Bugün Dünya Su Günü. Kuraklık ve susuzluğun tüm dünyada alarm vermeye başlamasıyla değeri daha da artan suya sağlıklı bir şekilde ulaşmak her geçen gün zorlaşıyor. Ülkemizde de durum iç açıcı değil. “Su stresli ülke” kategorisine giren Türkiye’de, yapılan araştırmalara göre 2004 ile 2016 yılları arasında su kullanımında yüzde 50’den fazla artış gerçekleşti. Yine araştırmalar, bu […]

‘Su stresi’ büyüyor!

Bugün Dünya Su Günü. Kuraklık ve susuzluğun tüm dünyada alarm vermeye başlamasıyla değeri daha da artan suya sağlıklı bir şekilde ulaşmak her geçen gün zorlaşıyor.

Ülkemizde de durum iç açıcı değil. “Su stresli ülke” kategorisine giren Türkiye’de, yapılan araştırmalara göre 2004 ile 2016 yılları arasında su kullanımında yüzde 50’den fazla artış gerçekleşti. Yine araştırmalar, bu hızla yapılan bir tüketimin 20 yıl içerisinde kaynakları tüketeceğini ön görüyor. Bu da gelecekte su kaynakları üzerindeki baskının artması anlamını taşıyor.

2023’te büyük azalma

Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’nın (TSKB) konuyla ilgili hazırladığı rapor da ülke geleceğindeki su sorununu belirginleştiriyor. Raporda şu ifadeler kullanılıyor: “Türkiye’de 2015 yılında bin 422 metreküp olarak hesaplanan kişi başına düşen su miktarı, 2017 itibarıyla bin 386 metreküp olarak hesaplanmaktadır. Avrupa’daki ve dünyadaki diğer ülkeler incelendiğinde, Türkiye, kişi başına kullanılabilir su miktarı açısından su sıkıntısı çeken ülkelerden biri olarak göze çarpmaktadır. Genel bir kural olarak, kişi başına yıllık 5 bin metreküpten fazla su potansiyeli olan bir ülke su zengini olarak kabul edilmektedir. 2023 yılında 87 milyon nüfusa sahip olması beklenen su stresli Türkiye’nin, 2023 yılındaki su potansiyeli bin 289 metreküp/kişi seviyesine düşecektir.” Raporda, nüfus arttıkça sorunun daha da derinleşeceği, hızla önlem alınmasının büyük önem taşıdığı da belirtiliyor.

Tarımsal üretim düşecek

Birleşmiş Milletler’in (BM) raporu da yine susuzluğun dünya genelinde ne kadar kritik seviyede olduğunu ortaya koyuyor. Rapora göre yeryüzünde giderek artan su sıkıntısı ve doğal çevre bozulması yüzünden, 2050 yılına kadar tahıl üretimi yüzde 40 düşebilir. Çarpıcı rakamlar içeren rapor, fakir ülkelerin bu olumsuzluklardan daha fazla etkileneceğini ve zengin ile fakir ülkeler arasındaki uçurumun artacağı tehlikesine de işaret ediyor. Temiz suya ulaşmanın bir insan hakkı olduğunun belirtildiği raporda, her 10 kişiden 3’ünün bu haktan mahrum olduğu bilgisi de yer alıyor. Güvenilir içme suyu kullanamayanların yarısından fazlası ise Afrika kıtasında yaşıyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) “İçme suyu, Hıfzıssıhha ve Hijyen” raporu da BM’nin raporunu doğrular nitelikte. Bu rapora göre ise dünyada 159 milyon insan, içme suyunu, hijyen açısından en düşük düzeydeki “yer üstü” sularından karşılıyor. Raporda, hijyen açısından içme suları en düşükten en yükseğe doğru “yer üstü”, “işlenmemiş”, “kısıtlı”, “temel” ve “güvenli işlenmiş” olarak sınıflandırılıyor.

***

Ergene, Büyük Menderes, Gediz… HAVZALAR CAN ÇEKİŞİYOR

CHP Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, bir açıklama yayınlayarak su sorununa dikkat çekti. Karaca, “Su varlığımız ciddi bir kirlilik tehdidi altında. Sorunun nedeni olanlar çözüm üretmeye yanaşmıyor” dedi. Karaca şöyle konuştu: “Ülkemizin 2050’ye doğru ‘su fakiri’ durumuna gerilemesi bekleniyor. Ergene, Büyük Menderes, Gediz, Sakarya gibi ülkemizin en önemli tarım havzaları ilgisizlik nedeniyle suyunu kaybetmektedir. Bu havzalarda su, en düşük su kalitesi seviyesindedir. Acilen harekete geçilmeli! Yer altı ve yerüstü suların ve yine topraklarımızın kirlenmeden önce korunmasına yönelik önlemler alınmalı, denetimler etkin biçimde yürütülmelidir. 25 akarsu havzamız için arazi etüt ve kullanım haritalarının hazırlanarak, ekosistem temelli bir yaklaşımla gereğine uygun üretim planlaması, katılımcı bir anlayışla acilen uygulamaya konulmalıdır.”

***

Sular HES’lere feda ediliyor!

Ordu Çevre Derneği (ORÇEV) “Dünya Su Günü” nedeniyle açıklama yaparak suyun önemine dikkat çekti. ORÇEV Başkanı Gül Ersan yaptığı açıklamada, “İçme sularımız artık kaynağından doğrudan gelmiyor, 5-6 HES’in boruları ve makinelerinden geçip bize ulaşıyor. Ayrıca, HES inşaatları sırasında dere yatağında çalışan iş makineleri nedeniyle de sularımız kirleniyor. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de içilebilir temiz sular giderek azalıyor. Biz ise derelerimizi 49 yıllığına kiraya verdik. Yoksulluk artarken paketlenmiş suların fiyatı da sürekli artıyor. Yakın bir zamanda su için savaşların çıkması beklenmedik bir şey değil. Her canlının temiz suya erişim hakkı vardır. Her vatandaş suyu ücretsiz kullanmalıdır” dedi.