Soylu, Albayrak ve İstanbul Grubu denklemi: Abdulhamit Gül'ü istifaya götüren süreçte neler yaşandı?
Abdulhamit Gül, bir gece yarısı kararı ile Adalet Bakanlığı görevinden alındı. AKP'de eleştirilere neden olan ve parti içerisinde etkinliği gittikçe zayıflayan Gül'ü istifaya götüren sebeplerden en önemlisinin, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile yaşadığı kriz olduğu değerlendirmesi yapıldı. Öte yandan, Gül'ün Erdoğan'ın damadı Berat Albayrak tarafından da istenmediği, ikilinin arasında gerilim yaşandığı iddiaları konuşulmuştu.
HABER MERKEZİ
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin 2018’de belirlenen ilk kabinesinden bugüne kadar 7 bakan ayrıldı ya da istifasını istedi.
O günden bugüne görevden alınan ya da 'görevden affını isteyenlerin' sayısı dikkat çekerken, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül de gece yarısı görevden alınanların arasında yer aldı. 29 Ocak'ta Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararıyla Gül'ün yerine, geçmişte de Adalet Bakanı olarak görev yapan Bekir Bozdağ getirildi.
Erdoğan'ın damadı Berat Albayrak ile gündeme gelen 'görevden affını isteme' ifadesi, Gül için de kullanıldı. Gül, sosyal medya hesabından, "Sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle 19 Temmuz 2017 tarihinden beri sürdürdüğüm Adalet Bakanlığı görevinden ayrılmış bulunuyorum. Kendilerine görevden af talebimi kabulleri için şükranlarımı arz ediyor, yeni Adalet Bakanımız Sayın Bekir Bozdağ’a başarılar diliyorum" açıklamasını yaptı.
SÜLEYMAN SOYLU İLE KRİZ
Abdulhamit Gül, İçişileri Bakanı Süleyman Soylu ile görüş ayrılıkları yaşıyordu. Aralarındaki gerilim, Soylu'nun ailesine hakaret edilmesine ilişkin soruşturmanın kapatılmasını açıktan eleştirmesinden sonra daha da artarak kamuoyuna da yansıdı.
Soylu, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda annesine hakaret eden bir kişinin mahkemeye çıktığını ve adli kontrolle serbest bırakıldığını belirterek karara tepki gösterdi. Bu tepkisinin açıkça Gül'e yönelik olduğu konuşuldu.
Soylu'nun söz konusu paylaşımının hemen ardından Gül'ün yaptığı açıklamalar da dikkat çekti.
Gül, "Klavye başına geçip sosyal medyada bana her gün tutuklama siparişi verenlere sesleniyorum. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Burada kanunlar, kurallar, usuller işler; hukuk işler. Bu işleyişi beğenmeyen gider itiraz hakkını kullanır ama yargıya parmak sallayamaz" demişti.
Kimsenin kendisinden işleyişe müdahale etmesini bekleyemeyeceğini belirten Gül, "Adalet Bakanının cübbesi yoktur, görevim süresince o cübbeyi giymedim ve kimse kusura bakmasın asla da giymeyeceğim" diye konuşmuştu.
Gül'ün bu konuşması, ailesine küfür eden bir kişinin serbest bırakılmasına tepki gösteren Soylu'nun açıklamasının ardından gelince, Soylu'ya yanıt olarak yorumlandı.
SEDAT PEKER'İN İDDİALARI KAVGAYI ALEVLENDİRDİ
Organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in iddialarının ardından, gazetecilerin sorularını yanıtlamak üzere katıldığı canlı yayında Bakan Soylu'nun yönelttiği eleştirilerin Gül'e yönelik olduğu yorumları yapılmıştı.
Soylu katıldığı yayında yargıyı işaret etmiş, suçun İçişleri'nde değil, hukuk tarafında olduğunu öne sürmüştü.
Soylu, Peker'in kardeşi Atilla Peker'in Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı cinayeti ile ilgili gözaltına alınması gerektiğini söyleyen gazetecilere şu yanıtı vermişti:
"Anama sövdüler itirazımı dile getirdim. Hala sosyal medyada itiraz ediyorum, sizin adınıza itiraz ediyorum. Bugün bunun (Atilla Peker) alınması için KOM Dairesi'ne yazı yazdım. Benim mi yazdırmam lazım, resen devreye girilmesi lazım değil mi? Benim görevim İçişleri Bakanı olarak önleyiciliktir. Meseleyi gördüğüm an müdahale etmektir. Olay çıktıktan sonra olay sonu raporu yazmak değil."
