Abdülkadir Budak, bir şiirinde “Yazmak tedaviyse eğer bu yolu seçiyorum” diyor. Budak’ın çalışmaları her okur için şiiriyle iyileştirici bir esin kaynağı

‘Sözcüklerden bir yurt kurdum kendime’

KADİR İNCESU

Dalgın Rüzgâr (Toplu Şiirler 1 / 1978 - 2004), İştahlı Makas (Toplu Şiirler / 2011 – 2020), Abdülkadir Budak’ın 50 yıllık şiir yaşamı süresince yayımlanan 14 kitabından ve kitaplarına girmemiş şiirlerinden yapılan seçkiden oluşuyor.

Yazılı Kağıt Yayınları tarafından yayımlanan, 50 yıllık bir birikimin yer aldığı şiir kitaplarıyla birlikte, Budak’ın “Poetik yazılar - söyleşiler - Ötekiler” alt başlığıyla yayımlanan “ayna sandım şiiri”, Sincan İstasyonu başyazılarının yer aldığı “Şiirin Rayları,” Ya Şiir Olmasaydı” adlı “Kişisel Şiir Tarihi” ve Emel Güz tarafından hazırlanan Abdülkadir Budak ile yapılan konuşmaların bulunduğu “Aşkla Yazılmıştır Benim Şiirlerim” adlı bir çalışma da okunmalı.

Yaşamdan izler…

Şiir kitaplarının dışında sözü edilen çalışmalar, Abdülkadir Budak’ın yalnızca şiirinin değil, neredeyse bütün yaşamının da izlerini barındırıyor.
Bir şairin yaşamı ile şiirleri arasındaki bağı görmek isteyenler için çok değerli kaynak niteliğinde…

Budak’ın yaşamını iyi bilenler, yakın dostları elbette hangi şiirin hangi duygularla, düşüncelerle yazıldığını kestirebilirler. Sözüm daha çok şairin, şiiriyle yeni tanışanlar, şiirinin özüne inmek isteyenler için.

Bazılarını daha önce okuduğum az önce sözünü ettiğim kitapları yeniden okudum.

Abdülkadir Budak’ın şiirleri için söylenmemiş, yeni ne söylenebilir diye de düşünüyorum.

Adnan Binyazar’ın, “Abdülkadir Budak, şiirini kendi kanıyla ısıtacak denli yetkin bir şair,” tanımlaması örneğinden de görülebilir ki; şiirinin kişiliğinin derinliklerine inilmiş, kendisi de yazılarında, bugüne kadar kendisiyle yapılan söyleşilerde her şeyi anlatmış. Budak, şiirimize yalnızca şiirleriyle değil çıkardığı dergiler, şiir üzerine yazdığı yazılar ve yayıncılıkla da emek vermiş bir şair.

“Ya Şiir Olmasaydı” kitabını okurken “Bir Şairle Konuşacaksan” başlıklı yazı çekiyor dikkatimi… Kitabı ortasından başlıyorum okumaya: “Her şair tektir, farklı bir okumayı, ayrı bir ilgiyi hak eder. Şiir kalıpları kırmak sanatı ise şair de kalıp ve klişe sorulara yanıt vermekten kaçınacaktır,” diyor.
Belli ki, şiirinden yola çıkılarak anlaşılmasını yeğliyor.

Şiirle meydan okuma…

Her sanatsal yaratının, sanatçının hem kendisiyle hem de yaşamla hesaplaşması olduğu düşüncesindeyim. Sanatsal yaratının alımlayacıdaki etkisi, gücünü bu hesaplaşmadan alır. Sanatçıdaki etkisi, karşılığı bir yana…

Özellikle daha önceki kitaplarına girmemiş şiirler düşündürdü bunu. Önceki şiirlerde de dikkat çeken bu durum, özellikle kitaplarında yer almayan şiirlerden yapılan bölümde daha belirgin olarak görülüyor. Aynı şiirleri bir meydan okuma olarak da değerlendirmek mümkün…,

Kime?

