Kanal İstanbul Projesi’nin parçası olduğu ilan edilen geçişlerden birinin temel atma töreni Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılımıyla bugün yapılıyor! Kanal İstanbul’un parçası olarak sunulsa da temeli atılan Sazlıdere geçişi aslında 3. Köprü’nün bağlantı yollarından biri ve Kanal’la doğrudan bir ilişkisi yok. Sazlıdere Su Havzası’nın hemen altından geçtiği için projenin su havzasına şu an için bir olumsuz etkisi de bulunmuyor. Temel atmaya konu olan geçişin ısrarlı bir biçimde bizzat iktidar çevreleri tarafından Kanal İstanbul Projesi’yle ilişkilendirilmesinin temel nedeni bu vesileyle Kanal’a karşı oluşan muhalefetin direncini kırmak ve masrafsız kararlılık mesajı vermek!

Madem öyle biz de bu vesileyle Sazlıdere üzerinden bazı gerçekleri hatırlatma fırsatını kullanalım. Sazlıdere, Kanal Projesi’nin bam teli niteliğinde çünkü İstanbul’a su sağlayan önemli havzalardan biri olma işlevini görüyor. Ne var ki Kanal İstanbul’un inşası durumunda Sazlıdere Su Havzası’nı unutmamız gerekecek!

Sazlıdere konusundaki hassasiyet sadece “iktidara garezi bulunan” uzmanların görüşü değil! 2019 öncesinde AKP’nin yönetiminde olan İBB ve özel olarak İSKİ de uzunca bir süre Sazlıdere konusunda hassasiyet gösterdi; çeşitli zaman aralıklarında bölgede koruma amaçlı yıkımlar gerçekleştirildi.

Bu konudaki örneklerden sadece biri olarak İSKİ’nin kendi sayfasında hâlâ duran 23 Mart 2007 tarihli şu habere bakalım;

İSKİ’nin “Mutlak Koruma Alanlarında Sıfır Yapılaşma Projesi” kapsamında bir adım daha atılarak, Sazlıdere Mutlak Koruma Sahası’nda kalan 40 bina ortadan kaldırıldı.

Geleceğimizin teminatı olan içmesuyu havzaları tüm yapılaşmalardan arındırılıyor. İSKİ, İstanbul’un geleceğini teminat altına almak için Havza Koruma Yönetmeliği’ne göre barajlar etrafındaki mutlak (0-300 m) ve kısa (300-1000 m) mesafeli koruma alanlarında hiçbir şekilde yapılaşmaya müsaade etmiyor. Bu doğrultuda bugüne kadar 1724 bina, İstanbul’un geleceği için İSKİ ekipleri tarafından yıkıldı.

1998 Yılında hizmete alınan ve yıllık 85 milyon metreküp kapasitesi ile İstanbul’un su kaynaklarından olan Sazlıdere Barajı mutlak koruma alanı bütün yapılardan arındırılıyor… Dursunköy, Şamlar ve Sazlıbosna Köyleri’nde bedelleri ödenerek kamulaştırılan besi çiftliği ahırları, fabrika ve evlerden oluşan 40 yapı, İSKİ ekipleri tarafından yıkıldı.

Bir muhalif uzman olarak, mutlak koruma alanlarında sıfır yapılaşma lafını da, geleceğimizin teminatı olan içme suyu havzalarını da, hiçbir şekilde yapılaşmaya müsaade edilmeyeceği satırlarını da ben yazmadım! AKP’nin iktidarda olduğu dönemde İSKİ sayfasına o dönemin yöneticileri tarafından yazıldı bunlar. Şimdi geleceğin teminatı o su havzası bir bütün olarak tahrip ediliyor. Dursunbey, Şamlar ve Sazlıbosna Köylerinin besi çiftliği ve ahırlarını kendi ifadeleriyle İstanbul’un geleceğini teminat altına almak için yıkanlar şimdi yapılaşmadan arındırdıkları 85 milyon metreküp kapasiteli su havzasına beton dökme derdindeler. Sonra Kanalın iki yakasına Yeni İstanbul adı altında lüks konut alanlarını konduracaklar! Bu, 2007 yılında hiçbir şekilde yapılaşmaya müsaade edilmeyeceğini söyledikleri yerde 83 km²’lik bir alanın yapılaşmaya açılması anlamına geliyor.

Uluslararası uzmanlar, gezegenin geleceği açısından, iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik ve küresel azot döngüsü olmak üzere üç eşiğin geri döndürülmesi imkânsız biçimde aşıldığını söylüyorlar. Su havzalarına, denizlere ve akarsulara yapılan müdahalelerin bu üç eşiğin aşılmasında önemli bir payı olduğunu da ekliyorlar. Dolayısıyla jeopolitik açıdan bir krize yol açar mı öngörmek zor ancak bildiğim bir şey varsa o da Kanal İstanbul’un küresel ekolojik krize de bir katkısının olacağıdır.

“Geleceğimizin teminatı olan su havzalarının” yerine “geleceklerinin teminatı olan Kanal’ı” koymakta kararlı görünüyorlar. Koydukları yerde geleceğin olmayabileceğini söyleyen uzmanların sesi beton mikserlerinin gürültüsünde duyulmuyor.

Ses duyulmuyor ama görüntü var; müsilaj, kanalını bulup Marmara’dan Ege’ye doğru ilerliyor…