Emre Kongar: “Bugünkü tasfiye çok daha acımasız, haksız ve hukuksuz ve toplumu çok daha dönüştürücü, çok daha uzun vadeli sonuçlara dönük görünüyor.”

Sosyolog-yazar Emre Kongar, 12 Eylül ihraçları ile  bugünü karşılaştırdı: 12 Eylül’den  daha hukuksuz”

MELTEM YILMAZ @meltemmmylmz

Sosyolog-Yazar Emre Kongar, kamudan ihraç edilen akademisyenleri BirGün’e değerlendirdi. 12 Eylül ihraçları ile bugünü karşılaştıran Kongar, “Bugünkü tasfiye çok daha acımasız, haksız ve hukuksuz ve toplumu çok daha dönüştürücü, çok daha uzun vadeli sonuçlara dönük görünüyor” diyor.

“Ekonomik/ teknolojik katma değer yaratmamamız, teknolojik ve kültürel geriliğimiz, aslında mevcut iktidarın altını oyan sorunlar. Farkında değiller, kendi bindikleri dalı kesiyorlar ve kendi sonlarını hazırlıyorlar” diyen Kongar, “Ülkeye yazık oluyor. En az on-on beş sene bu kıyım ve yıkım sorunları yaşanacaktır. 12 Eylül sonrası da öyle oldu” ifadelerini kullanıyor.

» Çalıştığınız akademik kurumdan ihraç edilmiş akademisyenlerden birisiniz. Sizin döneminizde süreç nasıl işlemişti?
Ben 12 Eylül’de ihraç edilmedim. Hacettepe Üniversitesi Rektörü tarafından “Ya sakalını kesersin ya da 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu’na göre görevden alınırsın, 1402’lik olursun” denildi. 1402’lik olunca, pasaportunuz filan iptal ediliyor, birçok hakkınızdan mahrum ediliyordunuz. Ben de “Sakalım devletin değil, eşimin egemenlik alanıdır” diyerek, YÖK’ü protesto etmek için, istifa ettim.

» Meslektaşlarınız, onlar nasıl mağduriyetler yaşadı?
Geçim sıkıntısına düşenler oldu. Yapılan büyük haksızlık karşısında morali çok bozulup hayata küsenler de vardı. Genel olarak işlerine son verilen akademisyenler çok yetenekli oldukları için ya yurtiçinde özel teşebbüste ya da yurtdışında iş bulanlar hiç de az değildi. Ama örneğin benim gibi bütün yaşamını akademik kariyere adamış biri 14 yıl hocalık yapmaktan ve öğrencilerinden yoksun kaldı.

» Akademik dünyada gerçekleştirilen ihraçların, karşı devrim sürecinde nerde durduğunu ve nasıl karşılık bulduğunu düşünüyorsunuz?
Her otoriter veya totaliter iktidar sadece eğitimi değil, sanatı, edebiyatı, bilimi de denetlemeye çalışır. Eğitim, sanat, edebiyat ve bilimden daha kolay denetlenebilir gibi gözükse de, onu denetlemek de o kadar kolay değildir. Çünkü insanlar soyut bir fanus içinde yaşamazlar. Dünyadan da etkilenirler. Hele günümüzün küçülen dünyasında! Yani eğitim sadece okullarda üniversitelerde olmaz, tüm yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Zaten otoriter veya totaliter iktidarlar da bunun için, sanatı, edebiyatı ve bilimi de denetlemeye çalışırlar. Ama başaramazlar elbette.

» 12 Eylül ile bugün yaşanan ihraçları karşılaştırdığınızda, karşınıza nasıl bir tablo çıkıyor?
İlk bakışta ideolojik olarak ikisi arasında bir fark yok gibi gelebilir. Her ikisi de kendi ideolojisine aykırı olduğunu zannettiği insanları tasfiye ediyor. Fakat diyalektikte bir kural vardır: Nicelik artışı sonunda döner, nitelik değişikliğine yol açar. Bu açıdan bugünkü tasfiye çok daha acımasız, haksız ve hukuksuz ve toplumu çok daha dönüştürücü, çok daha uzun vadeli sonuçlara dönük görünüyor.

» Bugün hemen her alanda olduğu gibi, üniversitelerde de dayanışmanın nerdeyse yok olduğunu ihraçlara yönelik sessizlik atmosferinden yola çıkarak söyleyebilir miyiz?
Hayır, o zaman da pek bir görünür tepki olmamıştı. Hatta sonra, “Yetmez ama Evet”çi oldukları ortaya çıkan sözde solcu liberallerin büyük bir bölümü sakallarını kesip, askeri yönetime boyun eğerek üniversitede kalmışlardı. Üstelik bugün pek çok tepki de gösteriliyor.

» Bu ihraçların Türkiye’yi ne kadar geriye götüreceğini düşünüyorsunuz?
Türkiye’nin büyük bir kültür ve teknoloji sorunu var: Kültürel olarak dünyadan kopuyoruz ve teknolojik olarak da katma değeri yüksek teknoloji kullanamıyoruz. Bu ihraçlar o zaman da bugün de bu sorunları büyüttü, büyütüyor. Hem kültürel hem siyasal hem de ekonomik olarak dünyadan kopuyor ve geri kalıyoruz.

Bu durum, yani ekonomik/ teknolojik katma değer yaratmamamız, teknolojik ve kültürel geriliğimiz, aslında mevcut iktidarın altını oyan sorunlar. Farkında değiller, kendi bindikleri dalı kesiyorlar ve kendi sonlarını hazırlıyorlar.

» Bu tablo size, Türkiye’nin geleceğinde nasıl bir akademik dünyanın olacağını düşündürüyor?
Zaman içinde, çok sonra da olsa, akademik dünya kendini düzeltir; çünkü bilim başka türlü yaşayamaz gelişemez; ama çok zaman kaybedilmiş olur. Ülkeye yazık oluyor. En az on-onbeş sene bu kıyım ve yıkım sorunları yaşanacaktır. 12 Eylül sonrası da öyle oldu.

» Hükümetin ihraçlar konusunda geri adım atacağını düşünüyor musunuz?
Bilmiyorum, ama gördüğüm, zayıfladıkça sertleşiyor, sertleştikçe zayıflıyorlar.

» Referandum sonuçlarına ilişkin öngörünüz ne yönde?
Eğilim “Hayır”dan yana ama baskı ve oyunlar nasıl bir sonuç verir bilemiyorum. Unutmamak gerekir ki, demokrasi mücadelesi sürekli bir savaşımdır. Sonuçta “Evet” de olsa, temel hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi; hak, hukuk ve adalet tesisi için demokrasi sürecektir.