Yeri geldiğinde utanmadan söylerim, bende integralden sonrası yok. Yani matematik alanında oraya kadar kör topal geldim ama sonrasını aklım pek almıyor. Dolayısıyla ileri matematik gibi bir iddiam olamaz, integralle ilgili sevip anladığım tek şey de Bülent Abi’nin (Ortaçgil) aynı adlı şarkısıdır.

Yalnız benim gibi bir matematik cahili bile saymayı, sayıları karşılaştırmayı başarabiliyor az da olsa. Özellikle biri ilgimi çeken bir konuda küçük sayılarla saymaya başlayınca heyecanlanıyorum. Sıfırlamak olsun, “dünya beşten büyüktür” olsun, bunlar beni hep heyecanlandırıyor. Yeni heyecanım da çocuk sayısı ile ilgili.

Beypazarı’ndan bir amcamızın bir devlet büyüğümüze gönderdiği nasihat şöyle: “Bir olur garip olur, iki olur rakip olur, üç olur denge olur, dört olur bereket olur, gerisi Allah kerim.” Çünkü “Milletimizi güçlü kılmamız için genç nüfusa ihtiyacımız var” ve “Muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak istiyorsak bu milletin güçlü olması lazım.”

Ülkelerin nüfus artış hızını gösteren çeşitli listeler var. Bunlardan üç tanesine, bir arada, Wikipedia’dan ulaşılabiliyor: Birleşmiş Milletler 2005-2010 listesi, CIA World Factbook 2013 listesi ve Dünya Bankası 2012 listesi (nüfus artış hızına göre ülkeler listesi). Birinde 230, birinde 233 ve bir diğerinde de 212 ülkenin sıralandığı bu listelerde ilk 50 ülke arasında Avrupa’dan hiçbir ülke yer almıyor. Dahası, ilk yüze bakınca da İrlanda, Norveç ve Güney Kıbrıs dışında Avrupalı’ya rastlanmıyor.

Sıkıntı şu ki, Türkiye’nin nüfus artış hızı her üç listede de dünya ortalamasının biraz üzerinde olmakla beraber, herhalde muasır medeniyetler arasında sayabileceğimiz Avrupa Birliği ülkelerinin ortalamasının epey üstünde. Eğer, “AB artık tu kaka, yaşasın muasır medeniyetlerin beşiği Şangay Beşlisi” derseniz, o beşliden Çin, Rusya ve Kazakistan da bizim altımızda.

Demek ki “Bu ülkede yıllarca doğum kontrolü ihaneti yaptılar ve soyumuzu kurutma yoluna gittiler” ise gerçekten, ya bunu yapanlar aynısını Avrupa Birliği, ABD, Rusya ve Çin’e de yaptı, ya bu bahsi geçenler “Bizim nüfus artış hızı azalıyor, Türkleri de durdurmalıyız dedi”, ya listede ilk 50’yi büyük ölçüde domine eden Afrika ülkeleri soyumuzu kurutma yoluna gitti, ya da bir ihtimal daha var.

O ihtimal de şu: Demografi lider dinlemiyor. Verilere kısaca göz atınca görülüyor ki, dünyanın her yerinde yoksul insanların daha çok çocuğu oluyor; ekonomik refahla çocuk sayısı arasında negatif korelasyon var.

Bir de esas konuşmamız gereken şeyler: O çocuklar kaçar kaçar doğarsa doğsun, nasıl bir ülkede yaşayacaklar? Ne yiyip ne içecekler? Prompter olmadan düzgün cümle kurabilecekler mi? Nasıl bir eğitim alıp hayatlarını nasıl kazanacaklar? Arda Can Tekin’in yazdığı gibi, “Bizim Osmanlıca bilen gençlerimiz kod yazmayı bilen İngiliz çocukların balyayla kazanacağı paranın ancak çantasını yapsın” mıdır büyük plan?

Herhalde değildir.