Sosyalizm ve Kurtuluş Partisi’nin ABD Başkanı Adayı Gloria La Riva, seçimde 83 binden fazla oy aldı. Riva, “Sorunun nedeni işçi sınıfının yarattığı zenginliğin gittikçe diktatörleşen bir kapitalist sınıf tarafından sahipleniliyor olması” dedi.

Sosyalizm ve Kurtuluş Partisi’nin ABD Başkanı Adayı: Asıl diktatörlük kapitalizmin kendisi

ÖMÜR ŞAHİN KEYİF - WASHINGTON - @omurkeyif

SEÇİMİ Donald Trump kazanamadı. Ancak bu, Trump politikalarının derinleştirdiği pandemi kriziyle birlikte ekonomik yükün altında her gün daha çok ezilen halkın taleplerinin karşılanacağına dair bir umut anlamına gelmiyor. Zira Demokratların, Joe Biden’ın “Trump olmadığı” üzerine kurdukları kampanyalarında halkın yaralarını saracak yapısal tek bir değişiklik sözü verilmedi. Aslında, her ne kadar medyada yer almasalar da seçimde, krizin nedeni olarak kapitalist sistemi işaret eden ve işçi sınıfının taleplerini seslendiren kampanyalar da vardı. Sosyalizm ve Kurtuluş Partisi’nin (PSL) Adayı Gloria La Riva’nınki gibi.

ABD’de 40 yılı aşkın süredir anti-emperyalist mücadelenin ve işçi hareketinin içinde yer alan La Riva, seçimde 83 binden fazla oy aldı. “Halka erişimimiz oy oranından çok daha fazla” diyen La Riva, son dönemde, yükselen polis şiddetine karşı eylemlerdeki etkinliğinin ve pandemi döneminde kiraların iptali talebinin, partinin bilinirliğini artırdığını söylüyor: “Seçim kampanyamız da bunun bir parçasıydı. Sosyalist taleplerimiz pek çok insana ulaştı. Taleplerimizi savunmak için sosyalist olmanıza gerek yok. İnsanların pandemi sırasında gelire, kiralarının, ev kredisi ödemelerinin iptal edilmesine, evden tahliye kararlarının iptaline, herkes için sağlık hizmetine, sosyal barışa ve polis şiddetinin son bulmasına ihtiyacı var.”


SANDERS ETKİSİ

La Riva, ABD’de 2016’dan başlayarak, anti-komünizm sisi ve korkusunun büyük ölçüde dağıldığını belirtiyor. “40 yıldır seçim kampanyalarında çalışıyorum. Sosyalistlerle hiçbir bağı olmayan işçilerle konuşmanın bu kadar kolay olduğu hiçbir dönem görmedim” ifadelerini kullanan La Riva’ya göre, bu durumda Bernie Sanders’in etkisi büyük: “Sanders herkes için sağlık hizmetinden, öğrenci borçlarının iptalinden, her ne kadar bir emperyalist olsa da en azından Pentagon bütçesinde kesintiden bahseden tek adaydı ve sosyalist olduğunu söylüyordu. Bunun halk üzerinde büyük etkisi oldu. Bizim partimize gelenlerin bir kısmı da Sanders’in ön seçimlerdeki yenilgisi ve vazgeçmesine kırgın olanlardı.”

KÜLTÜREL SAVAŞ

ABD halkı tüm dünyaya kültür endüstrisiyle yayılan görüntülerin aksine, temel insan haklarından yoksun ve zor koşullarda hayatını sürdürmek zorunda. La Riva, halkın sistemi sorgulamasına neden olan bu ikilemi şöyle anlatıyor: “Ben Meksikalı bir ailede çok yoksul büyüdüm. New Mexico’da, altı kardeş, annem ve babam işçiydi, çok düşük gelirleri vardı. Kiramızı ödeyemediğimiz için üç kere evimizi kaybettik. Yoksul bir işçi olarak televizyonu açtığımızda gördüklerimize sahip değiliz. 60’larda, 70’lerde, televizyonda çok az siyah ve Latin gösterilirdi, gösterilenler de orta sınıftı. Ama biz onlar değildik. Amerika’yı bir hayal ülkesi gibi göstermek kapitalistlerin kültürel savaşı.”

La Riva’ya göre, benzer bir savaş, kapitalizmin işçi sınıfının yararına bir sistem olduğu mitini sürdürmek için de veriliyor. “ABD medyası, hükümeti, eğitim sistemi çok gelişmiş ve iyi ayarlanmış. İnsanların içinde boğulduğu ulusal şovenizm unsuruyla savaşların, ambargoların gerekli olduğuna inandırılıyor. Oysa insanların bu saldırıların gerçekte ne demek olduğuyla ilgili hiçbir fikri yok, halk karanlıkta tutuluyor. Diğer bir unsursa çoğu kişinin ABD işçi sınıfının tarihiyle bağı koparılmış durumda. İlerlemenin nasıl olduğunu, kazanımların nasıl elde edildiğini bilmiyorlar. Tüm dünyanın bildiği Haymarket, burada bilinmiyor. Bizim burada 1 Mayıs’ımız bile yok.”

