Susuzluk tehlikesi her an artarken, Bakanlığın su toplama havzalarının korunması yönetmeliğinde yaptığı değişiklik, havzaları madene, imara ve işletmeye açmayı hedefliyor

Su havzaları yönetmeliğinde değişiklik yapıldı: Susuzluk kapıda hedef hâlâ rant

DEMET SARGIN

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nde değişiklik yaptı. 14 Şubat tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklikte, içme suyu kaynak ve havzalarına dair kısa, orta ve uzun mesafeli mutlak koruma alanları kaldırıldı. Ayrıca içme ve kullanma sularıyla ilgili kirletme yasakları da iptal edildi. Buna göre artık su havzalarına inşaatlar yapılabilecek, maden ocağı açılabilecek, her türlü atık dökülebilecek.

Kanal İstanbul talanı ülkeye yayılacak
Kuraklık ve susuzluk tehlikesi her geçen gün daha da büyüyor. Uzmanlar, yağmur suyunda dahi depolamaya gidilmesi gerektiğini söylerken, Bakanlık su kirliliği kontrolü yönetmeliğinde ve havza koruma yönetmeliğinde değişikliğe gitti. Kanal İstanbul Projesi’nin su toplama havzalarını yok edecek biçimde planlanmasının ardından yapılan değişiklik, bu tür projelerin çoğalacağının da habercisi.

Değişiklik, su havzalarının imara açılmasını, buralarda maden ocağı açılmasını ve buraların atık deposu olarak kullanılmasını hedefliyor.

İçme suyu kaynağında akaryakıtlı araç
Kaldırılan maddelerden ilki, ‘Su kaynağının ve havzasının korunmasına yönelik madde’. Buna göre artık, temiz sulara atık sular dökülebilecek, akaryakıtla çalışan araçlar içme suyu alanlarında çalıştırılabilecek, bu alanlar ihaleyle avcılığa, balık yetiştiriciliğine, su ürünü çıkarılmasına açılacak, derelerden kum çıkarılması için kum ocağı açılmasına izin verilecek.

Su havzaları yapıya açılıyor
Değişiklik, su toplama havzalarındaki arazilerin koruma statüsünün kaldırılmasını da kapsıyor. Değişiklikle, “Mecburi teknik tesisler hariç olmak üzere, bu alanda hiçbir yapı yapılamaz” maddesinin ortadan kaldırılması, havzaların hızlı bir şekilde yapılaşmaya açılacağının da habercisi.

Turizm ve sanayi tesisi kurulabilecek
Mutlak koruma alanı sınırından itibaren 900 metre genişliğinde yer alan ‘kısa mesafeli koruma alanları’ değişikliğine göre ise bu alanlarda artık turizm ve sanayi tesisleri, iskân yerleşimleri, dinlenme tesisi, akaryakıt ve benzin istasyonları kurulabilecek. Öte yandan katı ve sıvı atıkların depolanması için de kullanılabilecek.

2 katlı bağ evi şartı kaldırıldı
Koruma alanının 1 kilometrelik bölümünü tarif eden ‘orta mesafeli koruma alanları’ değişikliğinde ise yine çok ciddi kararlar yer alıyor. Eski yönetmelikte yer alan, ‘koruma alanı sınırından sonra yapılan inşaatların toplamda 2 katı ve 250 metrekareyi aşmayan bağ ve sayfiye evleri şartı’ ortadan kalkıyor. Böylece, büyük inşaat şirketlerine su toplama havzalarının peşkeş çekilmesinin de önü açılmış oldu.

Maden çıkarmak yasal hale geldi
Yine ‘orta mesafeli koruma alanı’ bölgelerinde maden çıkarma işlemleri için gerekli olan “faaliyet sonunda arazinin doğaya geri kazandırılarak terk edileceği hususunda faaliyet sahiplerince noter tasdikli, yazılı taahhüt” de ortadan kaldırıldı. Yani, ülkenin dört bir yanında tepkilere sebep olan maden işletmeleri için sırada su havzaları var.
Kısa ve orta mesafeli koruma alanları dışında kalan bütün su toplama havzası da ‘uzun mesafeli koruma alanları’ kapsamında yer alıyordu. Bu alanlarda tehlikeli atık üretmeyen, atık su oluşturmayan tesislere verilen izin genişletilerek söz konusu şartlar kaldırıldı. Çöp depolama alanı olarak kullanılmasının önünü de açan değişiklikte turizm ve iskân faaliyetlerine de izin verilmiş oldu. Maden çıkarılması da yasal hale geldi. Diğer iki koruma alanı değişiklikleri de yine uzun mesafeli koruma alanları için de geçerli kabul edildi.

***

Düşünülmesi mümkün olmayan sonuçlar doğar
Değişikliğe tepki gösteren Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şube Su ve Atıksu Komisyonu'ndan Selahattin Beyaz, gittikçe artan kuraklığa dikkat çekti. “İklim değişikliğinin de etkisiyle su yönetimi Türkiye için büyük önem taşımaktadır” diyen Beyaz sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu yönetmelik değişikliği ile; düşünülmesi bile mümkün olmayan sonuçları ortaya çıkacağı açıktır. Su havzalarının; insan ve diğer canlıların yaşam kaynağı olduğu gerçeğini sermayenin umursamadığı anlaşılmaktadır. Su koruma alanlarının kaldırılması ile havzalar yapılaşmaya açık hale getirilmiş ve yine havzaların su kaynağı dışında kullanılmasının önü açılmıştır. Değişiklik, ilk başta Kanal İstanbul Projesi’nin önünü açıyor şeklinde yorumlansa da, ülkenin bütün havzaları için geçerli olduğu gerçeği göz önüne alındığında yıkımın boyutu anlaşılır hale gelmektedir. Su kaynaklarının korunması İnsan ve diğer canlılar için en önemli ilkedir. Sermayenin doymak bilmeyen emek sömürüsü yanında tüm canlı yaşamına ait olan ekolojik yaşam alanlarını da sermaye olarak kullanma ihtiyacı, kabul edilebilir ve sürdürülebilir bir durum değildir. Su havzalarının yönetimlerinde paydaşlarına danışmadan alınan bu kararlar hakkında, odamız, bütün üyeleri ile halkımızın bilgilendirme ve hukuk mücadelesinde yerini alacaktır.”