Biliyorum; bizdeki bazı maçları ve dünyadan meydan savaşını andıran örnekleri gösterip başlığa itiraz edenler olacaktır.

Kimi derbileri, saha içinde ve maç sonunda yaşananları anımsatıp “çubuklu sarı lacivert forma giymiş insan ile parçalı sarı kırmızı forma giyen veya siyah beyaz formalı kişiler farklı türden, farklı gezegenlerden insanlardı” diyenler vardır.

Oradan buradan, çoğu futbola ait örneklerle, başlığı “Spor kavga, savaş ve kalleşliktir” diye günümüze tercüme edenler de çıkacaktır.

Ben yine de başlıkta ısrarlıyım. Cumhurbaşkanımız sağ olsun, eski bir futbolcu olarak siyaset pratiği ve yaşamı ile yazının başlığını asla yanlışlanamaz bir noktaya taşıdı!

Yok, bir tek Dünya Kupası, Sisi ile el sıkışması değil… Bu yazıyı yazarken henüz Katar dönüşü uçakta gazetecilerine anlattıklarını okumadığımdan işin detayını bilmiyordum ama o detaylar özü değiştirmiyor.

***

Gidin 2007’nin 3 Nisan’ına, Halep’e. Halep Stadı’nın açılışını hatırlayın. Sınırda komutanların “bir gece ansızın” falan da demeden “dalarız ha” dediği Suriye’deki HalepFenerbahçemiz Al İttihad’la oynuyor açılış için. Skor bile dostluk-kardeşlik: 2-2. Memlekette birbirine giren Beşiktaşlısı ve Galatasaraylısı can ciğer birlikte izliyor maçı.

Stadın açılışını Katil Esed… pardon Kardeş Esad’la Erdoğan birlikte yapıp protokolde birlikte izliyor maçı. Tribünlerde Türkiye ve Suriye bayrakları…

Ardından gelsin ortak kabine toplantıları, Bodrum’da ailece birlikte tatiller…

Eeeee?” diyenleri duyar gibiyim, daha sonra gelinen noktayı gözüme sokarak. Bir de şöyle düşünün: Ara bu kadar açılmasaydı, Kanarya’dan sonra da Arslan, Kartal gidip maçlar yapsaydı, dostluk-barış-kardeşlik devam etmez miydi?

Şimdi gelin Mısır›a. Yok, Katar’a gelin. Oradan dünyaya geçilen el sıkışma fotoğrafına.

***

Birbirine kenetlenmiş iki elden biri Cumhurbaşkanımızın, diğeri Mısır Cumhurbaşkanı Sisi. İşi daha ileri götürmüş, sırayla sol ellerini de kenetli iki elin üzerine koymuşlar. Unuttuk dercesine, dostça. Gözler de birbirine kenetli.

Bu fotoğrafın bir çırpıda sildiklerini hatırlayın: Tiran, Katil, Darbeci Sisi. “Ben böyle biriyle asla görüşmem” denilen Sisi. “Beni barıştırmak isteyenler var. Asla kabul etmiyorum, etmem de” denilen Sisi. Bize “Rabia”yı hediye eden Sisi. Onlarca insanı idam ettiren Sisi. Seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi’nin “cinayeti” ile suçlanan Sisi. “Bir zalimdir, bir demokrat değildir” denilen Sisi. BM’de aynı masaya oturtuluyor diye yemeğe katılmadığımız Sisi. 23 Haziran seçimlerinde İmamoğlu ile Yıldırım yarışırken “Pazar günü Sisi mi diyeceğiz, Binali Yıldırım mı?” diye devreye sokulan Sisi.

***

Tabii bunlar çok ağır şeyler, ama diğeri de boru değil, Dünya Kupası! İşte sporun gücünün; dostluk, barış ve kardeşlik olduğunun ispatı! Hepsi bitti gitti.

Arap medyasının “amiral gemisiMısır’ın Al Ahram gazetesi fotoğrafa ne demiş diye baktım. 2013’te “Başbakan Erdoğan’ın desteklediği Müslüman Kardeşler Cumhurbaşkanı Mursi’inin uzaklaştırılmasıyla kopan ilişkileri”, Suriye ve Libya’daki çatışmalı hali hatırlatıp, “Erdoğan ve Sisi arasında Doha’da zirve” demişler.
Bakın işte, nereden nereeeye! Spor sayesinde!

Şimdi tutup “Bu can bu bedende durdukça” diye söylenenleri, oradan U dönüşlerini, Kaşıkçı cinayeti ile suçlanan Prens Salman’la da maç yapılmadan kucaklaşıldığını hatırlatıp bana faul yapmayın.

Sportmen olun biraz; “Doha’da diplomasi” diye uçaktan bildirenleri okuyun, Cumhurbaşkanımızın literatüre “pinpon diplomasisi”den sonra “futbol diplomasisi”ni de kazandırmış olmasından keyif alın, önümüzdeki maçlara bakın!’

Dostluk, barış ve kardeşlikle kalın!