Soma’da 301 can... Hesabını sorabildik mi düzgün? Üç kuruşa pisi pisine gittiler, gittikleriyle kaldılar

Soma’da 301 can...
Hesabını sorabildik mi düzgün? Üç kuruşa pisi pisine gittiler, gittikleriyle kaldılar.

Yüreğimiz dağlandı; birileri hatırlayın cenaze evinde tekvandocumuz Bahri Tanrıkulu’nun Olimpiyat’ta atamadığı tekmenin âlâsı atılmış; ülkenin en yüksek makamındaki büyüğümüz orada yaptığıyla milyonları sarsmıştı.

Sözüm ona milyonların peşinden gittiği futbol sahasında önce Beşiktaş, Fenerbahçe ve Chelsea’nin katıldığı üçlü turnuva oynandı. Tribünde özlediğimiz görüntüler vardı. Her şeyden evvel deplasman taraftarı koltuklarda yerini almış, İstanbullular arası dostluk gözleri yaşartmıştı. Gezi’den tanıdıktı aslında bu kareler lakin ne zaman sezon başlamış; takke düşmüş, “eski tas, eski hamam” görünmüştü.

Her şey geçen sezon Galatasaray forması giymiş Drogba’nın Şükrü Saracoğlu çimlerine ayak basmasına kadar çok güzeldi. Afrika kıtasının yetiştirdiği en büyük birkaç futbolcudan birine karşı ezeli rakipler bir olmuş; yıldız ıslıklanmıştı.

Soma’ya yardım maçında keşke bunlar yaşanmasaydı demiş miydik...

Gün geçti, Süper Kupa zamanı geldi çattı. Öncelikle Manisa seçilmişti sembolik olarak. Oysa yılın bu zamanı orada nefes almanın zor olduğunu en iyi futbolseverler biliyordu. Çok değil sekiz sene önce Vestel Manisaspor-Galatasaray maçının son dakikalarında ev sahibi takımın Çek futbolcusu Michael Meduna canlı yayında milyonların gözü önünde bayılmış, anjiyoyu müteakip kariyerini sonlandırmıştı. Manisa ve ağustos dendiğinde hep o trajik kare akıllara düşüyordu.
Sahanın zemini deseniz berbattı. Ligimizin marka değerine inananların zaten inanmadığı bir konu o ya neyse. Futbol kâğıt üstünde oynanıyor herhalde...

Tüm gelirin Soma’ya bırakılacağı mücadele lig şampiyonu Fenerbahçe ile kupanın sahibi Galatasaray’ı buluşturdu. Ersun Yanal depremi sonrası İsmail Kartal ve İtalyan meslektaşı Mancini’den görevi devralan Prandelli’nin ilk resmi karşılaşmalarında yapacakları merak ediliyordu.
Malum ikisinin arası basketbol yüzünden ziyadesiyle açılmış; seviye bir hayli düşmüştü. “Edep yerleri” bile ezeli rekabetin utanç tarihinde yerini almıştı.
Sezon açılırken, yaraların hâlâ kanadığı diyarda devler kan davasını unutacak mıydı...

İşte bu ahval ve şerait içinde Süper Kupa mücadelesi başladı. İlk korneri ilk çakmaklar kovaladı, ikinci yarı Volkan’ın koruduğu kaleye Manisa civarındaki tüm pet şişelerin atılması nedeniyle bir türlü başlayamadı. Koca tribün bunun altında kalır mı bu sefer Muslera’nın üstüne bilumum şey yağdı.
Sonrası deseniz benim gibilerde bitse de gitsek havası; bazılarında “sahaya daha çok şey atmalıyım” kafası...

Sarı-lacivertlilerin bulduğu pozisyonlarda Dünya Kupası’nda vasat bir görüntü çizen Uruguaylı file bekçisi devleşmese, mücadele erken biterdi ya neyse. Bitemedi; penaltılarla bitti. Sahanın çoğunluğuna ayak uyduranlardan Hakem Mustafa Kamil Abitoğlu maçı tatil etse, kupa Soma’da kalsa aklı başında kimse itiraz etmezdi sanki.

Beyaz noktadan Galatasaraylılar dağları taşları, Fenerbahçeliler Muslera’yı dövdü; Kadlec’in usta vuruşuyla zafer Kanarya’nın oldu.
Melo’nun kaçırdığı penaltıdan sonra birdirbir oynamaya kalkıp rakibinin üstüne çıkan Volkan maç sonunda hızını alamadı sonrası zaten malumunuz...
Bakalım federasyon olayları kime fatura edecek... Sevgili İsmail Şenol’un Twitter’da yazdığı gibi “TFF bu maç yüzünden vereceği tüm para cezalarını da Soma için bağışlasın da holiganizm bir işe yarasın bari.”

Maçtan önce bayağı lakayıt bir şekilde görüntülenen Yıldırım Demirören masaya yumruğunu vuracak mı merak ediyoruz. Hayır anlayamadığım futbolculardan birinin ağır yaralanmasını mı bekliyoruz? Birkaç gün önce Cezayir’de Kamerunlu bir oyuncunun başına isabet eden taş yüzünden hayatını kaybettiğini unutmamalı.
Fakat bu ülkede artık futbol filan oynanmıyor. Bir garip şeyin peşinden koşuyoruz. Futbolun bayramı, dört yılın sultanı Dünya Kupası’nı izleyişimiz bile aslında bizi ele veriyor.

Maalesef hayatımız da fena halde futbolumuza benziyor.

Beyler o maç Soma için Manisa’da oynandı. Cenaze evinde kavga ettiniz, af buyrun içine ettiniz. Zaten daha önceki randevularda birbirinizi yaralamış hatta bir genci öldürmüştünüz. İlk kimin ne yaptığının aslında bir önemi veya çözüme bir katkısı yok!
Siz o formayı gururla taşıyorsunuz da o “çubuklu”, o “parçalı” sizden gurur duyuyor mudur...
Aynaya bakın diyeceğim de korkarım böyle düşünenlerin artık aynaya bakması gerekiyor.
Bizim büyük çaresizliğimiz...