“Çok kolay. Acıkıyor musun, başın mı dönüyor, uyuyorsun bir şey kalmıyor.” Açlıktan ağrı çeken 11 yaşındaki bir çocuğun annesinin paylaşımı... (NYT, 2013)

Salgında çocuklar, gençler; eğitimin piyasalaştırılmasının, eşitsizliğin, yoksulluğun en ağır sonuçlarını yaşıyor. MEB ise yaşanılan gerçekliğin üzerini örtmek için her hafta “başarı hikâyesi” algısı yaratmak çabasıyla düzenli olarak uzaktan eğitim verileri paylaşıyor. Yoksulluk bir çocuğun kader gibi boynundaysa, salgında anne-babası işten çıkarıldığı veya kısa çalışma ödeneği ile çalışmak zorunda bırakıldığı için karnını bile doyuramıyorsa, kışın ısınamıyorsa, uzaktan eğitime erişim için bilgisayarı, internet erişimi yoksa oluşturulmaya çalışılan algı yaratılan kötülüğün katlanarak artırılacağının itirafıdır, beyanıdır.

En zengin aileler ile en yoksul ailelerin eğitim harcamaları arasında 2019 yılında 2017’ye göre 20,5 kat fark oluştu. TIMSS 2019 raporunda, Türkiye 58 ülke içeresinde en fazla yoksul öğrencisi bulunan sekizinci ülke oldu. MEB’in açıkladığı “Sayılarla Uzaktan Eğitim” verilerinde ise en az 4 milyon öğrenci uzaktan eğitime hiç erişemiyor, erişebilen öğrencilerin ise yüzde 65’i ebeveynlerinin cep telefonları ile uzaktan eğitime ulaşmaya çalışıyor.

Uzaktan eğitim, yüz yüze eğitimin yerini asla alamayacak tamamlayıcı bir eğitim; okul ise yalnızca akademik bilginin öğrencilere aktarıldığı bir kurum değil. Öğrencilerin sosyal ve psikolojik olarak kendisini geliştirdiği, kendisini ait hissettiği, eleştirdiği, sorguladığı bir kamusal alan... Yüz yüze eğitimin başlaması için ise “acil kapanma”nın gerçekleştirilmesi, eğitime yeterli bütçe ayrılması ve tüm eğitim kurumlarında yeterli önlemlerin alınması zorunlulukken siyasi iktidarın tek önceliği ise emekçilerin çalıştırılması. Son açıklanan okul öncesi eğitim kurumlarına ilişkin kararla da siyasi iktidar, ebeveynlere ücretli izin hakkı, ihtiyacı olan tüm öğrencilere düzenli eğitim desteği ve yüz yüze eğitim için gerekli koşulların sağlanması yerine esas alınanın çarkların dönmesi olduğunu bir kez ilan ediyor.

15-18 Aralık TÖS ve İLK-SEN’ in örgütlediği “Büyük Öğretmen Boykotu’nun 51. yıldönümü...

TÖS Genel Merkezi’nin “Bütün Öğretmenler Boykota” bildirisinde yer alan “Türkiye eğitiminin ve öğretmenlerinin içinde bulunduğu durum dayanılmaz dereceye gelmiştir. Yabancı etkiler altında, sırtı halka dönük, eşitlikten uzak, tüketici eğitim yıllardır çocuklarımızı, halkımızı ve öğretmenlerimizi bıktırmıştır” cümleleri, yaşadığımız topraklarda eğitim emekçileri mücadelesinin kapitalizme ve emperyalizme meydan okuma tarihi olduğunun ilanıdır.

Salgınla birlikte öğrencilerimizin, eğitim emekçilerinin yaşadıkları sorunların “dayanılmaz dereceye” geldiği günleri her geçen gün daha da ağır bir biçimde yaşıyoruz.

Ancak eğitim emekçileri tarihin her döneminde, baskının, güvencesizliğin, eşitsizliğin en derinleştiği koşullarda dahi öğrencilerimizin, eğitim emekçilerinin hakları mücadelesini, eşit ve özgür bir gelecek için bir yol bulmanın tarihini yazmış, örgütlemiştir.

Büyük Öğretmen Boykotu’nun yıldönümünde eğitim emekçileri mücadele tarihine bir yaşam adayanların sözleri sözümüz, hayalleri hayallerimiz, mücadeleleri mücadelemizdir.