Kapitalist-emperyalist sistem kendi yapısal krizini aşabilmiş değil. Sistemin bekası için türlü yollara başvurulsa da, krizin aşılması sanılandan da zor. Bu nedenle sistem içine düştüğü buhrandan kurtulmak amacıyla yeni bir restorasyon peşinde. Söylemeye gerek yok, bu restorasyonda tabii ki insana yer yok ve her şey sermayenin sınırsız tahakkümü için. Söz konusu kapitalizmse aksini beklemek elbette ki safdillik olur.

Bugünlerde bu restorasyonun en güncel vakasıyla karşı karşıyayız. Savaş, çatışma ve yoksulluktan kaçan sığınmacılara kapıları kapatan Avrupalı egemenler, bir taraftan Ankara ile Geri Kabul Anlaşması gibi insanlık dışı anlaşmalara imza atarken, öte yandan sermayenin sınırsız dolaşımı için ABD ile el sıkışmak üzere.

Avrupa’da milyonları sokağa döken anlaşmanın adı Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP).

TTIP nedir? TTIP, Avrupa Birliği ile ABD arasında bir serbest ticaret bölgesi kurulmasını ve ‘ticareti kolaylaştırmak, ekonomiyi büyütmek ve yeni iş imkânları yaratmak’’ adına tüketicileri koruyan pek çok yasanın değiştirilmesini öngörüyor.

Anlaşma bununla da sınırlı değil. ABD ile Avrupa Birliği arasında yıllardır görüşülen ve yıl sonuna kadar imzalanması amaçlanan anlaşma ile geleneksel olarak devlete ait olan kimi işlevlerin hızla sermayeye, fiilen de tek tek kapitalist şirketlere devredilmesi tasarlanıyor.

Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) gerçekleşirse Atlantik’in her iki kıyısında da ABD ve AB holdinglerinin hakimiyeti tahkim edilmiş olacak.

• • •

Sağlık, su gibi önemli yaşamsal alanların tamamen büyük şirketlere terkedilmesiyle yerel yönetimlerin faaliyet alanları kısıtlanacak. GDO’lu gıda maddelerinde ABD standartları genel geçer hale getirilecek.

İş ve işçi hakları, ücretler ve çevrenin korunması konularında standartlar, şirketler lehine düşecek. Dev şirketler hükümetleri “kâr kısıtlaması” gibi nedenlerle kolayca mahkemeye verip tazminat talep edebilecek. Söz konusu davalar ise bugüne kadar olduğu gibi kapalı kapılar ardında “özel mahkemeler” tarafından görülecek. Bu da bu anlaşmaların geçerli olacağı ülkelerde demokratik hakların şirketlere devredileceği anlamına geliyor.

Anlaşmaya karşı imza kampanyasına tüm ülkelerdeki üyeleriyle destek veren Avrupa Sol Partisi’ne göre, “TTIP yalnızca işçi haklarını ve toplumsal hakları kısıtlamakla kalmayacak, gıda güvenliği, doğa, kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi, demokratik süreçler gibi pek çok alanda geri adım atılmasına yol açacak.”

Partiye göre özelleştirmeleri teşvik ederken kamulaştırmaları neredeyse imkânsız kılacak bir yasal çerçeveye sahip olan TTIP nedeniyle AB ülkeleri GDO’lu gıdalara veya hidrolik kırma (fracking) yoluyla çıkarılacak petrol ve doğalgaza izin vermek zorunda kalabilir.

• • •

Transatlantik Serbest Ticaret Anlaşması fikri, ilk olarak, Avrupa Parlamentosu tarafından 2009’da ortaya atıldı. ABD’nin jeopolitik kaygılarla Atlantik’ten çok Asya-Pasifik’e açılmayı istemesi projenin yola koyulmasını engelledi. Çin’in eşitlikte diretmesi ve ABD sermayesinin Çin piyasasında varlık bulamayacağını anlaması Asya-Pasifik projesini suya düşürdü. Durumun anlaşılmasından sonra ABD çok Avrupa’ya tekrar yüzünü çevirmek durumunda kaldı.

ABD’nin ısrarlı öncülüğünde, iki büyük okyanusu çevreleyen ülkelerin bir bölümünü kapsayan uluslararası anlaşmalar halklar açısından büyük birer tezgâh. Güncel olanı Atlantik kıyılarını kapsayan TTIP. Bunun muadili ise Pasifik kıyılarını kapsayan Pasifik Ötesi Ortaklık (TPP) anlaşması. Her iki anlaşma da birbirilerinin ruh ikizi.

AB’nin ABD ile imzalayacağı TTIP ile Kanada’yla imzalanacak Kapsamlı Ekonomik ve Ticaret Anlaşması’nın (CETA) promosyonunu yapsa da emek örgütleri, sol partiler, sivil toplum kuruluşları, çevreciler, sendikalar, tüketici örgütleri ve muhalefet anlaşmaya karşı.

TTIP’in 240 sayfalık taslak metni geçen hafta Greenpeace tarafından basına sızdırıldı. TTIP’in 240 sayfalık taslak metni geçen hafta Greenpeace tarafından basına sızdırıldı. Metinden kesitler yayınlayan Alman Süddeutsche Zeitung, WDR ve NDR’in haberine göre, Birlik içinde Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) ve hormonlu etin satışını önleyen tüketicinin korunması ilkeleri darbe görecek.

• • •

TTIP gündeme geldiğinden beri, Atlantik’in iki yakasındaki farklı kesimler tarafından tepki görüyor. TTIP’in hazırlanış yöntemi de içeriği kadar antidemokratik. Kapalı kapılar ardında hazırlanan TTIP’in en geniş katılımcıları, yasal düzenlemenin ticari çıkarlarını azami seviyeye çekmek isteyen büyük şirketler ve lobicileri.

Egemenler anlaşma sayesinde Avrupa Birliği’nin ekonomisini yeniden yola koyabileceğini iddia ediyor. İki pazarın birleşmesiyle tüketici sayısının 800 milyona ulaşacağı, milyonlarca yeni iş imkânıyla istihdamın ve ihracatın artacağı iddia ediliyor.

Serbest ticaret anlaşmalarının ne tür yıkımlara yol açtığını Kuzey Amerika Serbest Ticaret Antlaşması (NAFTA) vb örneklerde görmem mümkün. Antlaşmanın yürürlüğe girmesinin ilk altı yılında bir milyon Amerikalı işini kaybetti.

Bütün Avrupa anlaşmaya karşı çıkarken vize kosununda AB’ye göstermelik çıkışlarda bulunan AKP iktidarı anlaşmaya dahil olmak için dünden gönüllü. Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi, “ABD ile AB arasında müzakereleri süren Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı anlaşmasına dahil olmak için mücadele ediyoruz” dedi. Geçen yıl da benzer bir açıklamayı dönemin ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci yapmıştı.