Sözde ‘reform’ paketine dikkat!

Özgül KAPTAN / EŞİK Platformu Gönüllüsü

Geçtiğimiz yıl temmuz ayından bu yana kadın ve feminist hareketin ana gündemi İstanbul Sözleşmesi. Özellikle 20 Mart’tan bu yana, İstanbul Sözleşmesi’nin kapsamı, sözleşmeden çıkılmasının birçok yönden yaratacağı olumsuz sonuçlar çokça konuşuldu ve yazıldı. Özellikle BirGün okuru bu konuları çok iyi biliyor. Daha az konuşulan bir konuya değinmek isterim.

İstanbul Sözleşmesi ve sözleşmeyi referans alarak hazırlanan 6284 sayılı Yasa, özellikle son 6 yıldır belli çevrelerce çarpıtılmış argümanlara maruz bırakılmakta idi. Evlenme yaşının 14 hatta 12’lere çekilmesi, kadınların yoksulluk nafakasının sınırlandırılması, cinsiyet temelli suçlarda delil istenmesi, arabuluculuk gibi başlıklar da keza aynı çevrelerce tartışılıyordu.

Fakat Sözleşme’den çekilmek beklenen ilk hamle değildi, hatta çok zor mümkün değil gibi yorumlar da yapılmakta idi. Bizler İstanbul Sözleşmesi’ni savunmakla meşgul iken bahsettiğim diğer başlıklardaki geriye gidiş hızlandırıldı. Örneğin çocuk istismarcılarına af tasarısı olarak bilinen TCK 103’te değişiklik önerisi geçtiğimiz haftalarda Meclis Adalet Komisyonu’nda görüşülen infaz yasasında değişiklik önergesi kapsamında yeniden gündeme getirildi. “Adalet reformu” paketine ise cinsel suçlarda delil istenmesi dahil edildi. Elbette ki İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması çok büyük çok yönlü bir kayıp ancak bu saydıklarım da kadın ve çocukların hayatını ertesi günü cehenneme çevirebilecek olan bu güya “reform” önerileri konusunda çok çok dikkatli ve alarmda olmalıyız. Hatta bugün itibarıyla alarma geçmek için geç bile kalmış olacağız. Toplumun bütün kesimlerinin İstanbul Sözleşmesi’nin feshine verdiği tepkiyi aynen devam ettirmesi zorunludur.

1 Temmuz’dan sonra ne olacak sorusuna gelirsek; hukuksuz fesih kararından dönülmezse eğer İstanbul Sözleşmesi, dünya sözleşmesi olma yolunda ilerlerken tabii ki Türkiye’nin yeniden imzalaması için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Öte yandan sözleşmenin hükümleri tek tek önemli. Tüm bunların uygulanmasında ısrarlı olacağız. Sıkça söylediğimiz gibi sözleşmenin yok edilmesi sağladığı haklardan vazgeçmemiz anlamına gelmez. Şiddetin önlenmesi için gösterdiği yolu terk etmemiz gerekmez. Her biri için mücadele devam edecek.

DANIŞTAY YÜRÜRLÜĞÜ DERHAL DURDURMALI!

20 Mart 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan bu kararın ardından, hukuken geçersiz olan, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkış kararına karşı pek çok kadın ve kadın örgütü, aynı zamanda barolar, STK’ler ve siyasi partiler, yürütmenin durdurulması ve bu kararlarının iptali talebiyle Danıştay’a başvurdu. Danıştay’ın bu başvuruları 1 Temmuz’dan sonra gündemine almasının hiçbir anlamı olmayacaktır. Sözleşmeden çıkış konusunda bir “kamu yararı” bulunmadığı gibi her gün en az üç kadının öldürüldüğü ve kadına karşı şiddetin her geçen gün daha da olağan hale gelmeye başladığı koşullarda kamu düzenini tehdit edecek ve kamu düzeninin daha da bozulmasına neden olacaktır. Bu kararın durdurulmaması halinde telafisi güç veya imkânsız zararlar doğacaktır.