Google Play Store
App Store

Salt Galata’da ziyarete açılan ‘Sosyalizme Tercüme’ sergisinde döneme ait belgelere sanatçıların yorumlarıyla birlikte yer veriliyor. Sosyalizmin Yugoslavya’da Türkçe konuşan topluluklar üzerindeki etkisi, gerçekleştirilen sergiyle aktarılmaya çalışılıyor.

Sosyalizmin Türkçeye tercümesi
Fotoğraflar: BirGün

Bahar GÖNÜL

Yugoslavya’da Türkçe konuşan topluluğun az bilinen tarihine İstanbul Salt Galata’da ışık tutulmaya çalışılıyor. “Sosyalizme Tercüme” adını taşıyan sergi, 1929-1941 yılları arasında hüküm süren Yugoslavya Krallığı’ndaki Müslümanların bir bölümünün sosyalizm perspektifinde bir yaşama yönelik hareketleri inceleniyor. Krallık rejiminin baskıladığı sosyalist mücadeleyi anlatan sergi Yugoslavya’nın 1990’lı yıllarına kadar uzanıyor.

Türkçe konuşan topluluğun kendi dillerinde yayımladıkları gazete, süreli yayın, okul gibi birçok kültürel ve siyasi girişim üzerinden bir dönemin inşası ele alınıyor.

Sergide yer alan birçok belge ilk kez gün yüzüne çıkmış. Bu belgeler sanatçılar Mustafa Emin Büyükcoşkun, Yane Calovski, Hana Miletić, Ahmet Öğüt, Fevzi Tüfekçi ve Dilek Winchester’ın yorumlarıyla sergileniyor. Serginin araştırmacısı Tevfik Rada ile Sezgin Boynik. Küratörlüğü ise Merve Elveren üstleniyor. Rada ve Boynik bu serginin temellerini sosyalist bir çift olan Ferit ve Nakiye Bayram’a ilişkin oluşturdukları bir başka sergiyle atmış.

SOSYALİST KİMLİK İNŞASI

Rada, süreci şu sözlerle özetliyor: “Birkaç yıl önce Yugoslavya’da yaşamış Türkçe konuşan Müslüman topluluğun nasıl Yugoslav sosyalizminde kimliklerini oluşturduğu, dillerini değiştirdiği ve sosyalizmi nasıl kabul ettiği üzerine bir araştırma yapmıştık. Sonra bu çalışma dallandı, budaklandı. Sosyalist ideolojide etkili olan ve Türkçe konuşan Ferit ve Nakiye Bayram’ın hikayesine odaklanarak önce küçük bir sergi yaptık. Ardından, Kosova’da yaşamış Melami Şeyhi olan Hacı Ömer Lütfü Paçariz’in 1920’de ‘Çiftçi ve İşçi Kardaşlarıma’ adlı uzun bir şiirinden yola çıktık. Şiir, 1. Dünya Savaşı’nın Balkanlar’ı nasıl yıkıma ittiğini, burjuvazinin insanları nasıl aç bıraktığını, tifüsün nasıl yayıldığını anlatıyordu. Şiirde bu yıkımdan Yugoslav Komünist Partisi’ni destekleyerek çıkılabileceği savunuluyor. Çünkü 1920’de Yugoslav Komünist Partisi, krallık içinde tek millet bazlı olmayan bir parti. Şeyh de Müslüman müritlerini komünizmi desteklemeye çağırıyor. Şeyh Bedrettin’i de çok fazla okuyor ve yayıyor. Onu şiirinin orijinalini araştırıp, açıklamalı bastık.”

Araştırmacı Tevfik Rada

TÜRKÇE YAYINLAR

Üsküp’te o dönem yayımlanan ve yine Paçariz’in çıkardığı sosyalist Türkçe gazete ‘Sosyalist Fecri Gazetesi’ üzerine bir kitap yayımladıklarını söyleyen Rada, sözlerini şöyle sürdürdü: 1920’lerden itibaren arşivler yok edildiği için belgelere ulaşmak cok zor oldu. 1945’te sosyalist rejim gelince geriye kalan, saklanılan bazı dokümanları, gazeteleri, dergileri bulmak için büyük bir kampanya başlatılıyor. Ama Sosyalist Fecri Gazetesi’ne ait bir iki fotoğraf dışında bir şey bulunamıyor. İki yıl önce Kosova arşivinde bulduk ve geçen yıl bastık. Mistik Müslüman ama komünizm perspektifinden bir bakış var.”