MASA TENİSİ GİBİ

ABD’de başkanlık seçimleri de sistemin devamı için bir araç haline gelmiş durumda. İki partili sistemde başkanlık dört ya da sekiz senede bir Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasında el değiştirse de sistem korunuyor. La Riva, şöyle konuşuyor: “Oyun hep aynı, masa tenisi gibi; bir o yana, bir bu yana… Her yönetimle biraz daha kötüleşiyor. Kapitalizm güçlenirken işçiler güç kaybediyor. Sorunun ve yoksulluğun nedeni işi sınıfının yarattığı zenginliğin gittikçe küçülen, güçlenen, zenginleşen ve diktatörleşen bir kapitalist sınıf tarafından sahipleniliyor olması. Bize hükmeden diktatörlük bu. Bu sistem işçilerin yararına bir demokrasi değil.”

SİSTEM ANTİDEMOKRATİK

ABD seçim sisteminin anti demokratik olduğunu belirten La Riva, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Seçimlerimizin demokrasimizin en iyi örneği olduğunu söylemeye utanmıyorlar. ABD seçimleri aslında paranın sözünün geçtiğine dair en iyi örnektir. Her iki partinin seçim kampanyalarının toplam maliyeti 14 milyar dolar.”

La Riva’ya göre, Demokratlar arasında her ne kadar konuşulmasa da gerek Biden’ın gerekse Harris’in geçmişleri, yönetimleri sırasında ABD’yi ve dünyayı neler beklediğine dair önemli bir ipucu. La Riva, Biden’ın başkanlığının sınıfın yararına olmayacağını da şöyle anlatıyor: “Kitlesel hapis kanunlarından yana oy vermiştir. Irkçı ve gerici bir geçmiş vardır, beyaz üstünlükçülerine yakındır.” Harris içinse ise “İlericiler ve polis şiddeti karşıtları onu iyi tanır. Kötü bir şöhreti vardır. Gençlerin hapse girmesini hızlandıracak, okuldan hapishaneye uzanan hattı güçlendirecek kararlara imza attı” diyor.

DÜZENİN TERCİHİ BIDEN

La Riva, “50 yıldır emperyalist bir savaş çığırtkanıdır” dediği Biden’ın dış politikada yerleşik düzen savunucuları tarafından Trump’a karşı tercih edildiğini söylüyor. “Çünkü Trump dış politika konusunda Pentagon tarafından çok istikrarsız olarak görüldü” ifadesini kullanıyor. La Riva, Biden’ın dış politikasını şöyle anlatıyor: “Kampanyasında, Obama döneminde başlayan Asya’ya dönüş politikasından yana olduğunu ortaya koydu. Ukrayna’daki faşistlerin destekçisiydi. Emperyalist çizgiyi tamamıyla kucaklar. ABD, emperyalistler, bölgede emperyalizme direnen güçlere tehdit olan İsrail’i destekleyecek. Milyarlarca dolarlık finansal destek devam edecek. Emperyalizmin hedefleri aynı, sosyalizmi yok etmek. Venezuela büyük tehlikede.”

Mevcut yapıda başkanın sistemin CEO’su olduğunu söyleyen La Riva, bu koşullar altında bir değişimden bahsedilemeyeceğini düşünüyor: “Başkan burjuva sınıfının ilişkilerini yönetmek için seçilir. Aday ya da başkan olan herkes, şirketlerin kârlarını maksimize etmesine ve ABD’nin dünyadaki varlığının büyümesine katkı bulunacağını söyler, özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan beri ABD emperyalizminin doktrini budur.”

TÜRKİYE’YE FAYDASI OLMAZ

Peki, La Riva, Biden’ın seçilmesinin Ankara’ya olası yansımaları konusunda ne düşünüyor? Bunu şöyle yanıtlıyor: “ABD dış politikasının Türkiye halkının yararına olacağını sanmıyorum. ABD’nin gözettiği tek şey ABD emperyalizminin çıkarlarıdır. Bir taraftan Suriye’de savaşta yardıma ihtiyaçları olduğunda Türkiye’nin yanında yer alırlar fakat sonra fikir ayrılıkları olan noktalar olacaktır. Eğer bir ateşkes yapılırsa ABD, bu ateşkesi ortadan kaldırmanın yollarını arayacaktır. ABD'nin Suriye’deki amaçları bitmiş değil."

***

Trump kimden oy aldı?

PSL’nin Adayı Gloria La Riva, Trump’ın oy aldığı kesimlere yönelik şöyle açıklıyor: “Trump’ın aldığı 72 milyon oyun hepsinin sağcı, gerici oy olduğunu düşünmüyorum. Bu oy oranı toplumun yarısının ırkçı olduğunu da göstermez. Çok sayıda kişi, Demokratlardan sıkıntılarıyla ilgili bir çözüm önerisi duymadı. Virüsü yok sayarak, maske takmayı reddederek krizi derinleştiren Trump, çok tutarsız şekilde mart ayında ekonomiyi açmak, insanlara işlerini geri vermek istediğini söyledi. Zor durumda olan insanlar, bu talebi duydu. Trump bunu 2016’da da yaptı, halka işlerini geri vermekten bahsedip durdu. Biden halka ilham verdiği için seçilmedi. Tek mesajı, ‘Ben Trump değilim’di. Kararsız büyük bir kesim, Biden’a oy verdi. Trump’ın düşüşü, Biden’ın yükselişindeki önemli etken, Trump’ın pandeminin çok yakında biteceğini söylediği bir dönemde hasta olup bir de üzerine, virüsten korkmayın, sizi yönetmesine izin vermeyin diyerek insanlarla alay etmesiydi.”