Soylu'nun bu açıklamalarının hemen ardından, Gül cephesinden üstü kapalı yanıt gelmişti.
Katıldığı bir toplantıda konuşan Gül, "Hakim, özellikle de ceza hakimi bir yaptırım söz konusu olduğunda kanunun lafsını tekrar etmek zorundadır. Hakimin adeta pozitif kanun koyucuya dönüşmesi hiçbir şekilde kabul edilemez. Sistemimizde zaten bu mümkün de değildir. Yargının kendi tabi ve doğal mecrası için de çalışması beklenmesi, bu tabii ve doğal işleyişe saygıyı da gerektirir" demişti.
"Kanunu uyguladığı için savcının, hakimin hedef haline getirilmesi hiçbir şekilde mazur görülemez" diyen Gül, "Uygulaması gereken mevzuatı uyguladığı için yargıya ithamda bulunulması hukuk devletinde alışık olunan bir durum değildir. Kanunu değiştirme ihtiyacı ortaya çıkmışsa, kanunda bir eksiklik olduğu düşünülüyorsa bu işlemin adresi bellidir. Ortaya çıkan sosyal ve hukuki ihtiyaçlar doğrultusunda kanunu değiştirmek veya düzenlemek Meclis'in görev ve yetkisindedir" ifadelerini kullanmıştı.
"BİZ YAPALIM HUKUK ARKADAN GELSİN" RESTLEŞMESİ
Geçtiğimiz Kasım ayında, Soylu'nun tepki çeken "Biz yapalım hukuk arkadan gelsin" sözlerine de yanıt veren Gül, "Bizim rehberimiz hukuktur, bizim rotamız hukuktur, bizim kılavuzumuz hukuktur. 'Biz yapalım hukuk arkadan gelsin' değil, hukuk önden yürüsün biz ona göre kendimizi ayarlayalım anlayışı içerisindeyiz" ifadesini kullanmıştı.
Karşılıklı bu açıklamalar da Soylu ve Gül arasındaki gerilimle ilişkilendirilmiş, iki bakanın birbirlerine gönderme yaptıkları yönünde yorumlanmıştı.
BERAT ALBAYRAK, İSTANBUL GRUBU ve HSK'DE GÜÇ ARAYIŞI
Abdülhamit Gül öncülüğündeki Milli Görüş geleneğinden gelenlerle Berat Albayrak’la bağı bilinen 'Pelikancılar' olarak adlandırılan grup arasındaki çatışma şiddetlenmeye başlayınca, Berat Albayrak-Soylu gerilimine mola verilip Abdülhamit Gül’e karşı ittifak olunduğu öne sürülmüştü.
Bunlara karşın, Cumhurbaşkanlığı'na yakınlığıyla bilinen hukukçuların ve 'Pelikan grubu' denilen grubun İstanbul'da yoğunlaştığı belirtilen faaliyetlerine karşı, Gül, özellikle Hakimler ve Savcılar Kurulu ile Yargıtay'da etkinlik sağlamaya çalışmıştı.
Yargıdaki güç mücadelesi, Sabah gazetesinde Gül aleyhine yazılan yazı ile başlamıştı.
Sabah yazarı Dilek Güngör, 17 Eylül’de, “FETÖ ile mücadele edenler sürülüyor. Telefonunda ByLock çıkanlar, darbeci akrabaları olanlar unvanlı görevlere geliyor. Tehlike büyük” diye yazmış, Erdoğan'ın damadı Berat Albayrak'a yakınlığıyla bilinen medya grubunun "yargıda FETÖ'cüler hâlâ etkin" çıkışı, Gül'ün yaşadığı bir diğer krizin fitilini ateşlemişti.
Adalet Bakanı Gül ise kendisine yönelik bu yazıya, Berat Albayrak'ı hedef alarak "Daha düne kadar FETÖ’cülerle aynı maklubeye kaşık sallayanlar bugün çıkıp bize FETÖ ile mücadele dersi vermeye kalkışmasınlar" sözleriyle yanıt vermişti.
