Her kurumda Gülenci bulan polislerin, savcıların, düne dek çok yakın olan partiniz AKP içinde ciddi bir soruşturma yürütmemiş olmasını nasıl karşılarsınız?

Süleyman Soylu’ya aykırı sorular…

Skytürk televizyonunda çalışıyordum. Bir seçim dönemiydi. Elden geldiğince siyasal yelpazede sözü olan tüm parti başkalarını yayına çıkarıyordum. Telefonum çaldı. Demokrat Parti adına aranıyordum. DP Genel Başkanı Süleyman Soylu’nun yayına çıkma isteğini ilettiler. Hak verdim. TKP, ÖDP gibi bana yakın siyasi partileri görmezden geliyordu basın. Taban tabana zıt düşündüğüm LDP, SP, DP’nin de sesi çıkamıyordu. Hepsini ekrana taşıdım, sorularımı sordum.

Soylu’yu konuk ettim. Genç DP’li başkan geldi. Dertliydi. “Anadolu’yu karış karış dolaşıyorum. DP’yi yok etmek istiyorlar ama varız. Lâkin basın bize yer vermiyor. Fikirlerimiz işitilsin istemiyor iktidar. Size müteşekkirim. Cesur davrandınız” dedi Süleyman Soylu. Ben sorularımı sıraladım, Soylu yanıtlarını verdi. Dünyaya hiçbir konuda benzer bakmıyorduk. Ancak fikir çeşitliliği olmadan, demokrasi sağlanamayacağı kesindi ve ben bunun için çabalıyordum. Soylu her yerel televizyonun yayınına koşuyor, partisini anlatmaya çalışıyordu o sıra. Elinde bir çanta vardı, küçük. Artık o denli alışmıştı ki yoksul yerel yayıncılara; yayın öncesi makyajını kendi yapıyordu. İlk ulusal yayını benimle oldu sanırım.

“Ergenekon Davası”nın ülkenin önünü açacağını, askeri vesayetle mücadelenin fevkalade önemli olduğunu söyledi yayında. “Menderes’in varisi/devamı biziz” dedi. RTE’nin demokrat olmadığını, tek adamlık peşinde koştuğunu vurguladı. Yapılan ilk DP kurultayını kaybetti Soylu. Hüsamettin Cindoruk başkan seçildikten sonra: “Ergenekon DP’yi ele geçirdi” dedi. Tüm AKP ve Cemaat medyası manşetten gördü bu beyanı. Ardından AKP’ye geçti Soylu.

AKP’li olduğu gün aradım Soylu’yu. Cnntürk’e yayına davet ettim. “Enver Bey size borçluyum. Esasen Doğan Grubu’na asla çıkmam. Ancak siz hep demokrat davrandınız, herkese söz hakkı tanıdınız. Çıkacağım” dedi. AKP’li olarak ilk yayını benimledir. Aykırı sorularım vardı. Yanıtladı. Aynı noktadaydı. “Ergenekon, Balyoz” davalarının yaşamsal olduğunu yineledi. Askeri vesayetin, darbelerin ülkenin başına bela olduğunu söyledi. Bu kez RTE için hayranlık sözleriydi farklı olan…

Süleyman Soylu hızla yükseldi. Şimdi AKP’nin şahin bakanı… Yazdıklarımı okuyacaktır mutlaka. Bazı sorularım var, inanıyorum ki yanıtlayacaktır.

1. Özgür basının nasıl bir ihtiyaç olduğunu yakından bilen biri olarak; bugün basının içinde bulunduğu bu durumu nasıl karşılıyorsunuz? Pek çok saygın basın mensubunun iktidar baskısıyla işten atılmış olduğu belgeliyken kendinizi özgür bir ülkede hissediyor musunuz? Tek yanlı yayıncılığın ülkenin gelişimi önünde en büyük engel olduğunun farkında mısınız?

2. Necmiye Alpay, Aslı Erdoğan gibi terörle yan yana gelmeleri asla mümkün olmayan yazarların tutsak olduğu bir ülkenin İçişleri Bakanı olarak kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Yazarları, sanatçıları bu tür ithamlarla cezalandırmaya kalkan bir ülke, çağdaş dünyanın neresindedir?

3. Ergenekon/Balyoz türü davalar çökmüşken, geçtiğimiz dönemde bu davaların savcılığını yapan Cumhurbaşkanı RTE gibi, siz de kandırıldığınızı düşünüyor musunuz? Eğer öyleyse, bu davalarda yargılananlardan özür dilemeyi düşünür müsünüz?

4. Cemaate yönelik operasyonlarda at izi ile iti izi karıştı madem. Adalet terazisini sağlamak hükümetinizin ve bakanlığınızın da görevi değil mi? binlerce çocuk, öğretmen, kamu görevlisi için başlatılan cadı avının sizin bakanlığınız döneminde sürmesi, siyasi kimliğinizi zedelemez mi?

5. Darbelerin ülkenin canına okuduğunun altını çizen siz; OHAL ve KHK uygulamalarıyla ülkeyi yöneten hükümetinizin bir tür darbe düzeni sürdürdüğünü düşünür müsünüz? Bu yolla; örgütlenme, ifade özgürlüğü gibi kısıtlamaların yeni bir vesayet yarattığının farkında değil misiniz?

6. Her dönem sandık vurgusu yapan siz; pek çok belediyeye kayyum atamanın millet iradesine darbe olduğunu düşünür müsünüz? Bu tür uygulamaların bölge halkıyla devletin gönül bağını koparacağını, dahası terörün tüm ülkeye yayılacağını ve demokrasiden uzaklaştıkça otoriter bir düzenin yerleşeceği savlarına ne yanıt verirsiniz? Düne dek Gülen’e övgüler düzen belediye başkanlarınız hakkında bir soruşturma var mı?

7. Gülen Cemaati hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu konuda hükümetinizin ve şahsınızın bir özeleştiri yapması gerektiğini düşünür müsünüz? Her kurumda Gülenci bulan polislerin, savcıların, düne dek çok yakın olan partiniz AKP içinde ciddi bir soruşturma yürütmemiş olmasını nasıl karşılarsınız?

8. Cumhurbaşkanı RTE: “Kandırıldık” diyerek milletten özür dileyip sorumluluktan sıyrılırken, binlerce insanın, üstelik böylesi bir görevde olmadıkları halde bedel ödemesi hukuka uygun mudur sizce? Eğer “kandırıldık” demek haklı bir savunma biçimiyse, bu yol yurttaşlar için de geçerli değil midir? Çağdaş hukukta “kandırıldık” türü bir uygulama var mıdır sizce? Altan kardeşlerin “Subliminal” mesaj verdiği gerekçesiyle gözaltına alınması 15 Temmuz davasını sulandırmaz mı ve eğer bu şahısların gerçek suçları varsa, bunu gölgelemez mi?

9. Size daha pek çok sorum var elbette. Ancak sizi davet edebileceğim bir ekranım yok. Bu durumda; size bu soruları sosyal medyadan youtube veya periscope gibi bir ortamda canlı sormamı kabul eder misiniz? Bu yolla, şikâyetçi olduğunuz merkez medyaya bir ders vermiş olunacağı görüşüme katılır mısınız? Aksi halde geçmişte mağdur olan siz, bugün iktidar koltuğuna oturunca aynı uygulamayı sürdürmüş olacağınızın farkında mısınız? Farklı düşünen insanların konuşması, her fikirden gazetecinin size soru yöneltebilmesi demokrasi çıtanızın göstergesiyse eğer, gazetem BirGün adına dilediğiniz yerde bu soruları sorabilirim size, kabul eder misiniz?