Sedat Peker’in videolarında dile getirdiği derin devlet, mafya ve uyuşturucu ticareti iddialarına benzer suçlamalar 1997’de Frankfurt’ta görülen davada da kayıtlara geçti. O davada Türkiye'ye hangi suçlamalar yöneltildi?

Soylu’nun ekranda gösterdiği küpür: Peker, Ağar, Çiller ve Frankfurt Davası

Hakkında yakalama kararı çıkarılan Sedat Peker'in videolarında sıklıkla dile getirdiği derin devlet, mafya ve uyuşturucu kaçakçılığı konularına ilişkin iddialar 1997 yılında Frankfurt'ta görülen bir davada da gündeme geldi.

Peker'in iddiaları sonrası çıktığı bir televizyon programında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, o davaya ait bir gazete küpürünü göstererek "Almanya‘nın derin devleti güçlüdür, dünyanın derin devleti en güçlü olan yeri. Türkiye uyuşturucu ticaretinden suçlandı. Biz şimdi neyle suçlanıyoruz? Bunun bir operasyon olduğunu biliyorum. Bunun sadece ucuz bir eleman tarafından gerçekleştirildiğinin, bunun sistematik bir şekilde sürdürülebilir olduğunu görüyorum" diye konuştu ve Peker'in videolarında öne sürdüğü uyuşturucu kaçakçılığı iddialarını eski bir dava üzerinden yeniden gündeme getirdi. Oysa küpürünü gösterdiği Frankfurt'taki davada hakimler Soylu'nun iddiasının aksine Türkiye'deki derin devlet- mafya ilişkilerine işaret ediyordu.

NEYDİ O FRANKFURT DAVASI?

29 Ekim 1996'da görülmeye başlanan, 21 Ocak 1997'de de sonlanan söz konusu davanın sekiz sayfalık kararına DW Türkçe’den Elmas Topçu ulaştı. Kararda Frankfurt Eyalet Mahkemesi 17'nci Ağır Ceza'nın hakimleri, biri Türk, biri Türkiye kökenli Belçika vatandaşı, diğeri de İtalyan olmak üzere üç uyuşturucu kaçakçısına 4 yıl 11 ay ile 9 yıl arasında hapis cezaları verdiğini duyuruyor. 17 Şubat 1997 tarihli gerekçeli kararda ise Türkiye'ye yönelik suçlamalar dile getiriliyor: "Kapsamlı soruşturmalar sonucu Türkiye'de uyuşturucu kaçakçılığının Şenoğlu ve Baybaşin adlı iki aile tarafından yapıldığı, bu ailelerin İstanbul'dan Avrupa'ya eroin kaçırdıkları ve her iki ailenin Türkiye'de hükümet çevreleri ile Dışişleri Bakanı Tansu Çiller'e ve PKK'ya büyük etki edebildikleri" ifadelerine yer veriliyor.

"HER İKİ AİLENİN HÜKÜMETLE MÜKEMMEL BAĞLARI VAR"

Gerekçeli kararda Türk hükümetine yönelik iddialar bu kadar olsa da kararın açıklanması sırasında ve hemen sonrasında verilen demeçler Ankara ile Almanya'nın o dönemki başkenti Bonn arasında krize neden oldu. 17'nci Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti Başkanı Rolf Schwalbe, "Türkiye'den Avrupa'ya eroin kaçakçılığının Şenoğlu ve Baybaşin aileleri tarafından yapıldığını, bu ailelerin uyuşturucu işlerinin Türk hükümeti tarafından da korunup, kollandığını" ileri sürdü ve "Her iki ailenin hükümet ile mükemmel bağlantıları var, bir kadın bakan ile de kişisel ilişkileri mevcut" diye konuştu. Soru üzerine ise söz konusu bakanının Tansu Çiller olduğunu söyledi.

Mahkemenin raportörü Dox Veveling de kararın, Aşağı Saksonya Eyaleti'nde yürütülen kapsamlı soruşturmaya dayandırıldığını vurguladı. DW Türkçe'nin incelediği gerekçeli kararda, Almanya'ya eroinin Şenoğlu aşireti tarafından Aşağı Saksonya eyaletinin başkenti Hannover'deki bir grup üzerinden dağıtıldığı bilgisine yer veriliyor. Sanıklardan Belçika vatandaşı olan Türkün de Belçika sorumlusu olduğu, 1993'te Belçika'da 1,8 kg eroin ile yakalandığı, onun öncesinde 100 kilogram eroin kaçırmak bağlantılı bir soruşturma nedeniyle de ileride yargılanmasının muhtemel olduğu belirtiliyor. Uyuşturucu Frankfurt'ta yakalansa da takibatın 1995'te Hannover grubu üzerinden başlatıldığı, telefon dinlemeleri ve fiziki takibat ile operasyona gidildiği dikkat çekiliyor.

ALMAN MECLİSİ'NDE VERİLEN ÖNERGELERDE DE YER ALDI

Almanya kamuoyunu da epeyce meşgul eden Frankfurt‘taki dava sonrası konuyla ilgili ilk soru önergesini 11 Mart 1997'de milletveili Ulla Jelpke veriyor. Halen Sol Parti'de milletvekili olan Jelpke, o dönem Sol Parti'nin ön oluşumlarından Demokratik Sosyalizm Partisi (PDS) adına mecliste vekil ve kendi grupları adına "Türk hükümet üyelerinin olası suçlarla bağlantıları ve Almanya ile ilişkileri" adlı önergeyi sunuyor.

Önergede Tansu ve Özer Çiller'in uyuşturucu, silah ve nükleer madde kaçakçılığıyla bağlantısı olup olmadığının sorulmasından Mehmet Ağar ve Susurluk kazasına, Abdullah Çatlı'nın ülkücüler ile ilişkisi ve yaptığı uyuşturucu kaçakçılığına yönelik toplam 31 soru bulunuyor.

Jelpke'ye göre ayrıca Sedat Peker'in anlattıkları şaşırtıcı da değil, çünkü çoğu yeni değil. "Türk araştırmacı gazeteciler, muhalefet partisi politikacıları ve Kürt medyası Peker'in anlattıklarının çoğunu uzun yıllardır ortaya çıkardılar zaten" diyor. Ona göre Sedat Peker videolarında yeni olan sadece, mafya ve iktidar partileri üyelerinden oluşan derin devletin içinden bir suçlunun ağzından yaşananların anlatılıyor olması.

Haberin tamamı için tıklayınız.