KADİR İNCESU Bir yazısında, “Duygularımdan utanmamalıyım. Sevmeli, sevdiğimi saklamamalıyım. Kızdığımda, kırıldığımda hiçbir şey olmamış gibi davranmamalıyım. Yutkunup söyleyemediklerimi içime atmamalıyım. Neysem o olmalıyım” diyen Canan Alican Tekpınar bulduğu her fırsatta sarılmış kâğıt kaleme. Önceleri kendisi için yazmış. Sonra yakın çevresi fark etmiş yazdıklarını. Bir şiirinde “Söylenecek ne çok şeyim varmış meğer” dediğinde ise yazı ve […]

‘Söylenecek ne çok şeyim varmış meğer’

KADİR İNCESU

Bir yazısında, “Duygularımdan utanmamalıyım. Sevmeli, sevdiğimi saklamamalıyım. Kızdığımda, kırıldığımda hiçbir şey olmamış gibi davranmamalıyım. Yutkunup söyleyemediklerimi içime atmamalıyım. Neysem o olmalıyım” diyen Canan Alican Tekpınar bulduğu her fırsatta sarılmış kâğıt kaleme. Önceleri kendisi için yazmış. Sonra yakın çevresi fark etmiş yazdıklarını.

Bir şiirinde “Söylenecek ne çok şeyim varmış meğer” dediğinde ise yazı ve şiirlerini kitaplaştırma kararını vermiş.

Tekpınar, Ortabahçe Yayınevi tarafından yayımlanan ilk kitabı Demode Romantik – Ortaya Karışık Savruk Yazılar’da istediği her konuda yazmış fakat ahkâm kesmemiş. Yaşamış, gözlemlemiş ve yazmış. Tekpınar ile kitabı üzerine konuştuk.

>> Sizi yazmaya yönelten düşünce neydi?

Yazmaya düşünceyle değil, duygularımla yöneldim. Zaten küçüklüğümden itibaren beni sanata yönelten hep duygularım oldu. “Karar” değil, zorunluluktu benim için yazmak. Aynı müzik aşkım ve resimlerim gibi. Bu nedenle de kitabın adını son anda değiştirmeden önce Sait Faik’ten alıntı yaparak ‘Yazmasaydım çıldıracaktım’ koymaya karar vermiştim. Sonra bu isim fazla sert geldi ve birden ‘demode romantik’ tanımının tam da beni tarif ettiğine karar verdim.

Ömür boyu hep küçük küçük notlar aldım, gözlemlediğim olayları öyküleştirdim. Bilgisayar öncesi olanların hemen hepsi eski defterlerde, bir yerlerde kaybolup gittiler. Bu kitaba giren birkaçı da yaklaşık yirmi yıllık. Çocukluğumdan beri çizmeden ve yazmadan duramadım.

>> Yazarken yayınlatıp yayınlatmamak düşüncesi yazının içeriğini nasıl etkiliyor?

Bu çok ilginç bir soru benim için çünkü genellikle otokontrolü yüksek ve duygularını çok yoğun yaşamasına rağmen göstermekten kaçınıp, kendi içine saklanma eğilimi olan bir kişiyim. Başkasına gerek yok, en sert cezayı kendi kendime veririm.

Sunuş yazısında da biraz açıkladığım gibi bu yazıların bir kısmı sanal ortamda arkadaşlarımla paylaşmak amacıyla yazıldı. O nedenle, beni tanıyan, nazım geçen kişilere yönelik savruk bir üslup taşıyorlar. Başkalarını bilmem ama ben kitap çıkarmak amacıyla yazmaya başlasaydım sol elimle sağ elimi tutar, kendimi frenlerdim diye düşünüyorum. Bu savrukluk ilk kitabı okuyanların hoşuna gider de başarılı olduğunu görürsem belki bundan sonrakilerde kendime daha bir hoşgörülü davranabilirim, kim bilir?

>> Kendinizle, çevrenizle, ailenizle, düşüncelerinizle nasıl bir hesaplaşma yaşadınız?

Kendimle bir hesaplaşmaya ihtiyacım olduğunu yazmaya başladıktan sonra fark ettim. Düşüncelerimi ve duygularımı serbest bıraktım, neyi yazmam gerekiyorsa o konuya ve tarza yöneldim. Her şey beni bile şaşırtacak derecede kendiliğinden oldu. Düz yazılar dışında yazdıklarıma şiir diyemiyorum, ‘şiirimsi’ diyorum çünkü kendimde o haddi bulamıyorum. Yazı hep yazardım ama bu yazdıklarıma kadar hiç şiir yazmamıştım. Nâzım Hikmet, Attila İlhan, Can Yücel, Orhan Veli şiirleri dışında şiir merakım da olmadı üstelik ama neden bilmem iki yıldır bu şiirimsileri yazmak geliyor içimden. Neredeyse düz yazıdan daha fazla. Çevremle de hesaplaşmam oldu. Herkese sitemlerim var ve ‘Sitem’ şiirinde “Bunu bana söylemiş” diye sarsılmalı okuyanlar. ‘Hayatımda kim varsa almalı hissesini’ mısralarında söylediğim gibi kim okuduysa herkes hissesini almıştır diye düşünüyorum.

>> ‘Sen her sonda umutla yeniden başlayacaksın’ dizesi hayata bakışınızın bir göstergesi olsa gerek…

Hayatım boyunca çok defa pes etmenin kolaycılığına sığınmış olduğumu kabullenmeliyim. Fakat eşimle birlikte bizim hayatımız, kimsenin kolay veremeyeceği radikal kararlar verip, uzun yıllar onun bedelini ödemekle geçti. Biraz, hatta birazdan da fazla maceraperest bir yanımız var ikimizin de. Bu maceralara kalkıştığınızda başınıza aksilikler, hatta felaketler de gelebiliyor. İşte biz her seferinde ya pes edip kaçacaktık, ya da “evet, şimdi nereden başlıyoruz?” diyecektik. Belki başka çare olmadığından, belki karakterimizden, biz hep ikinci yolu seçtik ve her şeye rağmen düze çıktık. Ama bu mücadelede en büyük pay eşimindir ve o olmasaydı ben bugün hayata böyle bakabilir miydim, sanmıyorum.

>> Bir gezi yazınızda “Uzak bir ülkeye her yolculuk sonrası hepimizin insan olduğumuz gerçeği dışında bize öğretilmiş her şey biraz daha küçülüyor, biraz daha önemsizleşiyor gözümde” diyorsunuz, gezi yazılarınızı da kitaplaştıracak mısınız?

Uzun yıllardır gezi yazılarımı koyduğum ve resimlerimi sergilediğim www.canantekpinar.com adlı bir sitem var. Bu sitede bir kitaplık yazı birikmiştir. Son yıllarda yaptığım ilginç yolculuklardan tuttuğum notları da henüz siteye koyamadım. Bundan sonraki kitap daha kolay toparlanabilecek olması bakımından gezi kitabı olacak. Onun dışında kendi geçmişim ve aile hikâyemize de odaklandım. Hikaye tarzında mı olur, yoksa roman mı henüz zihnimde kesinleşmedi ama üstünde ciddi olarak çalışıyorum. Bir şiirimde dediğim gibi, ‘Söylenecek ne çok şeyim varmış meğer’ ve daha bitmedi.