Haber gözüme ilişince herhalde YÖK eğitim fakültelerine yeni bir ders getirdi dedim. “Öğretmenlere Türkçe eğitimi” başlıklı haberi tıkladım. Başlık kadar büyük puntolarla Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un göğsüne yerleştirilmiş detayda “TRT’nin deneyimli haber spikerleri, öğretmenlere Türkçe ve diksiyon eğitimleri verecek” deniyordu. İnanamadım, öğretmenlerin spikerlere Türkçe dersi verecek olmasını muhabirin tersinden anladığını düşündüm. Aynı haberi bir başka […]

Haber gözüme ilişince herhalde YÖK eğitim fakültelerine yeni bir ders getirdi dedim. “Öğretmenlere Türkçe eğitimi” başlıklı haberi tıkladım. Başlık kadar büyük puntolarla Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un göğsüne yerleştirilmiş detayda “TRT’nin deneyimli haber spikerleri, öğretmenlere Türkçe ve diksiyon eğitimleri verecek” deniyordu. İnanamadım, öğretmenlerin spikerlere Türkçe dersi verecek olmasını muhabirin tersinden anladığını düşündüm.

Aynı haberi bir başka gazetede “Spikerlerden (öğretmenlere) Türkçe eğitimi” başlığı ile okuyunca şekerim yükselmiş olmalı dedim. Gözlüğümün camını silip gözlerimi ovuşturup başka kaynaklara baktım; “Spikerlerden öğretmenlere eğitim”, “Öğretmenlere diksiyon dersi”, “Öğretmenlere diksiyon eğitimi”! Sonra Eğitim Bakanlığının sayfasına gittim, meğer haber doğruymuş. Her biri Türkçeyi taammüden öldürmeye teşebbüsten yargılanması gereken spikerler öğretmenlere Türkçe dersi verecekmiş!

Eğitim Bakanlığı, Türkçeyi etkili kullanma konusunda öğretmenlere eğitim vermek için “Önce Türkçe” adıyla bir proje hazırlamış. MEB’in proje ortağı ise TRT! Anımsıyor musunuz, “Tebrikler… Galatasaray’ı yendiniz” diyerek yorum almaya çalıştığı Türkçe bilmeyen Yunan basketçi Maltsi’den “English” yanıtı alınca “Malik bey söz sende” diyerek ekrandan uzaklaşan TRT’nin spor sunucusunu. Bakan, öğretmenlerde gördüğü Türkçe kusurlarını işte bunlarla giderecek. Bakanlık, proje süresince 400 bin öğretmeni bu sunucuların tedrisinden geçirmeyi öngörüyor.

Ziya Selçuk, sanırım artık işi dalgaya alıyor. Proje tanıtım toplantısında spikerleri işaret ederek “Sözün ustaları burada. Her bir kelimeyi nasıl konuşacağım konusunda hiç bu kadar tedirgin olmamıştım” demesi de nezaketen söylenmiş olmalı. Dili spikerlere örnek olabilecek kadar iyi kullanan, diksiyonu düzgün biri olan Selçuk’u tedirgin edecek bir sunucu görmüyorum ekranlarda. Dil tüketicisi konuklarını incitmeden kafa buluyormuş gibi geldi bana.

İşin şakası bir yana işi dil öğretmek olan öğretmenlere ağır bir hakarettir bu yapılan! Türkçenin kullanımı konusunda sorun yaşayan öğretmenler olabilir. Fakat hiçbiri bugün ekranda dinlediğimiz sunuculardan ders alacak kadar kötü olamaz. Öğretmenler, dil eğitimi aldıkları için “öğretmen” olarak görevlendiriliyorlar. Onlara ders verecek spikerlerin seçiminde aranan asıl kriter ise dili iyi kullanmaları değil, ekrana uygun yüze sahip olmalarıdır.

Televizyon yayıncılarının uluslararası bir toplantısında ülkelere göre televizyon izleme süresi konuşulmaktadır. Bizden biri, günün beş buçuk saatinde halkımızı televizyon başında tutuyor olmakla övünür. Fransa yayın kuruluşundan bir temsilcinin Fransızların günün üç buçuk saatini ekran başında geçirdiğini söylemesi üzerine, bizimki, güzel bulmadığı bir haber sunucusunu kastederek “haberleri bunlara sundurursanız halkınızı ekran başında tutamazsınız tabi!” der. Fransız televizyoncu, sonucunun kültürel kapasitesinden, kavramlara hakimiyetinden, siyaset bilgisinden söz etse de bizimkinin kafasına sokamaz. Biz de bu yazıyla bakanı değiştiremeyeceğimizin farkındayız. Belli ki o da televizyoncular gibi düşünüyor, dili sadece ağızdan çıkan ses olarak düşünüyor.

Eğer dilin bir sorunu varsa çözüm sokakta aranmaz. Ne yazık ki sokak kültürünü düzene sokması gereken Milli Eğitim Bakanlığı kendi kültürünü sokakta arar hale geldi. Değer yaratması, ahlak inşa etmesi gereken bir kurum değerler eğitimini kalpazan vakıflardan alıyorsa, dili kurtarılması gereken ekrandan öğrenmesi normaldir.