Şükran Kurdakul’u anımsamak

Aradan 13 uğursuz yıl geçmiş. Boş inançlarla ilgili değil söylenmem; Şükran abiden yoksun geçen zamandan ve ülkenin geldiği durumdan(süreçten) söz eden bir sayı bu yalnızca. Daha yaşasaydı, bu gelinen günlere dayanamazdı belki ezgin yüreğiyle ki o sıkı bir kavga adamı; direncin-direnmenin usta ozanı, yazarı, araştırmacısı!

2004 Aralık ayında yitirdiğimiz Şükran Kurdakul’un yeri ayrı bende. Nazan’la evlilik tanığımızın(nikâh şahidi) da Onun olması, bunun bir göstergesi. Kurdakul’un, sayfalarca tutabilecek yazındaki yerine, yaratılarına, üretimine, siyasal yaşamındaki kesitlere(TİP), kültür-sanat bağlamında örgütçülüğüne değinmekten çok, birlikteliğimize, birkaç anımıza yer vermek bu yazının amacı özetle.

Birincisi, yüz yüze geldiğimiz ilk günde “Sen felsefeci Avni’nin oğlu musun yoksa?” demesi; sınıfında dersine girmese de, Kütahya Lisesi’nden babamı tanıması, nasıl da şaşırtıcıydı benim için. Ben de, onu önce Ataç Dergisi’nden bildiğimi söylemiştim hemen…

Şükran abi, İzmir Karşıyaka Lisesi’nde okurken(1946) Ceza Yasası’nın 142. maddesine aykırı eylemde bulunduğu savıyla 4,5 ay tutuklu kaldığı için okuldan kovuluyor. Çeşitli işlerde çalıştıktan sonra Ceza Yasası’nın 141. maddesine aykırı eylemde bulunma savıyla 2 yıl tutuklu kalıyor. Tutukevinden çıkınca(1955), Tan, Yeni Gazete, Varlık Yayınevi’nde düzelti işlerinde çalışıyor. Yelken dergisini yönetiyor(1958-1962), kendisi de Ataç(1962-1964) ve Eylem(1964-1966) dergilerini çıkarıyor…

Yeryüzü, Beraber, Yelken, Ataç, Yön, Eylem, Ant, Vatan, Akşam, Yeni Edebiyat, Yeni Ufuklar, Yeni Dergi, Yeni Gazete, Yansıma, Cumhuriyet, Milliyet-Sanat, Çağdaş Eleştiri, Yazko Edebiyat, Bilim ve Sanat, Yeni Düşün gibi dergi ve gazetelerinde şiir, yazı ve öyküleri çıkıyor. 1940 Kuşağı toplumcu şairleri arasında yerini alıyor. 1961’de yönetim kuruluna seçildiği Türk Edebiyatçılar Birliği’nin iki dönem genel sekreterliğini üstleniyor. 1977’de Türkiye Yazarlar Sendikası’nın (TYS) yönetim kuruluna giriyor. 1988’de PEN Yazarlar Derneği’nin kurucuları arasında yer alıyor ve 1991-1997 yılları arasında derneğin başkanlığını yapıyor. ‘Şairler ve Yazarlar Sözlüğü’ ile ‘Çağdaş Türk Edebiyatı’ adlı kitapları inceleme türünde birer başyapıt olarak gösteriliyor. Kurdakul, 2000 Yılı Tüyap Kitap Fuarı yanınca Onur Yazarı seçiliyor…

“Aferin ya,” demiş, “15-16 yaşlarında nasıl yakaladın Ataç’ı?” diye sormuştu Şükran abi. “Edebiyat öğretmenim İzgen Bengü önermişti dergiyi(Kızımın adı da İzgen). Okumaya, yazmaya, sanata bizleri yönlendiren; örneğin, Dostoyevski’nin öykülerinden birini oyunlaştıran ve sınıfta sıralar arasında bize oynatan oydu. Eleştirmen, yazar, yayıncı Memet Fuat’ın(Mehmet Fuat Bengü) eşiydi. Onun çıkardığı Yeni Dergi de çok önemliydi(1964-1975)…”

Yaşamlarımız kesiştikten sonra hiç kopmadık Şükran abiyle… Onun yapıtlarından yola çıkarak Kurtuluştan Sonra adlı oyunu sahneledik. 12 Eylül sonrası(1983’lerden başlayarak) benzeri bulunmaz kültür-sanat etkinliklerini(Haluk Şevket de içinde olmak üzere) birlikte kotardık(dinleti-gösteri-söyleşi-toplugörüşme-atölye). 50.Edebiyat Yılında Şükran Kurdakul başlığıyla bir anma günü tasarlanmıştı. “Başkalarının üstlenmesini istemiyorum. Sen yapacaksın!” demişti Şükran abi . Bizim Tiyatro olarak AKM’de düzenlediğimiz gece dolmuş taşmıştı. Görkemliydi katılımcılarıyla da. Kimler yoktu ki sahnede: Yaşar Kemal, Emre Kongar, Kemal Nebioğlu, Atilla Özkırımlı, İlhan Selçuk, Öner Yağcı, Melike Demirağ, Ezginin Günlüğü, Çağdaş Bale; şiir okumalarıyla: Nazan Diper, Candan Sabuncu, Zafer Diper…

Şükran Kurdakul’un Armağan adlı şiirinin son dörtlüğü şöyle:

Biz ki acılar döneminden
ellerimizi kirletmeden geçtik.
Direncim senin olsun,
sevgim senin olsun.