Sabah gazetesinde çıkan yazıların arkasında ise yargıda İstanbul Grubu olarak bilinen yapının olduğu kulislerde konuşulmuş, İstanbul Grubu’nu Erdoğan’ın İstanbul’daki avukatlarının yönettiği dillendirilmişti.
Tarikat ve cemaatlerin güç kavgasına sahne olan Adalet Bakanlığı'nda Gül'ün en büyük rakiplerinden birinin de İstanbul Grubu olduğu konuşulmuştu.
Adalet Bakanlığı’nın bu gruba yakın avukatların savunduğu iş insanı Fettah Tamince’nin kapatılan dosyasının açılması için kanun yararına bozma talebiyle Yargıtay’a başvurması da İstanbul Grubu’na mesaj olarak yorumlanmıştı.
Son olarak Yargıtay’a 8, Danıştay’da 3 üye atamasıyla bu güç mücadelesi daha da kızışmıştı. Bu atamalarda, Bakan Gül’ün istediği isimlerin seçildiği öne sürülmüştü. Gül'ün belli tarikat ve gruplara yakın isimlerin Yargıtay'a atanmasını sağladığı iddiaları da konuşulmuştu.
GÜL'ÜN 'İTİBAR SUİKASTI' ÇIKIŞI: İMAMOĞLU ve MOBESE
İstanbul'da hayatı durma noktasına getiren kar yağışının ardından İBB denetiminde olmayan, bakanlık denetiminde olan bölgeler için İBB yönetimi ve Başkan Ekrem İmamoğlu hedef gösterilmişti.
Öte yandan, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun kar fırtınası sürecinde bir balık restoranında İngiltere'nin Türkiye Büyükelçisi Dominick Chilcott ile yemekte olması, AKP ve yandaşları tarafından hedef gösterilme sebebi oldu.
İmamoğlu'nun restorana gelirken kayda alınan MOBESE görüntülerinin basına yansıması da tartışma konusu oldu. İmamoğlu'nun sürekli takip edildiği iddiası gündeme geldi.
Soylu ile arasındaki gerilim devam ederken Gül'den konu hakkında dikkat çeken bir açıklama daha geldi.
Gül, "Geçmişte FETÖ'nün istihbarat ve veri madenciliğine verdiği özel önemi hepimiz biliyoruz ve bu çerçevede delil üreterek, tezgahlarla, oluşturulan kumpaslarla nasıl insanların kişisel haklarını ihlal ettikleri, nasıl mahremiyet haklarını ihlal ettiklerini hepimiz gördük, yaşadık. Usulsüz dinlemeler, kişilerin mahrem görüntüleri, özel bilgilerin ifşa edilmesi, verilerin hukuk dışı yollarla ele geçirilmesi gibi tüm hukuk dışı bu fiilleri hep beraber yaşadık.
Hukuk devletinde esas itibarıyla haysiyet cellatlığı olmaz, itibar suikastı olmaz. Hukuk buna asla izin vermez, veremez, vermemelidir. Dijital kumpaslarla insanların hayatını tarumar eden, insanlara kumpas kuran, bu FETÖ'cü zihniyetin de asla ama asla unutulmaması gereken bir mücadele alanı olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz" dedi.
Görevden alınan eski bakan Gül'ün FETÖ'ye atıf yaptığı bu konuşmasının AKP içinde eleştirilere neden olduğu, Cumhurbaşkanlığı ve MHP'de de rahatsızlık yarattığı iddia edildi. Soylu'ya verdiği destek mesajlarıyla sık sık gündeme gelen MHP lideri Bahçeli'nin de hukuk alanında yaşananlardan rahatsızlık duyduğu ve Gül'ü istemediği yönünde iddialar da ortaya atılmıştı.
BİR 'GECE YARISI KARARI' HİKAYESİ
Tüm bu yaşananların üzerine süreç, bir gece yarısı kararıyla Gül'ün istifası ile sonuçlanarak, görev değişimi yapıldı. Gül'ün yerin Bekir Bozdağ, Adalet Bakanlığı'nın başına getirildi.