19 Aralık sabahı, tecrit ve F tipi uygulaması için başlatılan ölüm orucu eylemlerine karşı
20 cezaevine birden operasyon düzenlendi. İkisi asker 32 kişi öldü. Operasyona ‘Hayata Dönüş’ ismi verilmişti.

Afrin’e gönderilecek bir füzenin üzerinde ‘Zeytin dalı’ yazısı okunuyor. Demek ki devletin çelişkileri de müstehzi duruşu da değişmiyor.

•••

Tufan sürerken, Nuh beyaz bir güvercini gemiden uçuruyor. Güvercin gemiye gagasında hiçbir şey olmadan dönüyor. Bir süre sonra, aynı güvercin tekrar gemiden havalanıyor. Dönüp küpeşteye konduğunda ağzında bir zeytin dalı tuttuğu görülüyor.

Demek ki sular çekilmiş, Tanrı ile insan arasında barış sağlanmıştır. Hem beyaz güvercin hem de zeytin dalı böylece barışın sembolü sayılır.

•••

Kan, şiddet, duman, ateş, barutu kutsamanın anlaşılır bir tarafı yok. Huzur isteyenin vatan haini sayıldığı bir girdabın tam ortası… Gerçekte savaş değil barış isteyenin insanı ve toprağı her şeyin ötesinde sevdiği anlaşıldığında ne yazık ki çok geç olacak. İktidar pekiştirmek için ‘piyesle’, ‘ölümsüz şehitler’ yaratmaya çalışmak, sadece ‘birliktelik umudunu değil’, koca bir coğrafyayı da sarsacak.

•••

“Afrin’de ‘etek’ karaborsaya düştü” diyor biri. Ölümü, tek tipi, baharı değil kışı, birlikte yaşamak yerine savaşı kutsal sayan erkek toplum, bir türlü büyüyüp ‘adam' olamıyor. ‘Adamların coğrafyasında’ ise önce kadınlar ve çocuklar mağdur ediliyor.

•••

Savaşın öbür yüzü tecavüz, istismar, göç, şiddetin meşrulaştırılıp yeniden inşası ve bu inşaatın kara gölgesinde büyümeye çalışan kayıp kuşaklar demek. Cizre’de hendeklerin arkasında ‘savaşçılık oynayan’ çocuklar örnek.

•••

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Temsilcisi Doktor Gülsüm Kav; büyük bir sosyolojik çıkmazın altını, şiddetin giderek artışını hem nicelik hem de nitelik değiştirmesini 15 Temmuz’a dikkat çekerek aktarıyor: “Şiddetin dozunun, toplumu kadın ve çocukları etkilediğini görüyoruz. OHAL’den bu yana kadın cinayetleri arttı. 2017’de, bir önceki yıla göre mağdur sayısı, yüzde 25 fazlalaştı. Öldürülen kadın sayısı 409 oldu. Şiddet ise nitelik değiştirdi. Evine bomba atılan, parçalara ayrılarak öldürülen kadınlar raporlandı. Karısından öç almak için çocuklarını öldürenlere şahit olduk.” Görür ve kutsanır şiddet de toplumda bu şekilde karşılık buluyor işte.

•••

Kötü izler toplumu böyle sarıyor. Savaş bugünü de yarını da etkileyen çok ağır bir fatura yani. Her yönden tablonun ağırlaşma olasılığı yüksek. Türkiye’nin bir bölümü ‘kahraman Türk askeri güzellemesi’ yaparken, bunların tabutlarla geri dönecek kendi evlatları olduğunu unutuyor. Dahası ‘iktidarları için’ savaşa karar verenlerin çocuklarının çürük raporlarını, askerde değil dünyanın farklı yerlerinde eğitimde olduklarını hafızasından siliyor.

•••

Şüphesiz hafızadan silinen başka şeyler de var. ‘Terör’ koridorunu yıkmak için bir milyondan fazla sivilin yaşadığı alana yönelik bir operasyon var. Oysa ‘sivili olmayan’ IŞİD’e ‘aynı sınırda’ ne kadar müsamaha gösterildiği açık. Üstelik savaşa Afrin’den sınıra bir taş bile atılmadan karar verildi. Suriye savaşı bağladığından beri delik deşik olmuş, tel örgüsü dahi yıkılmış sınırlardan sadece IŞİD’ci, cihatçı Türkiye’ye girip çıkmadı. Bu koridor, ülkede gerçekleşen pek çok katliamın yaşanmasına da neden oldu.

•••

Türk ordusu, Afrin’e cihatçılarla yürüyor. Çeteler Suriye’ye aleni, neredeyse davulla zurnayla, göstere göstere taşınıyor. ÖSO’nun tüm dünyada meşru sayıldığına vurgu yapılıyor. Demek ki dünya bileşende yer alan Nurettin Zengi Tugayı militanının 12 yaşındaki bir çocuğun boğazını kesmesini ve Humus’ta bir Suriyeli askerinin kalbini çıkarıp yiyen El Faruk Tugayı komutanı Halid Abu Sakar’ın yaptığını da ‘ılımlı’ görüyor. Egemenler, istediklerini alıp alandan ayrıldıklarında ılımlı gençler bize kalacak. Yani şeriat ordusu da meşrulaşmıştır artık.

•••

Tek adamın bekası için yürütülen savaş, kimini çok heyecanlandırıyor. Kimi umursamıyor. Bazıları, geri döndükleri kodlarındaki ‘milliyetçilik’ ruhu ile coşuyor. ‘Bir gelecek planı’ ya da ‘vatan haini diyebilirler’ korkusuyla, iktidarın parçalanmış bohçasına yama olma gayretinde olan da var.

Çok basittir oysa. ‘Savaş, kan ve gözyaşıdır. Tam da Nazım’ın söylediği üç sütuna kapkara haykıran puntoları cesaretle hatırlama zamanıdır. Vatan hainliği barış istemekse…

•••

Beyaz güvercin gitti…

En kötü ihtimal derinleşecek ve içinden çıkılamayacak kaostur. Bir avuç toprak, nefes alabilecek hava bulabilirsek, gelecekte katmer katmer koparılan, bir türlü kabuk bağlamasına izin verilmeyen yaralarla uğraşacağız. Artan şiddet, umutsuz çocuklar, meşrulaşan yapılar ve her geçen gün birlikte yaşamın biraz daha sekteye uğradığı kırgınlıklar…

Önce suların çekilebileceğini umut etmek lazım. Ancak bu durumda bile tahribattın büyük olduğu görülecek.