Kasım ayı başında Fırat’ın doğusundaki Kamışlı semalarında görülen Sukhoi savaş uçakları, PYD ile Şam arasında başlatılan görüşmeler, Moskova’nın kuzey ve kuzeydoğudaki askeri faaliyetlerini artırması “Suriye’de asıl operasyonu Rusya mı yapıyor?” sorularını gündeme getirdi. Bu tarz analiz ve yazılar da ele alındı.

İddia o ki, 30 Eylül 2015 tarihinde savaş resmen müdahil olan Rusya, ABD ve Türkiye’nin olası hamleleri karşısında sahadaki konumunu güçlendiriyor. Şam yönetimi ile birlikte Suriye’nin dörtte üçlük bölümünde kontrolü sağlayan Rusya, adım adım Fırat’ın doğusuna da kayarak, ABD’nin “doğal kontrolü” altındaki Kamışlı-Haseke-Rakka hattında kendisini göstermeye başladı. Kuzey Suriye’deki yığınağı gözle görülür biçimde artmış durumda.

Lübnan merkezli El Ahbar gazetesi bu adımları "Rusya’nın Ankara’ya mesajı net" şeklinde değerlendirdi. Bu bölgede ABD’nin irili ufaklı onlarca askeri üssü var. Rusya’nın uçak konuşlandırdığı noktalara hava savunma, radar ve elektronik harp sistemlerini de eklemlemesi ABD üslerine iyice yakınlaştırmış oldu. Rusya’nın Suriye’deki Tarafları Uzlaştırma Merkezi’nin Sözcüsü Viktor Kudinov, Rus askerlerin Suriye devleti ile ABD öncülüğündeki koalisyonun kontrolündeki bölgeleri ayıran sınırda devriyeye başladığını açıkladı.

SAHADAKİ PARSELİZASYON

Rusya’nın Fırat’ın batısını, ABD’nin ise Fırat’ın doğusunda etkinlik sağladığı Suriye sahasındaki siyasi, askeri parselizasyonda henüz bir değişiklik yok. Kısa sürede de olacak gibi değil. Vekiller ve aktörler cephe hattını eskisi gibi tahkim etmeye devam ediyor. Ancak Rusya-İran’ın Şam Yönetimi’ni, ABD’nin PYD/SDG’yi, Türkiye’nin de ÖSO ve diğer cihatçı grupları desteklediği çok aktörlü kapışmada cephe hatları arasında büyük gedikler var.

ABD’nin SDG ile sürdürdüğü asimetrik ilişkiye karşın Rusya Şam ve PYD yani Suriye Kürtleri ile ilişki halinde. Bu durum Kremlin’e avantaj sağlayan unsurlardan. Bunun yanında Amerikan emperyalizminin Çin’e odaklanmasından faydalanan Rusya, Suriye’de ABD’nin etki alanındaki Fırat’ın doğusunda nüfuzunu artırma girişimlerini sürdürüyor.

PYD Eşbaşkanlık Komitesi üyesi Aldar Xelil’in Suriye’de Rusya’sız bir çözüm olmayacağını dile getirmesi ve Şam’ı kastederek “Rusya’nın aracılığıyla bazı şeyleri çözüm yoluna koymak istiyoruz” sözleri tabloyu okumak açısından çarpıcı.

KREMLİN’İN KÜRT OYUNU

Rusya Kürtleri Şam’a itiyor: PYD’nin ilk yurt dışı temsilciliğini Moskova’da açtığı düşünülecek olursa Kürtlerle Kremlin arasındaki ilişki daha iyi anlaşılmış olur. Bu bağ hiç kopmadı. Uzun süredir Şam ile PYD arasında Rusya’nın gözetiminde görüşmeler yapılıyor. Zaman zaman kesintiye uğrasa da. Kürtlerin ABD ile kurduğu yakın ilişkiden rahatsız olan Kremlin, zorlandığı anda da PYD/YPG’yi Türkiye kartıyla korkutuyor. Rusya’nın Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev’un geçen hafta Rojava’yı işaret ederek, Suriye topraklarında “devlet benzeri oluşumları kurma çabalarının kabul edilemez olduğunu” söylemesi Moskova’nın yaklaşımının en net özetiydi. Moskova, Ankara’nın olası operasyonu kullanarak Kürtleri Şam hattına itmeye çalışıyor.

ABD hiçbir yere gitmiyor: SDG üzerinden kuzeydoğu Suriye’de tutunmaya çalışan Amerikan emperyalizminin Suriye’den vazgeçtiği yönünde herhangi bir işaret yok. Evet, sahada bir sıkışmışlık yaşadığı açık. Ancak bu oyun kurma inisiyatifini Rusya’ya verdiği, bu sahayı Moskova’ya ikram edeceği yönündeki yorumlar gerçeklikten kopuk. Washington’un Suriye politikasını en çarpıcı şekilde özetleyen ABD Ulusal Güvenlik Konseyi’nin Ortadoğu ve Afrika Direktörü Brett McGurk oldu. Manama 2021 Diyalog Forumu’nda konuşan McGruk’un şu ifadeleri her şeyi özetliyor: “ABD hiçbir yere gitmiyor. Bu bölge son derece önemli. Afganistan’dan çekilme sebeplerinden biri de Ortadoğu’ya ilgi göstermemiz.” Benzer şekilde ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in odağın giderek Çin’le rekabete çevrilse de Ortadoğu’ya bağlılıklarının devam ettiği yönünde bölgedeki müttefiklerine güvence verdi.

Ankara yeşil ışık bekliyor: Rusya ve ABD’nin kapıştığı Suriye cephesinde Ankara da gardını sağlamlaştırma peşinde. Olası operasyon için henüz her iki egemen güçten de onay çıkmasa da, bu olmayacağı anlamına gelmiyor. Moskova ve Washington ile kapalı kapılar ardında sürdürülen kirli pazarlıklar sonrasında her iki başkentten de vize çıkmaması için bir neden yok. Suriye Kürtleri de bunun farkında. Operasyon gündemdeyken geçen ay Washington’da bulunan Demokratik Suriye Meclisi (DSM) Yürütme Kurulu Başkanı İlham Ahmed başkanlığında bir heyetin bu kez de Moskova’ya gidecek olmasının anlamı açık. Ahmed bir süre önce, Rusya’nın Kobani bölgesine 3 bin Suriye ordusu askerinin konuşlandırılmasını önerdiğini, ancak kendilerinin bu teklifi reddettiğini açıklamıştı.

BÜYÜK KIRILMAYA DOĞRU

Suriye’de bütün hesaplar, yığınak büyük kırılmaya endeksli. O kırılma noktası da İdlib veya Azez-Cerablus hattı değil, Fırat’ın doğusu. ABD’nin Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) bunca yatırımı boşa değil. Uzun erimli erimli bir kapışmanın hesapları yapılıyor.

El Nusra, El Kaide, IŞİD gibi cihatçıların, SDG/PYD gibi yerel güçlerin, Hizbullah ve Şii milisler gibi bölgesel güçlerin, İran, Türkiye gibi bölge ülkelerinin, Rusya, ABD gibi küresel güçlerin sıkıştığı Suriye sahası daha çok su kaldırır. ABD ve Rusya gibi küresel aktörlerin dönem dönem sahada insiyatifi ele geçirmesi bu gerçekliği değiştirmez.