Sınırlarda sığınmacıların yaşadıklarının normal koşullarda bile insanlık krizi olduğunu belirten Sosyolog Dr. Lülüfer Körükmez, "Koronavirüsü sebebiyle ortaya çıkan koşullarda hem bireysel sağlık hakkı, hem de halk sağlığı bakımından daha da vahim bir tabloya dönüşmüş durumda. Hayatta kalmaya çalışan göçmenlerin, her türlü güvenliğinin sağlanması gerekir" dedi

Sosyolog Lülüfer Körükmez: Sığınmacılar için koşullar  vahim bir tabloya dönüştü

BERKAY SAĞOL

Avrupa’ya gitmek isteyen sığınmacılar, sınırda beklemeye devam ederken, koronavirüs salgınının artmasıyla beraber hijyenik olmayan ortamlarda yaşam mücadelesi vermeye devam ediyor. Suriyeli sığınmacıların yaşadıkları sorunlar ve gelecekleri üzerine Sosyolog Dr. Lülüfer Körükmez ile konuştuk.

Sınırdaki durumun oldukça vahim bir tabloya dönüştüğünü belirten Dr. Körükmez, "Sınırda bekleyenlerin 18 Marttan bu yana sınır bölgelerini terk etmeye zorlandıkları haberleri basında da yer buluyor. Ancak sınırdan geri döndürülen göçmenlerin çoğunun ya gidecek yeri yok ya da bilet, yiyecek vb ihtiyaçlar için parası yok. Normal koşullar altında bile 'insanlık krizi' olan bu durum, korona virüsü sebebiyle ortaya çıkan koşullarda hem bireysel sağlık hakkı, hem de halk sağlığı bakımından daha da vahim bir tabloya dönüşmüş durumda. Günlerdir, soğuk havada, yemek almak için saatlerce sırada bekleyerek hayatta kalmaya çalışan göçmenlerin, her türlü güvenliğinin sağlanması gerekir. Elbette sadece sınırda bekleyen, sınırdan dönmeye zorlanan göçmenler için değil, geri gönderme merkezlerinde tutulan göçmenler için de aynı risk söz konusu" diye konuştu.

DÜŞÜK ÜCRETLER VE AYRIMCILIK YAYGIN

Irkçılık ve ayrımcılığın bütün şehirlerde yaşandığını söyleyen Dr. Körükmez, "Birlikte yaşamın temellerinin sağlanması için elbette yerellerde atılan adımlardan önce, genel olarak ülkede yaygın kamusal söylem ve hukuki statünün önemi büyük. Yaygın kamusal söylemin ayrımcı ve dışlayıcı olduğunu biliyoruz. Öte yandan hukuksal statü ve buna bağlı haklar ise tam bir karmaşa. Kentlerin özellikleri elbette birlikte yaşamı kolaylaştıran imkânlar bakımından farklılık gösteriyor. İş imkânları, dayanışma ağlarının varlığı, birlikte yaşamaya dair açıklık, belediye hizmetleri, ırkçılık ve ayrımcılık pratiklerinin yaygınlığı gibi faktörler önemli bir arada yaşamak için. İlhan Zeynep Karakılıç ve Didem Danış’la birlikte Göç Araştırmaları Derneği bünyesinde yaptığımız araştırmada İzmir, Mersin ve Gaziantep’te gözlem yapma fırsatımız oldu. Gözlemlerimizden hareketle şunları söyleyebiliriz: Mersin ve Gaziantep göç öncesinde tarihsel, ekonomik ve sosyal bağların yoğun olduğu şehirler ancak İzmir doğrudan göç sürecinde ilişkilenilmiş bir şehir. Dolayısıyla ekonomik, kültürel ve sosyal ilişkiler göç sürecinde biçimlendi. Irkçılık ve ayrımcılık bütün şehirlerde yaşanıyor maalesef. Ücretli çalışma imkânları ve çalışma koşulları bakımından ise koşullar aşağı yukarı benzer. Düşük ücretler, uzun çalışma saatleri, güvencesiz çalışma, ayrımcılık yaygın" dedi.

EN ÖNEMLİ PROBLEM BARINMA KOŞULLARI

Türkiye’deki Suriyelilerin sorunları aşağı yukarı bütün şehir merkezlerinde yaşayanlar için benzerlik gösterdiğini belirten Dr. Körükmez, "Suriyelilerin önemli kısmı geçici koruma altında. Ayrıca, öğrenci ve turist vizesi, çalışmasosyolog-dr-lulufer-korukmez-siginmacilar-icin-kosullar-vahim-bir-tabloya-donustu-709141-1. izni olanların yanı sıra kâğıtsızlar da mevcut. Özellikle Geçici Koruma altında olan göçmenlerin 'araf'ta yaşadıkları söylenebilir. Yıllardır yaşadıkları ve hayat kurdukları ülkede, geleceklerini öngöremeden yaşıyorlar. Mesela geçtiğimiz Aralık ayında Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nda yapılan değişiklikle çalışma izni olmayanların sağlığa erişimi kısıtlandı. Bu tür değişiklikler göçmenlerin kırılgan durumlarını daha da zorlaştırmaktadır. Güvenceli ve göçmen olmayanlarla eşit çalışma koşullarında sahip olmak hayati önem taşıyor. Malum ki iş, hayatımızı idame ettirmemizi sağlayan geliri ve sigorta yoluyla da sağlığa erişimimizi sağlaması bakımından pek çok şeyin anahtarı. Elbette barınma koşulları çok önemli problem. İzmir’de de pek çok kentte olduğu gibi Suriyelilerin barınma koşulları sağlık kriterleri bakımından yetersiz olduğu gibi temel ihtiyaçları da karşılamıyor. İş karşılığı ücretlerin düşüklüğü ve kiraların yüksekliği yine burada da temel sebep. Altını çizmek gerekir ki gerek gönüllü ağları gerekse de STK’ların ve resmi kurumların destekleri hem göçmenlerin hayatlarında küçük ancak önemli etkiler yapıyor hem bir arada yaşamak için bir alan açıyor" ifadelerini kullandı.

MESELE BİRLİKTE YAŞAMANIN KOŞULLARININ SAĞLANMASI MESELESİ

Birlikte yaşamanın önemini vurgulayan Dr. Körükmez, "Yurt, doğduğun, büyüdüğün ya da hiç yaşamamış da olsan gönül bağının olduğu yer olarak tarif edilebilir. Ancak öte yandan hâlihazırda yaşadığın, var olduğun, sosyal ilişkilerin yeşerdiği yer de yurttur pekâlâ. O nedenle, Suriyelilerin bir kısmı için yurt hem Suriye hem Türkiye olabilir. Öte yandan sadece Suriye yurt olarak anılsa dahi bu dönmek anlamına gelmez. Savaş koşullarının devam ediyor olması elbette Suriye ile bağlantılı gelecek planları, arzuları, hayallerinin biçimlenmesinde bir etken elbette. Ancak diğer yandan Türkiye’de geçirdikleri süre ve hayat da önemli. Unutmayalım ki burada doğan hiç Arapça bilmeyen çocuklar var veya çocuk yaşta gelip burada gençlik yıllarını yaşayanlar. Dolayısıyla önemli bir kısım Suriyeli aslında artık Türkiye toplumunun bir parçası ve giderek de daha fazla olacaklar. Elbette yaşam koşullarının ağırlığı sebebiyle üçüncü ülkelere gitmek isteyenler de var. Dolayısıyla mesele gidip kalma meselesi değil, birlikte yaşamanın koşullarının sağlanması meselesi" şeklinde konuştu.