Sudan sokakları bu sözlerle direnişte durduğu konumu belirledi: “Geriye dönmek mümkün değil” ve “Anlaşma yok, ortaklık yok, orduya meşruiyet yok.”

Sudan’da Direniş Komiteleri'nin geleceği
Sudan’da örgütlenen Direniş Komiteleri, hem orduya hem de neoliberal iktidara karşı direnişi sürdürüyor.

Sara Abbas - Magdi El Gizouli

2018 yılının aralık ayında başlayan kitlesel bir ayaklanma Sudan’da şimdiye kadar iki büyük dalga halinde gözlemlediğimiz devrim sürecini başlattı. İlk dört ayda protestolar büyüdü ve Nisan 2019’da ülkeyi otuz yıldır askeri rejimle yağmalayan Ömer El Beşir’i devirdi. Ordu, gücünü geri kazanabilmek için sürecin ilk dalgasına sertlikle müdahale etti, 3 Haziran 2019’da Hartum’daki oturma eylemine yapılan saldırı bu müdahalenin en kanlı günü oldu, yüzlerce eylemci öldü, birçoklarının hayatı mahvoldu. Özgürlük ve Değişim Güçleri şemsiyesi altındaki sivil muhalefet karşılık olarak orduyla Ağustos 2019’da anlaşma yaptı. Kurucu anayasa düzeyindeki bu anlaşmaya göre Sudan, ordu ve sivil muhalefetin geçici olarak iktidarı paylaştığı bir demokratik dönüşüm sürecine girecek ve dönüşüm tamamlandığında iktidar tamamen sivil olacak ve seçimlerle belirlenecekti. Eylemler düzensiz şekilde sonraki iki yılda da sürerken ordu ülkede baskın güç olmaya devam etti, hükümette ise sivil başbakan Abdallah Hamdok adalet ve hesap verilebilirlik çağrılarına sırtını döndü, onun yerine neoliberal ekonomi politikalarını hayata geçirmeye odaklandı.


25 Ekim 2021’de ordu bir kez daha yönetime el koyarak OHAL ilan etti ve yarattığı terör dalgası ile ülkenin tamamının kontrolünü ele geçirdi. Bu ele geçirme ikinci bir devrimci dalga yarattı. Bu kez direnişin liderliği el değiştirdi, 2019’da merkezde Sudan Memur Sendikası varken iki yıl sonraki ikinci dalganın öncülüğünü ülkenin tamamında mahallelerde örgütlenen direniş komiteleri yaptı. Komiteler şu ana kadar yalnızca orduya değil aynı zamanda 2019’daki anlaşmaya geri dönülmesi çağrısı yapan dini liderlere ve batılı güçlere karşı da tavizsiz ve kesin bir duruş sergiledi. Direniş komitelerinin yüksek sesle seslendirdiği iki slogan var ki Sudan sokakları bu sözlerle direnişte durduğu konumu belirledi: “Geriye dönmek mümkün değil” ve “Anlaşma yok, ortaklık yok, orduya meşruiyet yok.”

Sudan’da bugün süren direnişin dünya toplumsal hareketleri için en öğretici yapılarından biri direniş komiteleri. İlk dalganın önderliğini yapan memur sendikası, çoğunlukla beyaz yaka sendikalarından oluşuyordu, kitlesel grevler örgütlediler ve etkili sivil itaatsizlik eylemleri organize ettiler. Fakat bu liderlik en nihayetinde anlaşma masasına çekildi ve ordu tarafından teslim alındı. İlk dalgada da önemli rol oynayan direniş komiteleri ise son iki yıldaki “dönüşümde” direnişin merkezine yerleşti ve Sudan’daki egemen siyasi aktörlerin sürdürmeye çalıştığı statükoyu reddeden radikal politikalar benimsediler.

Geçtiğimiz aylarda, başta Mayrno, Wad Madani ve Hartum başta olmak üzere ülke çapındaki direniş komiteleri, örgütlü oldukları mahallelerde, bölgelerde ve diğer devrimci yapılarda tartışılan ve onayı alınan siyasi beyannameler yayınladı. Bu metinler bir yandan toplumsal ve ekonomik eşitsizlikler ile savaş ve siyasi baskıları, sömürge sürecini ve onun sonraki varyasyonları arasında bağ kuruyor bir yandan da ordu, burjuva siyasi aktörler ve Batı güçlerinin desteklediği üstten alta yapıyla çelişen ve çatışan, tabandan gelişecek bir katılımcı demokrasinin imkânı için de yol haritası sunuyordu. Halkın İktidarı için Devrimci Beyanname’nin son hali Nisan 2022’de görüş ve öneriler alınmak için halka sunuldu. Bu metin geliştikçe, Sudan’daki 18 eyaletin 15’indeki direniş komiteleri ve diğer devrimci yapıları metnin geliştirilmesine dahil oldu, belli değişikliklerin yapılmasını sağladı. Amaç, ülkedeki tüm güçlerin desteğine açık olacak son bir beyanname ile devrimci hareketin değişim tasavvurunun yol haritasını çıkarmış olmak.

Komitelerin evriminin hızlanmasıyla “Direniş komiteleri ilerleyen devrimci süreçte ne rol oynayacak” sorusu kendisini gösterdi. Siyasi partilere dönüşüp yerel yönetim konseylerini mi oluşturacaklar yoksa ordu çekilip güncel talepler gerçekleşince yok mu olacaklar? Bu tabii ki büyük ölçüde bu komiteleri oluşturan tabanın somut şartlarına göre belirlenecek. Fakat soru birçok kritik sebepten ötürü önemli, en önemlisi de bu komitelerin orduya karşı ortak tavırlarının dışında hepsinin bölgesel ve sınıfsal olarak farklı talepleri ve öncelikleri olması. Komiteler öne çıktığından beri, onları ordunun, Batı fonlarının, burjuva partilerinin yararına yönlendirme konusunda başarısız girişimler de oldu.

Rahatlıkla söyleyebilirim ki direniş komiteleri ülkedeki en büyük, en genç ve en aktif siyasi yapı. Komiteleri “an sich” (kendinde) olarak niteleyebiliriz. 2019’dan beri geçen süreçte komiteler, devletin zor aygıtına karşı hızlı mobilize olabilen ve manevra yapabilen yapılardan, siyasi ve örgütlenme tecrübeleri ve dönüşümleri doğuran bir takımadaya dönüştü.

Bu konjonktürde sınıf mücadelesi sorununu yükseltmek neden önemli? Ortaya çıktıkları dönemde Hartum’un direniş komitelerinin yoksul işçi mahalleleri Beşir rejiminin kendi durumlarına kayıtsızlığı sebebiyle öfkeyi direnişe seferber etme konusunda kritik hale gelmişti.

Spectre Journal web sitesinden kısaltılarak çevrilmiştir.
Çeviren: Y. Emre Ceren