Her ölüm erken ölümdür. Yaşamın acımazlığının ölüm üzerine sağladığı tasarruf ölenlerin unutulması üzerine kurgulanmıştır.

Yıllarca devam eden sporcu ölümleri, maalesef spor mesleği üzerinde birtakım tartışmaları beraberinde ortaya koyarak sürekli ölümler üzerine kaygı süreci başlatıyor.

Toplantılar ve tartışmalar ile varılması gereken sonuca bir türlü ulaşılamıyor. Cenaze törenlerinin anlamlılığı içine sıkışıp kalınıyor.

Fiorentina’nın kaptanı Davide Astori ve Tours’un altyapısında forma giyen 18 yaşındaki futbolcu Thomas Rodriguez geçirdikleri kalp krizi sonucu hayatlarını kaybettiler.

Üzülmemek elde değil.

Varoluş gerekçelerinin sorumluluklarını yerine getirme isteği ile çizdikleri yolun içinde bir bedel olarak yaşamlarının sona ermesi acı bir olay.

Bu bir diyet olamaz.

Bilimin spor sektörünün içinde elde ettiği alan ve spora katkıları, artık süreç içerisinde hem kalitenin artmasına hem de sporcu sağlığının korunmasına yönelik büyük avantajları da beraberinde getiriyor.

Rekabet koşullarının değeri, ancak eşit koşullarda ve etik değerler içerisinde anlam bütünlüğünü sağlar.

Sponsorların talepleri, menajerlerin komisyonları, yönetici komisyonları, medyanın reklam kaygısı maalesef tüm etik değerlerin delinip koşulların farklılaşmasına olanak sağlıyor.

Sporun bir sanayi, sporcunun da meta olarak kabul ettirilme baskısı savaş arenasındaki gladyatörlerin koşulsuz ve sonu ölümlerle biten savaşını andırıyor.

Bilimsel çalışmalar, insanın var olma koşullarını sağlayan genetik kodlar üzerinden tüm detayları açıklayarak, yaşam koşullarının gelecek değerlerini de ortaya koymaya başlamıştır.

Bilimsel buluşların geçerliliği ancak onun yanlışlığı ispat edilince yok olur. Bunun dışındaki bu geçerlilikleri reddeden tüm yorumlar, feodal tepkimeler ile tamamen kişisel husumet ve kişisel çıkar kaygılarının birer yansımasından ibarettir.

Üst düzey sporculardan maksimum performans beklerken onların da kendilerine ait birtakım güvence talepleri olacaktır. Bunları sağlamak her kulübün, her antrenörün ve tüm kamuoyunun sorumluluk alanına girer.

Bunun en belirgin özelliği, sporcuların etik değerlere uygun ve doğru çalıştırılarak emeğinin karşılığının verilmesidir.

İşte burada bilim devreye giriyor.

Madem spor bir sektör, sektörün ana özelliği de üretimin doğru kodlanmasıdır. O zaman tüm bunlar, sporcu için en temel değer olacaktır.

Bilimin dinamikleri dayanak olarak esas alındığında, vücudunun anatomik özelliklerini doğru tanımlayarak, verilecek eğitimin veya profesyonel antrenman metotlarının içeriği doğru olarak belirlenmelidir. Bu ayrıca sporcu için sağlık güvencesidir.

Her oyuncunun kas ve kalp-damar yapısı farklıdır. Her sporcunun oksijen kullanma kapasitesi farklıdır. Her sporcunun rejenerasyon süresi farklıdır…

Tüm bu veriler her insanda olduğu gibi, sporcuların da sahip olduğu ve bilimsel olarak da geçerliliği ispatlanmış olan ACTN3 ve ACE genleri sayesinde sporcuya kodlanmış durumdadır. Artık bu verilere ulaşmak kolaydır. Bilim bunu bize sunmuştur.

Tüm bu farklılıklara rağmen, her sporcuya aynı yüklemeyi yapmak hem sporun metodolojik gerçekleri açısından hem de sporcunun güvenliği açısından ciddi sakıncalar içeriyor.

Bilimsel açıdan etik de değildir.

Madem her sporcu farklı genotiplere sahip ve bu kadar ayrıntılı bilgiler elde ediliyor, o zaman bireysel sporcuyu ve aynı takım içindeki tüm sporcuları sahip oldukları genotipin analizine göre çalıştırmak gerekir.

Antrenman yoğunluğu, antrenman süresi, dinlenme süresi, tekrar sayısı, maç yoğunluğuna karşı tepkisi, rejenerasyon süresi ve beslenmede kalori değerleri ile beslenme farklılıkları genotip farklılıkların temelini oluşturuyor.

Bu kadar ayrıntı üzerinden yapılan değerlendirmenin karşılığı; bu farklılıkları baz alarak, farklı genotiplere göre ayrı yükleme programlarını uygulayacak bilimsel verilere sahip olunmalı ve bunları yorumlayarak doğru programları uygulayacak kadroya sahip olunması gerekliliğidir.

Bu aynı zamanda bir can güvenliği sorumluluğudur.