Türkiye’nin gündemi çok acayip bir dizi gibi.

Mesela bir bölümünü kaçırırsan, sonraki bölümde ne olduğunu anlamak da o izlediğin dizilerdeki gibi kolay değil.

Bir önceki bölümde canciğer kuzu sarması olarak takılan tipler mesela bir sonraki bölümde birbirleriyle papaz olabiliyor…

Gün geliyor iyi adam diye bildiğin herkes kötü adam çıkıyor, kötü adam sandıkların insan çıkıyor… Bununla da kalsa iyi politik ortam zaten bozuk tereyağı gibi olduğundan, normal insanlar da ister istemez kafayı yiyebiliyor. Birbirini pompalı tüfekle suratından vuranlardan, sokaktaki mevzuya balkonundan uçarak dalanlar mı dersin, vitrin mankenine hallenenler mi dersin, savaş isteyenler, “Öldür de öldürelim” diyenler mi dersin, evdeki masa örtüleriyle ortamlarda takılıp “Kefenimizle geldik” diyenler mi dersin, oradan buraya giden içi silah dolu araçlar ise Susurluk’tan beri peşimizi bırakmadı. Ondan öncesinde de kesin vardı, sonrasında da olacak gibi bir şey… Ülkeyi onlarca yıldır yönetenlerin (Sadece son yıllar değil) doğasındaki adaletsizlik ve adam kayırma, ahlaksızlık, rantçılık öyle bi bağımlılık yapmış ki, neredeyse halkımız da bu müptezelliğe vermiş kendini…

“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diye atasözümüz var, “Her koyun kendi bacağından asılır” da var. Atasözlerimizde “Birlikten kuvvet doğar” da var ama “Zamansız öten horozu keserler” gibi kafa kesme fantezili uyarılar da mevcut.

Hissettiğiniz ve yaşadığınız gibi ortam bambaşka. Mesela seçimler sırasında aniden varolan plakasız araçlar meselesi vardı. Ne oldu? Bilemiyoruz. En son “Ya onlar bizim araçlar yeaa” diye bir açıklama gelmişti emniyetten. Herhalde plaksız dolaştıkları için trafik cezası kesilmiştir. Peki araçlarda ne vardı, ne yoktu? Kim bilebilir, onu da ben mi bileceğim?

Sınır desen, komşular desen onlar da çıldırmış durumda. Mesela kafa kesmeyi artık dünyada bir yaşam biçimi olarak görmüş bir örgüt var. Bizi yönetenler hala “Ya teröriz bunlar” diyemiyor kafa kesen adamlara. Oysa ki aynı yöneticiler “Şiirle de terörizm olur, yazıyla da terörizm olur, resimle de…” diyebilecek kadar havadan ve halkından nem kapan kişiler. Herhalde kafa kesmek bizi kesmiyor. Bilemiyorum.

Kafa kesmeyi şimdilik bir kenara bırakalım. Sanat eserlerini yasaklamaya, resimleri, heykelleri yakmaya yıkmaya güzel bir gelenek tutturmuş bir ekip daha var, hem de sınırımızda değil, hemen içimizde. Adına belediye deniyor. Belediye adeta bu müzeleri vandallayan abiler gibi, nerede bir resim, bir heykel, bir müzik, bir duvar sanatı görse üzerini griye boyuyor. Bu davranışı kimse kusura bakmasın ama tarihi eser parçalamakla aynı kefede görüyorum. Tamam sertlik derecesi farklı ama sanata olan düşmanlık ortak paydasında bakınca da, belediyelerimiz maaşallah çok başarılı bir faaliyet içindeler. Durmadan, üşenmeden, duraksamadan nerede bir duvar resmi görseler, hemen üzerini griye boyayıveriyorlar. Çünkü toplumun ahlakını, değerlerini koruyor belediyelerimiz. Sokakta resim, kullanılmayan bir binanın cephesinde kocaman bir portre onlara ters geliyor belli ki. Ülkene dünyanın en ünlü sokak sanatçıları, ressamları geliyor, günlerce uğraşıp senin mega bir beton ormanına çevirdiğin renksiz yaşam alanını biraz daha yaşanabilir kılmak için bir şeyler yapıyorlar, sen ise belediyesin büyük düşün. Ne kadar resim yapılmışsa ondan daha çok boya kullanıp griye boyuyorsun her şeyi. Bravo. İstesen bu kadar kötü olamazsın. Ama bizde kötülük kötü niyetle değil, içten gelerek yapıldığı için bu kadar başarılıyız belki de. İnsana ait, doğaya ait neredeyse her şeye düşman yöneticilerimiz ve tonlarca gri boyamız var. O gri boya da bir gün bitecek, o zaman sokaklar renklenecek.

Son olarak İstanbul Valiliği nefis bir açıklama yaptı. Şöyle başlıyor, devamını da yazamayacağım, gülme geliyor:

“Sosyal medya ve basın organlarından edinilen bilgilere göre 28 Haziran 2015 Pazar günü LGBT Onur Yürüyüşü adı altında bazı grupların Taksim Meydanı ve İstiklal Caddesi üzerinde yürüyüş ve eylem yapacakları, ayrıca bazı grupların da buna tepki gösterebileceklerine dair duyumlar alınması üzerine, anılan bölgelerde gerekli güvenlik tedbirleri alınmıştır…”

Valilik diyor ki: Size saldıracak insanlar olabilir gibiydi, o yüzden kimse saldırmasın diye biz size saldırdık. Gaz bastık, plastik mermi attık ve bütün bunları o kadar iyi yaptık ki, kimse hastanelik olmadı.

Yaşasın sözde değil özde kötülük!