Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Bu hafta sözcükler arasında kısa bir gezintiye çıkarmak istiyorum sizi.

Gezinirken Türkçe üzerine düşünmeyi de elden bırakmayalım.

Dilimizi ne ölçüde bilinçli kullanıyoruz?

Sözcüklerin yazımında özenli davranıyor muyuz?

Kavramlara, terimlere, deyimlere doğru yaklaşıyor muyuz?

Gelin birkaç örnek üzerinden yanıtlamaya çalışalım bu soruları …

* * *

“İLTİSAK”

AKP’nin yirmi yıllık iktidarı, kültürel geriliğin de simgesi oldu. Bunun en somut göstergesi, dilde geriye gidiş çabalarıdır. Geçmişte ağdalı hukuk dilini yalınlaştırmak için çok uğraştı dilcilerimiz. Ömer Asım Aksoy’un bu konudaki emeği unutulmaz. Onun Resmî Yazışmalar Sözlüğü ve Anayasa Sözlüğü de bu kapsamdaki çalışmalar arasında yer alır.

Gelin görün ki günümüzde korumasız kaldı Türkçemiz. 1960’larda altın çağını yaşayan arı dilimiz, Arapçanın etkisine girdi yeniden.

Harf Devrimi yüzünden “dedelerinin mezar taşını okuyamamaktan” yakınan Osmanlıca sevdalıları, bu iktidar döneminde dilimize sokulmaya çalışılan “musafahalaşma”, “kesret”, “iltisak”, “istikşaf”, “istikşafi” gibi koyu Arapça sözcükleri anlıyorlar mı acaba?

Değerli mizah yazarımız Erdinç Utku, son zamanlarda iktidarın dilinde “terörle bağlantılı” anlamında kullanılan “iltisak” sözcüğünün kökenini araştırmış. İletisinde diyor ki:

‘Terörle iltisaklı’ ile sanırım ‘terörle ilişkili’ demek istiyor İçişleri Bakanlığı. Ancak ‘iltisak’ sözcüğünün anlamı Türk Dil Kurumu’na göre ‘kavuşma, birleşme, bitişme’... Öyleyse bakanların, bakanlıkların doğru Türkçe kullanması gerekmez mi? Ne dersiniz Hocam?”

İnsanları temelsiz, soyut suçlamalarla karalamak için her yola başvuruyor iktidar sözcüleri. Belli ki muhalif aydınları toplum önünde küçük düşürmek için yapıyorlar bunu. Üstelik yanlış sözcükler, kavramlar kullanarak…

Ama Türkiye’de artık olağanlaştı böyle söylemler, kara çalmalar…

***

“AĞBİ”

“Ağa” ve “bey” gibi iki feodal sözcüğü içinde barındıran bileşik bir addır “ağabey”. Bir kimsenin kendinden yaşça büyük erkek kardeşine denir. Ama kardeş olmayan kimseler arasında da saygı ve sevgi seslenişi olarak söylenir. Günlük konuşmada kısaca “abi” diye de kullanılır. Ama sözcüğü “ağbi” diye yazmak yanlıştır. Oysa yaygın biçimde böyle yazanlarla karşılaşıyorum. Yakın arkadaşlarım arasında bile bana “ağbi” diye seslenenler var.

Sözlüklerde ve yazım kılavuzlarında yer almayan yazım biçimlerinden uzak durmak gerekiyor.

* * *

SÜRGİT”

Öz Türkçe yazılıp konuşulmasını sevgiyle karşılıyorum da ah bir de o sözcükleri yerli yerinde ve doğru kullanabilsek!

Ahmet Göksan’ın bir yazısında “sürgit” sözcüğü şöyle kullanılmış:

“Karşımızdaki unsur aradan geçen süreye karşın 20 Temmuz 1974 tarihinin sorgulanmasını sürgit ediyor. (…) 23 Ocak 2022 seçiminin hazırlıkları sürgit edilirken sorunlar ve yaşanan sıkıntıların dillendirilmesi Türkün Türke söylemine dönüşmüş durumda. “ (“Kıbrıs’taki Kritik Eşik”, Cumhuriyet, 8 Ocak 2022).

“Sürgit” sözcüğünün Arapça karşılığı “ilelebet”tir. Anlamı ise “sonsuza dek” demektir. Dilimizde “uzatmak, sürdürüp durmak” anlamında “sürgit yapmak” diye bir deyim bulunsa da “sürgit etmek” biçiminde bir kullanımı daha önce hiç duymadım. Bunun yerine “sürdürmek” sözcüğünü kullanmak bana daha doğru geliyor.

Kuzey Kıbrıs’ın ana muhalefet partisi CTP’nin eski genel başkanlarından Özker Özgür, öz Türkçe yanlısı bir siyasetçiydi. O, yazılarında ve konuşmalarında “statüko” yerine “sürerdurum” sözcüğünü kullanırdı. Ne ki TDK’nin Türkçe Sözlük’üne girmeyi başaramadı henüz bu sözcük…

***

HAFTANIN NOTU

Turizm nasıl haberleştirilmeli?

“Turizmi yalnızca tek boyutlu bir keyif ve boş zaman geçirme faaliyeti olarak haberleştirmek, turizm haberciliği sayılabilir mi?”

Toplumbilim ve İletişim Hocası, gazetemiz yazarı L. Doğan Tılıç’ın derleyip editörlüğünü de üstlendiği Turizmi Haberleştirmek (Ayrıntı Yayınları) adlı kitabın temel sorusu bu. Doğan Tılıç, “Turizm haberciliğinin, gazeteciliğin temel ilke ve kurallarının esnetildiği bir yaklaşımla yapılamayacağını; reklamcılık ve halkla ilişkilerle karıştırılamayacağını” özellikle vurguluyor kitaptaki makalesinde. İyi bir turizm yazarı olmak için “iyi bir hikâye anlatıcısı olmak” gerektiğini de ekliyor…

İzmir’de yapılması planlanan, ancak Covid-19 salgını yüzünden sanal ortamda gerçekleştirilen “Turizm ve Medya Çalıştayı”nda tartışılan bildirilerden oluşuyor Turizmi Haberleştirmek kitabı. Uluslararası nitelikteki bu çalıştayda “turizm” olgusu tüm boyutlarıyla ele alınmış. Türkiye, Hırvatistan, İspanya ve başka ülkelerden akademisyenler, bisiklet gezilerinden kruvaziyer gemileriyle yapılan yolculuklara kadar insanların çok değişik turizm biçimlerini nasıl deneyimlediklerini anlatıyor makalelerinde.

Kitabın altbaşlığı, bana Sait Faik’in “Bir insanı sevmekle başlar her şey” sözünü anımsattı: “Sevmek Tanımakla Başlar”.

Doğan Tılıç, “Sevmenin tanımakla başladığını, ancak tanıyınca sevebileceğimizi” söylüyor yazısında. Ben de son iki yılımı geçirdiğim Kuzey Kıbrıs’ı tanıyınca daha çok sevdiğimi anladım gerçekten.

Başta İletişim öğrencileri, turizm habercileri, gezi yazarları, gezginler olmak üzere turizmle ilgili herkesin çok yararlanarak okuyacakları ve yeni bakış açıları edinecekleri bir kılavuz kitap, Turizmi Haberleştirmek.

Bu arada belirtelim: Kitabın tüm geliri, Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf’a bırakılmış. Yani bu kitabı edinenler, aynı zamanda TAKSAV’a da katkıda bulunmuş oluyorlar...