Sudan’da 30 yıllık askeri diktatörlüğe karşı Aralık 2018’de başlayan eylemler, kısa sürede tüm ülkeye yayıldı ve devrimci bir hareket yarattı.

Sudan’da neoliberalizme karşı direniş sürüyor

Sudan’da devrim Aralık 2018’de, iki sene önce başladı. Haftalar boyu süren barışçıl eylemler, ordu karargahının önünde yapılan kitlesel oturma eylemine kadar vardı. Ülkeyi 30 yıldır yöneten Ulusal İslami Cephe ve Diktatör General Ömer el-Beşir’in iktidarı, 2019’un Nisan ayında sona erdi.

Şu an Sudan’daki duruma yön veren dört başlıca kuvvet var: Ordu komutanları ve Acil Destek Güçleri (RSF), siyasi partiler, ittifaklar ve silahlı gruplar, devrimci güçler ve direniş komiteleri, uluslararası ve bölgesel güçler.

El-Beşir’in devrilmesi Sudan halkının yıllardır süren mücadelesinin ve fedakârlığının bir sonucuydu fakat Aralık 2018 devriminin fitilini ateşleyen olay, ekmek fiyatlarının ve geçim sıkıntısının artmasıydı. İnsanlar sokağa döküldü ve devrimin sloganlarını haykırmaya başladı: “Özgürlük, Barış ve Adalet”.

ÜLKEDEKİ BİR AVUÇ PARAZİT KAPİTALİST

İnsanların taleplerine karşı duranlar arasında, eski rejim ile bağlantılı ve ülkenin tüm kaynaklarını kontrolü altına almış bazı azınlıklar (derin devlet) vardı. Bunlara Sudan siyasetinde ‘parazit kapitalistler’ deniyordu. Aracılar, yabancı banka temsilcileri, petrol sermayesi, yolsuzluk ve yağmaya bulaşmış şirketlerden oluşan bir ağı da yine bu kesim kontrol ediyordu. Kıdemli komutanların ve RSF yöneticisinin de bu grup ile doğrudan bağlantıları var. Bu gruplar ekonomik çıkarlarını gözetmeye devam ederlerken, eski ismiyle Cancavit Milisleri olarak bilinen RSF, krizden güçlü bir oyuncu olarak çıktı. Bunlar altın endüstrisini kontrol ediyor ve Yemen’deki savaşa destek veriyor.

Medya kaynaklarına göre devletin Ordu ve Güvenlik Hizmetleri biriminin temel sanayii sektörlerinde 250’den fazla şirketi var. Bu şirketler vergiden muaf, denetimden azade ve Finans ve Ulusal Ekonomi bakanlığından bağımsız.

El-Beşir’in düşüşünden önce ABD yönetimi ve Troyka ülkeleri Sudan’da bir tür ‘yumuşak geçiş’ planı yapıyorlardı. Afrika Birliği aracılığıyla El-Beşir rejimini muhalif gruplarla pazarlığa oturtacaklardı. Bu plan Sudan Komünist Partisi ve Ulusal Mutabakat Güçleri (NCF) ittifakı tarafından reddedildi. İttifak, değişim yaratmak için halkı barışçıl eylemlere çağırdı. Diğer yandan, Sudan Çağrısı İttifakı’nın yaklaşımı ise batılı ülkelerin planladığı pazarlıkları gerçekleştirmek ve hatta 2020 yılında yapılması planlanan seçimlere katılmaktı. Milli Ümmet Partisi, Sudan Halk Kongresi Partisi ve Sudan Devrimci Cephesi partilerinden oluşan ittifak, yakalanan ivmeden nemalanma ümidiyle 2019 yılı başında devrime katıldı. O esnada Sudan Profesyonel Birliği (SPA) Özgürlük ve Değişim deklarasyonunu yayınladı. Deklarasyon NCF, Sudan Çağrısı ittifakı, ve farklı grupların da imzasını aldı.

Bu geniş ittifaka Özgürlük ve Değişim Güçleri (FFC) adı verildi. İttifak, amaçlarını gerçekleştirmek için kitlesel barışçıl eylemlere destek vermeye kararlıydı. Sudan’ın bugününe ve yarınına büyük katkısı olan diğer bir gelişme de, mahalle ölçeğinde kurulan Direniş Komiteleri oldu. Tek bir merkezden yönetilmeyen devrimcilerin birleştiği bu yapılar, devrim talepleriyle faaliyetlerini sürdürüyorlar ve askeri rejimin dönüşüne engel olmak için çalışıyorlar.

