Attila Aşut

yazievi@yahoo.com
Sözlükler bizi yanıltıyor mu?

Geçenlerde bu köşede “Hangi Sözcük Kimin?” başlıklı bir bölüme yer vermiştim. Orada, öz Türkçe “yatırım” sözcüğünü, ODTÜ’nün eski rektörlerinden Prof. Dr. Kemal Kurdaş’ın “plasman” karşılığı kullandığını belirtmiştim. Türk Dil Kurumu’nun ve Dil Derneği’nin sözlüklerinde de “plasman” için gerçekten “yatırım” deniyordu…

Köşemizin sürekli izleyicilerinden değerli arkadaşımız Erden Akbulut, bu eşleştirmeye itiraz etti. Gönderdiği mektupta, itirazının gerekçesini şöyle açıklıyor:

“Kemal Kurdaş’ın ‘plasman’ yerine önerdiği ‘yatırım’ doğru değil, zira plasman (placement) ile yatırım (investissement), iktisat biliminde iki ayrı kavram.

Örneğin Sosyal Yayınlar’ın Ocak 1977’de yayımladığı Maurice Bouvier-Ajam, Jesus Ibarrola ve Nicolas Pasquarelli’nin Marksist Ekonomi Sözlüğü’nde verilen tanımlar şöyle:

-PLASMAN (PLACEMENT): Ekonomik anlamı: Sermayelerin bir gelir temin etmelerine matuf bir mali operasyona plase edilmesi olgusu.

-YATIRIM (INVESTISSEMENT): Üretim aygıtını işler halde tutmak ya da geliştirmek için bir girişimci tarafından yapılan harcama olup nakdî sermaye’den (capital-argent) üretici sermayeye geçişi dile getirir.”

Arkadaşımızın uyarısı üzerine, “plasman” ve “yatırım”ın güncel sözlüklerdeki anlamlarına yeniden baktım. İşte iki ana kaynaktaki açıklamalar:

-TÜRKÇE SÖZLÜK (TDK):
“plasman Fr. placement
ekon. yatırım
Parayı, gelir getirici, taşınır veya taşınmaz bir mala yatırma.
yatırım
isim
1. isim Yatırma işi
2. ekonomi Parayı, gelir getirici, taşınır veya taşınmaz bir mala yatırma, mevduat, plasman.
3. ekonomi Millî ekonominin veya bir ticaret kuruluşunun üretim ve hizmet gücünü artırıcı nitelikte olan aktif değerlerine yapılan yeni eklemeler, envestisman.
4. Bir çıkar veya kazanç sağlamak için yapılan davranış.”

TÜRKÇE SÖZLÜK (Dil Derneği):
“plasman: a. Fr. Yatırım
yatırım: a. 1. Yatırmak eylemi. 2. Parayı, gelir getirici, taşınır ya da taşınmaz bir mala yatırma, mevduat, plasman. 3. eko. Ulusal ekonominin ya da bir ticaret kuruluşunun üretim ve sunu gücünü artırıcı nitelikte olan aktif değerlerine yapılan yeni eklemeler, envestisman. 4. mec. Bir çıkar ya da kazanç sağlamak için yapılan davranış.”

Görüldüğü gibi, birinin dilinin daha arı olması dışında, iki sözlükteki açıklamalar neredeyse birbirinin kopyası. İki kaynakta da “plasman”ın karşısında “yatırım” yazıyor. Sözcüğün 3. anlamında ise “plasman”la “envestisman” eşanlamlı gösterilmiş. Erden Akbulut’un altını çizdiği anlam ayrımına ise hiç değinilmemiş.

Sözlükler bir dilin ana kaynaklarıdır. Sözcüklerin kökenleri ve anlamları konusunda orada yapılan bilimsel açıklamalar hepimize ışık tutar, yol gösterir. Okurken ve yazarken sözlüklerden yararlanırız. O yüzden sözlük çalışmalarının kılı kırk yarar bir titizlikle yapılması gerekir. Ama zaman zaman bu kaynaklarda yanlışlar ve eksikler görebiliyoruz. Peki, sözlüklere güvenmekten vaz mı geçeceğiz? Bunu söylemek aşırı bir yargı olur. Sözlüksüz bir dil düşünülemez. Ancak sözlüklerdeki açıklamalara sorgulayıcı ve eleştirel bir gözle bakmanın yararlı olacağını söyleyebilirim.

•••

“Otantisite” ya da “kendilik”
Gazetemizin eski yazarlarından Prof. Dr. Kadir Cangızbay gönderdiği iletide, “Otantisite / authenticité” sözcüğü için “kendillik” karşılığını öneriyor ve “Ne dersiniz?” diye de soruyor…

Bir felsefe terimi olan “otantisite”, Fransızca “asıl, esas, orijinal” anlamındaki “otantik” sözcüğüyle akraba olmalı. Türkçe Sözlük’te “otantisite”ye yer verilmemiş. Ancak aynı kaynaktaki “kendilik” sözcüğünün açıklaması tam da “otantisite”ye denk düşüyor: “Bir nesnenin varlığını ya da tözünü (cevherini) oluşturan şey.”

“Otantisite”ye “aslıgibilik” diyenler de var. Bence Türkçe Sözlük’teki “kendilik”, bu kavramı karşılamak için yeterlidir. Hem bu sözcük, Kadir Hoca’nın önerisine de çok yakın…

•••

Gazetecinin “tane”si!
Selçuk Candansayar arkadaşımız, Face sayfasında yer verdiği bir haberin başlığını benimle de paylaşmış. Bilgisunardaki ntv.com.tr sayfasından aktardığı haberin başlığı şöyle:
“Afganistan’daki saldırıda bilanço ağırlaşıyor: Ölenlerden 8 tanesi gazeteci…”
Selçuk Candansayar topu bana atmış ve yorum yapmamı istemişti. Yanıtım kısa oldu:
“Sevgili Selçuk, bu konuda birkaç yazı yazdığımı anımsıyorum. Gel gör ki bu adamlar, insanları ‘tane’ diye saymaktan vazgeçmiyorlar! IŞİD’e ‘DAEŞ’ demeyi öğrendiler ama insana saygıyı öğrenemediler!”