örgütlerin aynı çatı altında buluşmayı becermesi elbette değerlidir. Ama bizim çıtamız bu olamaz; çünkü bu, emekçi halkın umurunda bile değil. Sosyalist Güç Birliği’nin, geniş sosyalist yelpaze içinde, diğerlerine oranla, mevcut düzen partilerinden daha bağımsız bir pozisyon alması da değerlidir. Ama bu da halkın umurunda değildir, bizim çıtamız olamaz.

Türkiye’nin sorunları bir İskender kılıcıyla, devrimci bir çıkış ve müdahale ile çözülebilir ancak. Sosyalist Güç Birliği, siyaset sahnesine girme hedefli böyle bir çıkış ve müdahalenin -elbette emekçileri harekete geçirerek- somut ve gerçekçi bir yol haritasını oluşturmalı, araçlarını geliştirmeli ve hızla uygulamaya geçmelidir. Çıtamız budur. İddiamız bu olmalıdır. Böyle bir ülkenin sosyalistlerinin başarı çıtası ancak bu olabilir. Ancak bu hedef doğrultusunda yol alabilirsek, Türkiye’nin çalkantılı geleceğinde bir rol alabiliriz ve bir anlamımız olur.

Dört sosyalist örgütün (bu sayı artabilir de) ve bazı aydınların Sosyalist Güç Birliği çağrısı henüz ilk adım. Biz bir havuz oluşturmak için bir araya gelmedik; bir nehir oluşturmalıyız. Çağrımız bu nehrin kaynağı olarak anlaşılmalı. Yani bir birlik çağrısı değil sadece, bir toplumsal hareket çağrısı… Sosyalistlerin ülkenin siyaset sahnesine girişinin ve Türkiye’nin geleceğine müdahalesinin aracının yaratılması çağrısı. Önümüzdeki seçimleri de bu ortak aracın ve bu ortak çıkışın yaratılmasının bir zemini ve fırsatı olarak değerlendirmeliyiz.