Sosyalist terminolojinin Türkçedeki etkisini göreceğimizi söyleyen Rada,  “1920’ler ve 1945’te Yugoslavya’da sosyalizmin kurulmasıyla Türkçe konuşan nüfusun nasıl sosyalist olduğu, kendi dillerindeki kurumları nasıl kurduğu ve bu oluşumları kurarken sosyalist ideolojiyle nasıl bir kimlik inşası yapıldığı üzerine bir sergi. Sosyalist Yugoslavya tüm halkların hem eşit hem kardeşçe yaşayabilmesi için gelmiş bir sistem. Krallık zamanda ne Arnavutların ne de birçok halkın kendi anadilinde bile eğitim hakkı yok. 1945’ten sonra yeni bir gerçeklik başlıyor. Biz bu gerçekliğe odaklanmak istedik. Ve bu yeni gerçekliğin Türkçe dilini de nasıl değiştirdiğine baktık. Yeni yayınlar çıkıyor, yeni entelektüel bir sınıf oluşuyor. Sosyalist terminolojisi Türkiye’den değil Yugoslavya’dan çevriliyor.

Rada sözlerini şöyle tamamladı: Sergi, 1990’larda sosyalizmin yıkıldığı ve fabrikaların özelleştirildiği döneme ait belgeler de yer alıyor. Özelleştirmeyle beraber sosyalist alt yapının bozulmasıyla çoğu yayınevi batıyor ve kitap basımları duruyor, yarım kalan çeviriler oluyor.”

‘BAŞKA BİR TARİH’

Ahmet Öğüt’ün ‘Başka Bir Tarih’ isimli eserinin karşıladığı kapıda sergi ikiye ayrılıyor. Sol tarafta 1920’lerden 40’lara kadar olan sosyalist hareketin yeraltı faaliyette bulunduğu dönemi kapsarken Sağ tarafta ise 45’ten sonra Komünist partinin resmiyet kazandığı, sosyalist kurumların kurulduğu dönemleri anlatıyor. Ahmet Öğüt’ün  ‘Başka Bir Tarih’ isimli dokuma halı eserinde ise birbiriyle hiç tanışmamış iki devrimci yer altında buluşturuluyor. Eserde İştirakçı Hilmi Bey ve Kadın Hakları Savunucusu Nuriye Hanım’ın tasvirlerine yer veriliyor.

BÜYÜK MEDRESE

Sergide yer alan sosyalist hareketlerin yeraltı faaliyet gösterdiği 1940’lar öncesi, sol fikirli Müslüman nüfusu zapt etmek üzere kurulan ‘Büyük Medrese’nin hikayesini anlatan Rada, “20’ler 30lar boyunca yıldırma politikaları sonucu Komünist Parti yer altında faaliyet gösteriyor. Yugoslavya Krallığı’nın kurduğu Müslüman nüfusu modernize edip kontrol altında tutabilmek için kurduğu bir medrese var. Büyük Medrese adı verilen bu medrese 1924’te Üsküp’te kuruluyor. Ama 30’larda bu medrese Marksist literatürün elden ele dolaştığı, gizli, kütüphanelerin kurulduğu bir komünist hareketlenmeye dönüşüyor. Okulun öğrencilerin 3çte biri komünist oluyor ve antifaşist partizan hareketinde de birçoğu yer alıyor. Krallığın kontrol altına almak için kurduğu okul projesi ters teperek sosyalist bir yuva haline geliyor.”

KADIN HAREKETİ EYLEMLERİ

Yugoslavya’da Türkçe çıkmış Nazım Hikmet hakkında kitapları da gördüğümüz sergide Makedonya ve Kosova’da kadın Türklerin antifaşist kadın hareketindeki faaliyetlerini de gözlemleyebiliyoruz. 40’ların sonu 50’lilerin başında da kitlesel bir şekilde peçe ve feraceyi atma hareketini organize edildiğini gösteren yayımlar karşılıyor.