Futbol seyir zevki olan bir oyun. Başka bir deyişle ‘tribünlere oynanan’ sporcunun alkışlanabildiği, çoşturulabildiği, tüm yeteneğinin takdir edilebildiği, insanüstü hareketlerinin şaşkınlıkla izlendiği... Bu hem sporcu hem de seyirci açısından o kadar değerli bir durum ki! Hatta futbolu bu kadar popüler yapan etkenlerden belki de en önemlisi. Fakat izlemesini de bilmek lazım.

Geçen hafta geliri Soma’daki ailele bırakılacak üçlü turnuvayı izlemeye gittim. Bir Galatasaraylı olarak gönlümden geçen kendi takımımın formasını giymekti. Fenerbahçeli arkadaşımın ‘gereksiz risk’ görmesini, ‘yardım maçında ne olabilir ki?’ demeden tribünü bilen biri olarak dinledim ve forma giymedim. İyi ki de giymemişim zira sosyal medyada gördüğünüz o üç büyükler formalı sarmaş dolaş ‘İstanbul United’ görüntüleri tamamen görüntüden ibaret. Oysaki tam üç tane 34. dakikası olan, İngiliz futbol devi Chelsea’nin konuk edildiği - hem de çok sağlam bir kadro ile gelen- yardım için yapılan bir dostluk maçı izlemeye gitmiştik.

Öncelikle bırakın farklı takımları Beşiktaşlı bile çok azdı statta. Galatasaraylı ise birkaç tane. Sonrası ise tam facia! Kendi takımını destekleyen Beşiktaşlılara sert bakışlar, saygı duruşu sessizliğinde salavat getirmeler, ayağına her top geldiğinde Drogba’yı yuhlanamalar ve hatta Beşiktaş - Chelsea maçında Galatasaray aleyhine tezahüratlar... En büyük skandal ise takımlarının kupayı alamayacağını anlayan Fenerbahçe taraftarlarının son maçı izlemeden stadı terk etmeleriydi.

Her şeyi bırakın, dünyanın bir ucundan bir takım acınızı paylaşmak, yardım eli uzatmak için as kadrosunu alıp gelmiş. Fabregas, Costa, Ivanavic, Luis, Santos hepsi orada yenilme stresinden uzak sadece futbol seyir zevki için oynuyorlar. Ve siz kendi takımınızın kazanma şansı kalmadı diye çıkıp gidorsunuz! Kimse bana Türkiye’de futbol seviliyor demesin. Türkiye’de sevilen takımdır!

***

Sokak köpeği

Şüphesiz  en kötüsü, sıkıcı futbol değil maçın gergin anlarıydı. Elbette her derbinin gerginliği olur ve olmalı da. Tansiyon ve tempo yüksek olacak; heyecan, sinir, çoşku, hırs her duyguyu yaşayacağız. Fakat benim görüşüm futbolun güzelliğine gölge düşürecek, seyirciyi tahrik edecek herkes ve özellikle de futbolcular derhal oyunun dışına atılmalıdır.

Buradan hareketle penaltı sonrasında Fenerbahçe kalecisi Volkan’ın Melo’ya yaptığı hareket  ceza namına ne varsa almalıdır: Kırmızı kart, maç cezası, para cezası... Buradan Melo’yu savunduğum da düşünülmesin. Daha önce yine buradan iki oyuncu arasındaki gerginlikte de aynı şeyi söylemiştim. Bir takıma ne kadar yararlı olursa olsun, “ahlaksız” futbolcu takımdan atılmalıdır!  Şu an Melo’yu değil de Volkanı eleştirmemin nedeni ise Volkan’ın bu kez daha suçlu olması ve  maç  sonrasında bir de yaptıklarının üzerine tüy dikerek  Melo’nun lakabı “Pitbull”a göndermeyle “Belediye sokak köpeklerini zehirlesin yoksa iş bana kalacak” demesi. 

Haydi maçın stresiyle  yaptın bir hata rakibi aşağılama hırsıyla dünyanın en aptalca cümlesini ettin. Sosyal medya yanında tüm hayvan hakları dernekleri de ayağa kalktı. Bari kalk özür dile değil mi? Hayır! Bunun yerine hâlâ en saçma cümlelerle kendini savunmaya çalışıp “neler çektiğimi ben bilirim!” diyor.

Volkan’a atılan suların ve edilen kötü tezahüratın özrü yok! Fakat Fenerbahçe’nin futbolcusu olarak Volkan’ın da taraftarla taraftar olmasına, tribünden gelen küfürlere laf yetiştirmesine, gelen suları tutup geri atmakla tehdit etmesine de gerek yok. Melo bu ülkede ne kadar futbol oynar bilinmez ama futbol hayatı sonrasında Türkiye’de kalacağını sanmam. Bunun aksine Volkan Demirel çok muhtemelen bu ülkede oyunculuk kariyerini tamamlayıp antrenör, yorumcu ve hatta teknik adam olarak kalacak. O yüzden önce Fenerbahçe yönetiminin hemen cezasını kesmesi; sonra da Volkan’ın bir düşünüp kendine gelmesi gerek! 

***

En kibar memur!

Deplasman şehirlerine giden taraftarlar emniyet güçleri tarafından genellikle pek hoş karşılanmaz. İlk kez, Manisa sokaklarında karşılaştığımız ekip otosundaki memur keyfimizi kaçırmak istemediğini fakat sokağı terk etmemiz gerektiğini çünkü rakip taraftarların daha kalabalık şekilde arka sokakta olduğunu söyledi. Sonrasında da içkilerimizi keyifle yudumlayacağımız bir yer gösterdi. Yüzüne karşı bu nezaketine teşekkür ettik ama bir kez de buradan edip örnek olmasını dileyeyim.