Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Sözcükler de insanlar gibidir! Dönemlere ve siyasal koşullara bağlı olarak onlar da değişir, dönüşür, yeni kimlikler edinirler…
Tuzun koktuğu, suyun çürüdüğü yerde elbet sözcükler de kirlenir!

Yaşadığımız günlerde kimi sözcükler anlamını yitiriyor; kimileri başkalaşıyor, yeni anlamlar kazanıyor. Kimilerinin içi boşaltılıyor, kimileri kılık değiştiriyor. Ama en kötüsü, bir zamanlar olumlu anlamları ve çağrışımları olan sözcüklerin, ülkedeki siyasal/ideolojik dönüşümle birlikte “zamanın ruhu”na uyum sağlayarak kirlenmeleri…

Dilin kirlenmesi, düşüncenin de kirlenmesi anlamına geliyor…
Günümüzün “kirletilmiş sözcükler” dizelgesinde başı “reis” çekiyor.
Arapça kökenli “reis” sözcüğünün Türkçe karşılığı “başkan”dır. Bir zamanlar belediye ve mahkeme başkanlarına “Reis Bey” denirdi. “Aile reisi” dendiğinde ise genellikle babalar akla gelirdi.

Osmanlı döneminde, kimisi “Kaptan-ı Derya”lığa dek yükselen “Reis” lakaplı çok sayıda denizcimiz vardı. Piri Reis, Oruç Reis, Hızır Reis, Uluç Reis, Turgut Reis bunlar arasındadır…

Demirel döneminin en ünlü “Reis”i ise Sadettin Bilgiç’ti.
27 Mayıs askeri müdahalesinden sonra Demokrat Parti’nin yerine siyaset sahnesine çıkan Adalet Partisi (AP) kurucularından Bilgiç’in parti içindeki unvanı “Koca Reis” idi. AP’nin en tutucu kanadının önderi olarak “Morrison Süleyman”la birkaç kez başkanlık yarışına girmiş, ancak her defasında Demirel’e yenilmişti. Yine de ölümüne değin “Koca Reis” olarak kaldı…
1960’ların sonuna doğru yeni tip “koronavirüs” gibi yeni tür “reis”ler türedi!

Böylece mafya ve çete çağrışımı yapan bir içerik kazandı sözcük. “Ülkücühareketin “komando şefleri” artık bu adla anılmaya başladı. Örneğin “Bahçelievler Katliamı”nın planlayıcısı ve baş sorumlusu Abdullah Çatlı, Türkiye’nin en ünlü “Reis”lerindendi. “Ülkücü Hareket”in günümüzdeki temsilcileri de hâlâ “Reis” diye anar onu.
Oysa Soner Yalçın ile Doğan Yurdakul’un birlikte yazdıkları “Reis” kitabında “Gladio’nun Türk Tetikçisi olarak anlatılır aynı kişi…

“Reis”in dönüşüm süreci hız kesmeden sürüyor! “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”yle yeni bir kimlik kazandı bu sözcük.

AKP iktidarının son döneminde “yerli ve milli” yeni bir “Reis”miz oldu!

“Başkan Erdoğan” sözü, yandaş medyanın dilinden düşmüyor. RTE’nin adı hep bu sıfatla anılıyor.

“Türk Usulü Başkanlık Sistemi” deniyormuş bizdeki “ucube” yönetim biçimine.

Erdoğan’ın feodal bağlıları ise “Reis” demeyi yeğliyor kutsadıkları önderlerine. Onlar bazen kefen giyerek “Reis”in yolunda ölmeye ve öldürmeye hazır olduklarını söylüyorlar.

Osmanlı Ocakları adlı gizemli örgütün üyeleri de boş durmuyor; “Ölürüz biz Reis için!” diyerek sokak kabadayılığına soyunuyorlar.
Yaşamımızın her anında “Reis” var artık.

“1984” romanının “Big Brother”ı gibi gölgesi hep üzerimizde...

***

Karadenizlilerin dilinde ise daha sıcak bir anlamı vardı “Reis” sözcüğünün. Küçük teknelerin kaptanlarına böyle seslenirdi yöre halkı.

Trabzonlu ressam ve ozan Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun da en sevdiği sözcüklerden biriydi “reis”. Arkadaşlarını hep “Merhaba reis!” diye selamlardı. Kendisine de “Bedri Reis” ya da “Bedros” derdi dostları. Nitekim Mehmet Başaran da Türk Dili Dergisi’nin 147. sayısındaki yazısının başlığını “Bedri Rahmi Reis Yüz Yaşında” diye koymuştu.

2017 yılında İzmir’deki Folkart Galeri’de açılan “Yaşam Boyu Bedri Rahmi” sergisinin adında da yine o sevimli sözcük vardı: “Sevmek Güzel Meslek Reis”

***

Evet, bir dönem sevgiyi, dostluğu çağrıştırırdı bu sözcük.

Ne ki devran değişti. Tuz kokmaya, su çürümeye başladı.

Sonunda sözcükler de kirlendi.

“Reis” sözcüğü, sevginin ve sevecenliğin simgesi olmaktan çıkıp nefret söyleminin öznesine dönüş...