Başta kendisine, hayata, çevresine, sokağına, geleceğe… Kısaca herkese…

“Gül solarken gösterirmiş asıl inceliğini” dizesine takılıp kalmışken; “elli yılda şunca kitap/ Ne demeli? / Kâğıt kefenindir onlar/ ayak izlerindir belki” dizeleri etkiyi çoğaltır. Gidip gelirsiniz karışık duygular, düşünceler arasında… Sonraki dizeleri okuduğunuzda köşeye sıkışırsınız: “İki iyi şiiri için/ sen ki ömründen kaç yıl/ vermeye hazırsın söyle/ Akıllı görünen deli/ ve üstelik yaşıyorken/ Giymeye kağıt kefeni” Tarafınızı belirleme zamanıdır. Şairden yana mısınız, şiirden yana mı? Kuşkusuz “üç ömrüm daha olsaydı bağışlardım şiire” diyen bir ozanı anlamak için çok da çırpınmanız gerekmiyor. O dizeleri okuduğunuzda, bir an duraksamanız, gözlerinizi kapattığınız anda aklınızdan geçenler, ürpermenizdir, sizdeki etkisi… Kelimelere dökemediğiniz. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın anlatamazsınız neler hissettiğinizi. Bazen karşınızdakinin gözlerine bakmak, bazen ellerine dokunmak yeterlidir.

Birden ne okuduğunuz şair ne de şiiri kalır ortada, siz çeker gidersiniz unuttuğunuzu sandığınız bir yer ve zamana… Başlarsınız hesaplaşmaya…
Düşünür durur, ne olduğunu anlamaya çalışırsınız. İçinizdeki fırtınayı, küllenmiş közü dirilten düşüncenin kaynağına yöneltirsiniz.

Ozanın bütün gizleri şiirde

Budak’ın, “Şairler ilkin iç konuşmayı dışa vurabilmek için yazarlar. Gündelik kelimelerle konuşan dilleri, yerini asıl olana, şiir diline bırakır. Şair, kendisini de, var oluş sebeplerini de, dünyadan duyduğu rahatsızlıkları da ancak bu yolla ifade edebileceğine inanmıştır çünkü. İlle de şiir söyleyecek,” sözüyle; “Muhasebe” adlı şiirini okuduğunuzda düşünecekleriniz benzer olacaktır büyük oranda… 24 dizelik şiirden 2 dizeyi alıp bütün yükü onlara yüklemek haksızlık etmek anlamına gelmez: “Öğüttü değirmen / Buğdaydan önce beni”

Abdülkadir Budak, “yazmak tedaviyse eğer bu yolu seçiyorum,” , “Sözcüklerden bir yurt kurdum kendime”, diyen bir ozan. Onu keşfetmek sözcüklerden kurduğu yurduna girmekten geçiyor olsa gerek.

“Yalnız At” adlı şiirinin son bölümüne dikkatinizi çekmek istiyorum:

“Niye önde giden beşi değil de / Yarısı fotoğrafın dışında kalan / arkadaki yalnız at ürpertti yüreğimi /
Nesi dokunaklıydı anlayamadım / Attan çok aynaya benzediği mi / Yeniden okudum şiirlerimi”

Evet, bu şiiri ilk okuduğumda, ozanın bütün gizleri şiirde diye düşündüm. “Yarısı fotoğrafın dışında kalan” dizesi aradan çekildiğinde belki bir şey düşündürmeyebilir… Ancak bütün giz şaire şiirlerini yeniden okutan, “Yarısı fotoğrafın dışında kalan” da… “Attan çok aynaya benzediği” dizesinde belki de… Abdülkadir Budak hiç bir şeyin yarısı fotoğrafın dışında kalmasın istiyor. Kim bilir yarısı fotoğrafın dışında kalan, aynaya yansımayan neler var? Şiirlerde aranması gereken…
“Varlığımın kanıtı olarak gördüm şiiri...” sözü de anlamı başka yerlerde aramamak gerektiğini vurgular gibi…

Yazarak iyileştiğini düşünenler de okurdur

“Şiirlerim üstüne konuşmaktan çekinmem de, önemli olan başkalarının ne düşündüğüdür?” dediğine göre, sakınmadan yazabilirim. Haddimi de bilerek…

Sondan bir önceki, söz Abdülkadir Budak’ın: “İlk kitabını 1978’de Geçti İlkyaz Denemesi adıyla, sonuncusunu Kapalı Bir Açılım adıyla 2015 yılında çıkarmış olan ben, düşünüyorum da yazacaksam yazmışımdır. 14 kitaptan bir ya da birkaçı özgün bulunmuşsa bulunmuştur, kitaplara girmeyenler dahil, 500 civarında şiirin birkaçı ötekilere oranla birkaç adım öne çıkmışsa çıkmıştır. Dahası?”

Budak, bir şiirinde “Yazmak tedaviyse eğer bu yolu seçiyorum” diyor. Yazarak iyileştiğini düşünenler de okurdur. Okumanın iyileştirmesiyle yetinenler de… Her okur için şiiriyle, nesriyle iyileştirici bir esin kaynağı Abdülkadir Budak’ın çalışmaları.