İktidarın son yıllarında uluslararası arenada meşru görülmeye başlanan el-Beşir’e karşı halk, tek başına mücadele yürüttü. Dış güçler ise devrimin gelişimini ve sonucunu kontrol altında tutmakta kararlılardı. 3 Haziran 2019’da yapılan oturma eylemi esnasında yaşanan katliam, Sudan devriminin çıkarlarını tehdit ettiğini düşünen bir takım bölgesel kuvvetlerin onayını almadan yapılmış olamazdı. Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır ve bazı batı ülkelerinin olayda parmağı olduğu kısa sürede anlaşıldı.

IMF REÇETESİ ÜLKEYİ KRİZE GÖTÜRÜYOR

Ağustos 2019’da geçici hükümet kuruldu. Egemen Konsey’deki askeri üyelerin yarattığı çeşitli güçlükler ve engeller ile karşılaşıldı. Askeri temsilcilerinin rolünün ‘onursal’ nitelikle olması üzerinde anlaşılmasına rağmen, üyeler yürütmede önemli yetkiler aldı. Hükümetin sivil kanadı halen zayıf ve örgütlü değil. Bütüne bakıldığında yönetimin artık insanların talep ettiği şekilde ‘sivil’ olmadığı kanısı oluştu. Geçici hükümet şu ana kadar Geçici Yaşama Konseyi’nin kurulmasına aracı oldu fakat Darfur katliamında ve ülkede yaşanan diğer katliamlarda yaşamını kaybedenler için adaleti tesis edemedi.

ABD Sudan’ı ‘terör destekçisi devletler’ listesinden çıkardıysa da, geçici hükümetin IMF ve Dünya Bankası’nın peşine katılarak uyguladığı reçeteler ülkeyi krize götürüyor. Fiyatlar artıyor ve insanlar geçim derdi çekmeye devam ediyor. FFC’nin çağrıda bulunduğu alternatif ekonomik reform planı ve Ulusal Ekonomi Konferansı’nın tavsiyeleri hükümet tarafından tamamen görmezden gelindi.

Dış politika alanında Sudan, Birleşik Arap Emirleri ve Bayreyn’in yolundan giderek İsrail ile ilişkilerini normalleştirdi. İnsanlar bu hamle karşısında şok yaşadı ve geçici hükümetin böyle bir karar almaya yetkisi olup olmadığı tartışıldı. Sudan yönetiminin, uluslararası arenada başkalarının çıkarlarına ve politikalarına hizmet etmek üzere nasıl manipüle edildiğinin güzel bir örneği…

KALICI BARIŞA GİDEN DOLAMBAÇLI YOL

Hükümet Ekim 2020’de RSF ile barış anlaşması imzaladı fakat birçok insan bunu bir barış anlaşmasından ziyade ‘güç paylaşım sözleşmesi’ olarak görüyor. Siviller, yerinden edilmiş kişiler, isyancı gruplar, Sudan Kurtuluş Hareketi (Abdülvahid cephesi) ya da Sudan Halkının Özgürlük Hareketi Ordusu gibi bileşenler anlaşmaya dahil edilmedi. Kalıcı barış için ulusal ölçekli anayasa konseyi kurulmalı ve Sudan’da uzlaşmazlığın kökeninde yatanları anlayabilmek için tüm gruplar masaya oturtulmalı. Ulusal mutabakata varılmalı ve yeni anayasa oluşturulmalı.

Juba’da imzalanan anlaşmanın ardından kabine değişikliği yapıldı. geçici hükümetin halkın iradesine aykırı politikalar uygulamayı sürdüreceği, bölgesel ve uluslararası güçlerin çizdiği yoldan yürümeyi sürdüreceği açıkça görülüyor.

Geçici hükümetin halkın taleplerinden giderek kopmasıyla, Sudan neoliberal bir devlete dönüşüyor. Neticede Sudan’da siyaset bir kez daha bölünecek ve eksenini kaybedecek. Sudan Komünist Partisi Kasım 2020’de FFC’den çekildiğini duyurdu. Öncesinde Sudan Profesyonel Birliği’nin yönetim konseyi de ikiye bölünmüştü.

Özetle, devrimin neticeleri henüz insanların talepleriyle örtüşmüyor. Mevcut geçici hükümet, ülkenin ekonomik durumunu daha da kötüleştirecek neoliberal politikalar peşinde. Bu politikalara direnme ve daha iyi bir Sudan için mücadele etme işi yine Direniş Komitelerine ve farklı devrimci güçlere kalacak.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: Liberation