Bugün Saray rejimi ile Meclis’teki muhalefetin ortak noktası budur.

Saray rejimi sürdürülebilir bir başarısızlıkla ‘değişim’ peşindedir. Mesela son olarak Yeni Ekonomik Model ile bir değişim vaat ettiler. Yeni Ekonomik Model? Kısaltalım: YEM. Çok ironik değil mi?

Ana Muhalefet (!) CHP de sürdürülebilir bir başarısızlıkla değişim peşindedir. Değişimi hem CHP yönetimi hem de yönetimine İnce muhalefeti istiyor. CHP yönetimi kendi payına düşeni MYK vitrini değişimi ile yaptığına inanıyor. Yönetimin İnce muhalefetinin amacı ise yemlik gördükleri çantada keklik belediye başkanlıklarını kendi adaylarıyla değiştirmek...

Değişince elbette yeni bir durum ortaya çıkar, ama değişim hep iyi midir, yeni hep iyi midir? Saray rejimi zaten evrim yoluyla 16 yıllık değişinimle (mutasyonla) yaşanan bir değişimle ‘yeni’ bir rejim olarak ortaya çıktı.

Ve kimileri son dolar patlamasına bakıp “işte bu kez gidiciler” diyebilir. Ama 16 yıllık macera gösteriyor ki, şuradan buradan itekleyip kakalasalar da Hacıyatmaz gibi bir şekilde ayakta kalmayı beceriyorlar. Yine becerecekler mi?

Nitekim dolar gidişatını bile şimdilik sürdürülebilir bir başarısızlık olarak değerlendirebiliyorlar. İki yıl önce dolar üç buçuk olduğunda yine üç buçuk atmışlardı ve şimdi de aynı cümleleri kurup yollarına devam ediyorlar. İki yıl önce “tankla topla olmadı dolarla da olmayacak” diyorlardı. Bugün de aynen “Ekonomik savaşı kazanacağız” demiyorlar mı? İyi de bir savaş güçlü orduyla, ekonomik savaş güçlü ekonomiyle kazanılmaz mı? Orasını hiç kurcalamayın, çünkü cevapları hep aynı.

Mesela el-Reis Rize’de şöyle dedi: “Burası çatladıkapı ülkesi mi? Burası Türkiye Türkiye.” İki yıl önce de FETÖ operasyonları hakkında konuşurken kullanmıştı çatladıkapı sözünü: “Burası Çatladıkapı Muhtarlığı değil ki devletiz.” Gerçi o sıralar “Saray müdavimi muhtarlar bir burukluk hissetmişler midir, bilemeyiz” diye kaygımı belirtmiştim. Şimdi neyse ki muhtarlık demiyor, ülke diyor. Cümleler aynı ama bir değişim (!) var.

Sinirden öfkeden kaçıp işi şamataya vurmak asıl çare olamaz, ama muktedir en çok kahkahadan korkuyorsa, bu da bir nevi çaredir.

Sinirden gülerek vurgulamaktayız ki, krizin nedeni rahibin salınmaması değildir! Nedeni hakkında mesela gazetemiz yazarı Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu’nu okumak yeterlidir. Ezcümle krizin nedeni vahşi kapitalizm altında 16 yıldır yedirilen hurmalardır. YEM deyip yemlerken belli ki kemerlerde delik açtıracaklar. Siyasi İslam rejiminde ateistlere bile mecburen oruç tutma günleri başlıyoooor! Lakin o hurmalarla artık oruç bile açılamayacak, sürdürülebilir açlık orucu yaşanacak.

Sinirden gülerken işitmekteyiz ki “Başka ortak buluruz. Kendi göbeğimizi keseriz” diyorlar. Emperyalizmle göbek bağı olduğunu mu itirafı ediyorlar? Veya NATO’dan çıkmayı mı? Hayır, basitçe “Ver mehteri! Ver mehteri!” diyorlar.

Sinirden gülerken farkındayız ki Saray ve Saraylılar kriz konusunda attıkları her adımla, söyledikleri her sözle krizi derinleştiriyorlar. Her konuşmalarında dolar fırlıyor.

Sinirden gülerken hatırlamaktayız ki gemicikler büyüyor ve gemi oluyor. “Hepimiz aynı gemideyiz” der demez “Aynı gemide değiliz” sözü de Twitter’da haliyle tt oluyor! Nedir gemicik, nedir? Küçük teknedir, takadır. Taka kaptanına ne denir? Reis. Böylece batmakta olan gemi kaptanına da el-Reis demek gerekirken, Yahya Kemal Beyatlı’nın ölüme yolculuğu anlattığı ‘Sessiz Gemi’ şiiri akla gelmiyor mu? Geliyor. “Artık demir almak günü gelmişse zamandan/ Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.”

Hazindir ki 16 yıllık sürdürülebilir başarısızlık seyahati, sessiz bir gemi seyahati ile noktalanmaya doğru ‘değişim’ gösteriyor.

Meşhur laftır “hep kasa kazanır” diye, burada kasa kapitalizmdir. Oysa Türkiye kapitalizminin kasası çatlamak üzeredir. Türkiye Çatladıkapı mı Çatladıkasa mı ikilemindedir. Bu ikilem bizlere elbette yıllar öncesinden bir Timur Selçuk şarkısındaki “Dinle bak çatırdıyor / Çatladı çatlayacak / Kasa can çekişiyor / Gücü yok dayanacak” sözlerini söyletiyor.

CHP yönetimi sessiz gemide seyahati bile göze alabilir, yeter ki sürdürülebilir başarısızlığı orada da elinden alınmasın. Ama CHP bir yana bizlerin, toplumsal muhalefet güçlerinin sürdürülebilir bir başarısızlık imkânı yok, böyle hikâyeyle oyalanmaya zamanımız da yok.

Zamanımızı boşa geçirince ne olur? Mukatele, yani karşılıklı katliam olur: Biz zaman öldürürüz, zaman da bizi öldürür!