Sanat neye yarar, neyi anlatır, kime?

Bugünlerde izlediğim bir film bu soruyu anımsattı bana! Spotlight. Thomas McCarthy’nin yönettiği film Boston Globe Gazetesi’nin araştırıp yayınladığı bir haber nedeniyle yaşananları anlatıyor.

Filmi hayranlıkla ve ibretle izledikten sonra sinemadan mutsuz ve adeta umutsuz olarak ayrıldım.

Film bir gazete yönetiminin ne kadar demokrat olabileceğini örnekliyordu. Spotlight isimli dört gazeteciden oluşan araştırmacı ekip gazetenin yönetim kadrolarına karşı bağımsız ve kapalı bir çalışma yöntemine sahiptiler. Yapacakları araştırmanın gereği olarak kuracakları ilişkiler, yapacakları incelemeler, kullanacakları zaman konularında özgür bir yöntemle çalışıyorlar. Araştırma konusu ise yine bir demokrasi örneği. Muhafazakâr bir eyalette kiliselerde cinsel tacize uğrayan gençlerin ve çocukların varlığını ve dahası bu tacizlerin sıradanlaşmış, kanıksanmış, üstü örtülmüş olduğunu farkediyorlar. Bu çok riskli konuyu korkusuzca irdelemeye başlıyorlar. Uzun araştırmaları sonucu anlaşılıyor ki bu alçaklık çok sayıda çocuğun yaşamını cehenneme çeviriyor, toplumla, aileleriyle ilişkilerinde aşılmaz izleriyle sürüp gidiyor. Yine anlıyorlar ki devlet yönetimi ve kilise yönetiminin işbirliğiyle örtbas edilen bu olaylar uzun yıllardır sürüyor, biliniyor hatta fazla da yadırganmıyor.

Yönetmen Thomas McCarthy filmi özellikle bir kahramanlık öyküsüne çevirmeden eleştirisini (gazetecilerin bile) özeleştirileriyle dengeliyor. Eleştirisini hatalı kişilerden hatalı topluma ve yönetim erklerine yöneltiyor.

Spotlight 2016 Oscar adayları arasında en iyi filmler arasında yarışırken, filmin oyuncularından Rachel Mc Adams yardımcı kadın, Mark Ruffalo da yardımcı erkek oyuncu adayları. Ayrıca Amerikan Ulusal Eleştirmenler Birliği, ‘Spotlight’ı 2015’in en iyi filmi seçti.

Filmin beni bu kadar etkilemesinin nedeni sanırım asıl hapiste olan gazetecilerimizi hatırlatmasıydı. Üstelik hapisteki gazeteciler kendi kişisel araştırmalarıyla mahkeme kayıtlarına ulaşmış ve hukuken açığa çıkmış bilgi ve belgeleri yayınlamışlardı. Yargılama sürdüğüne göre toplumun haberleri duyma ve bu konuda yorum yapma hakkı da doğal olarak oluşmuştu. Yani gazeteciler, bizlerin haber alma hakkımızı korumak adına tutukluydular üstelik henüz yargılanmaya başlanmamıştı. Silivri’deki Umut Nöbeti’nde beklerken, mesleklerini gereği gibi yaptıkları için; işlerinden, sağlıklarından, canlarından olan gazetecilerimizi saygıyla yâd ettim.