Suç ve haz

Tarantino’nun, Reservoir Dogs (Rezervuar Köpekleri) filminde, Marvin (sandalyeye bağlanmış polis memuru) cesur bir şekilde, Mr. Blonde’a kendisine “istediği kadar işkence edebileceğini, hiçbir şey bilmediğini,” söylediğinde, Mr. Blonde sakin bir tavırla Marvin’e bilgi alana kadar gönlünce işkence edeceğini ve Marvin’in tek umudunun “bir işe yaramayacak da olsa hızlı bir ölüm için dua etmek,” olduğunu söyler. Böylece izleyicinin hiçbir ‘mazereti’ kalmaz; sadist bir katilin masum bir polise zevk için işkence edeceği açıktır ve bizim filmi izlemek, gözlerimizi kapatmak, sinemayı terk etmek ya da filmi durdurmaktan başka çaremiz yoktur.

7 Haziran seçimlerinden sonra yoğunlaştırılmış şekilde muhalif kesimlere yani toplumun bir bölümü üzerine uygulanan şiddet, üstüste patlayan bombalar, ölenler, yaralananlar, katliamlar, yaşanan hak ihlalleri vb. Toplumun bir kesimi bu şiddetten neredeyde haz duyuyordu. İşin kötü tarafı, planlı olduğunu düşündürten bu şiddet filmini toplumun diğer yarısı durduramadı.

Filme geri dönelim. ...Marvin işkenceye uğrayacaktır, yalnızca bunun ne zaman ve ne kadar kötü olacağı belirsizdir. Sahnenin bu bölümünde, kurbanının etrafında dönen, Blonde’u takip eden kamera Marvin’in etrafında dolanır. Bu sekansta sert kamera hareketleri ve Marvin’i canlandıran aktörün performansı damga vurur. Marvin’in başı devamlı bir aşağı bir yukarı kalkıp inmekte ve omuzları kasılmaktadır, bu da izleyici için sahnenin gerginliğini ve kaygılı halini pekiştirir.

...Mr. Blonde’, Marvin’in kulağını keserken kamera mizansende bir boşluk yaratır.

...Young, bu sekansta üç farklı strateji tespit eder: En çok şiddet içeren görüntülerin gizlenmesi (polisin kulağının kesilme ânı), hem izleyici hem kurban için sahnenin yoğunluğuna ara verilmesi (Mr. Blonde işkencenin ortasında depodan çıkar ve aydınlık otoparka girer) ve Mr. Blonde’un şarkılar eşliğinde dans eden ‘havalı’ bir adam olarak sunumu. Bu üç strateji izleyiciyi manüple eder ve uygunsuz bir konuma iter; izleyici hem işkenceden haz alır hem de dehşete düşer.

Manüplasyon her biçimde ve araçla devam etmektedir... Suça haklılık nedenleri sıralayarak yapılan, böylelikle şiddeti mazur gösteren çark dönmeye devam ediyor. TV dizileri de bunun bir parçası. Örneğin ‘Çukur’ dizisinde de benzer sekanslar vardır -çatışma başlarken/şiddet içeren sahnelerde dans eden adam- Bu sahnelerden dizi izleyicilerinin haz duymadığını kim iddia edebilir? Mahalleyi ve mahalleliyi dış müdahalelerden koruyan, ama kendilerine mafya demeyen, gerektiğinde adam öldürmekte gözünü kırpmayan bir aile ve onlara destek veren mahalleli gençler... Şiddetin veriliş biçimi özellikle abartılı ve zaman zaman ironik bir yapıya sahip. Bu abartı ve ironi senaristler tarafından belki de diğer şiddet içeren film ya da dizileri sarakaya almaktır, bilemem. Öyle de olsa bu estetik anlayış postmodern bir çukurdur. Nerdeee! mahallelerdeki devrimci örgütlenmeler... Burjuva yaşamının entrikalarını anlatan ‘Ufak Tefek Cinayetler’, ya da ‘Söz’, ‘Savaşçı’ gibi dizilerin, insanı/toplumu gerçek yaşamında var olan yozlaşmaya ve şiddete alıştırmadığını kim söyleyebilir?

...Marvin’in çığlıklarını dinlerken, izleyicinin bu kurguyu düşünmek, sahneye tepki vermek ve bu tepkinin üzerine düşünmek için yeterince vakti vardır. Yönetmenin varlığının hissedildiği bu planlanmış ara, izleyiciyi korkaklık ve ikiyüzlülükle suçlar: Burada işkencenin gerçekleşeceğini biliyor olmamıza rağmen, bizi orada kalıp izlemeye zorlayan itki nedir? (Üstelik zavallı Marvin gibi elimiz kolumuz bağlı değildir.) Oradan ayrılmasak da, o korkunç sahneyi izleyemez, ve bakışlarımızı kaçırırız. Ya da gözlerimizi kaçırmamızı sağlayan yönetmen bizimle dalga geçiyordur: “Gerçekten bakmak istiyor musunuz?”

‘Rezervuar Köpekleri’ filmindeki sekansı, Sarah Casey Benyahia; “Suç” adlı kitabında ‘Şiddet İçerikli Filmler ve Etkileri’ bölümünde anlatır.

Tarantino’nun filmini izlemiş olsak ne olur, olmasak ne olur? İçindeyiz zaten, yaşıyoruz. Suç işleniyor. Suçlu yok! Sokak ortasında kadınlara erkek şiddeti uygulanıyor, direnişçi insanlar üzerine savaş sahnelerini aratmayacak tanklar, tomalar sürülüyor, plastik mermiler atılıyor, üstüne vazife çıkaranlar satırlarla saldırıyor, ve... ve... ve... Yetmiyor diziler devreye giriyor, alıştırıyor, uyutuyor...

İzleyen, işten gelmiş yorgunlukla ayaklarını kanepesine uzatmış dizisini izliyor, İyi de, haz almak da ne oluyor?