Şam ile Kürtlerin Moskova arabulucuğunda yakınlaşmasını uzmanlar değerlendirdi. Rusya uzmanı Kerim Has, “Rusya, Amerika’yı dışarıda, Kürtleri içeride, Türkleri de aşağıda tutmaya çalışıyor” dedi. Emekli Büyükelçi Uluç Özülker ise hükümetin yalnızlığının yeni sorunlara kapı aralayacağı görüşünde.

Suriye’de denklem her zamankinden daha karmaşık

POLİTİKA SERVİSİ

Şam’la SDG arasındaki anlaşmanın ardından, Ankara’nın zayıf diplomatik temaslar ile siyasi takvimi belirsiz bir şekilde sürdürdüğü operasyonun geleceği merak ediliyor. Sahada havadan ve karadan aralıksız sürdürülen harekât, Suriye denklemindeki tarafların tümünü yeni hamleler yapmaya zorluyor. Ankara’nın diyalogdan uzak tavrı nereye kadar sürdürebileceğini ve Suriye’de değişen denklemi Emekli Büyükelçi Uluç Özülker ve Rusya uzmanı Akademisyen Kerim Has ile konuştuk.

WASHİNGTON- MOSKOVA TEMASLARI SÜRÜYOR

Şam ile Kürtlerin yakınlaşmasına Moskova’nın bakışını değerlendiren Kerim Has, “SDG ile Şam arasında tam bir mutabakatın sağlanması için Rusya’nın başından beri arabuluculuk yaptığı doğru ama bunun şu an için nihai bir sonuca ulaştığını söylemek henüz erken. Türkiye-Suriye sınır hattının kontrolünün ve Kobani ile Menbiç’in YPG güçlerinden rejimin kontrolüne geçmesi yönündeki haberlerin hali hazırda resmi Rus yetkililer ve kaynaklarca doğrulanmaması, Washington ile Moskova arasındaki pazarlıkların hal sürdüğü anlamına geliyor” dedi.

‘KÜRTLERDEN EMİN OLMAK BEKLENECEK’

Rusya şu sıralar YPG’nin Türk ordusunca ‘yeterli ve gerekli’ ölçüde hırpalanmasını ve ‘şartların olgunlaşmasını’ bekliyor diyen Has, “Kürtlerin Suriye’nin geleceğine yönelik Moskova’nın kendi vizyonu ve koşulları çerçevesinde masaya oturmaları için bu hırpalanma gerekli. Muhtemel ki böyle bir mutabakat sağlandığı takdirde, tek başına Türkiye-Suriye sınır hattına Suriye ordusunun konuşlanmasını ve Kürt nüfusun yoğun olduğu birkaç bölgenin kimin hakimiyetine geçeceği meselesini içermeyecek. YPG hakimiyetindeki bölgelerde yerel yönetimlerin durumu, Deyr ez Zor dahil Fırat’ın doğusundaki enerji kaynaklarının kontrolü, 2011 öncesine göre vidaları daha da sıkacağı bilinen Esad rejimi yönetimindeki yeni Suriye’de Kürtlerin siyasi, sosyal, idari hakları vs. Amerikan askeri varlığıyla doğrudan temaslar gibi hususlarda da bir ön mutabakat, olmazsa olmazlardan. Bir başka deyişle, Kürtler ile Şam arasındaki bir anlaşmayı Rusya’nın ancak Kürtlerin yeniden ABD kampına geçip geçmeyeceklerinden emin olduğu an kotarmak isteyeceği söylenebilir” şeklinde konuştu.

CİHATÇILARIN SERBEST KALMA TEHLİKESİ

Has, “Ankara-Washington hattında yaşanabilecek yeni olası askeri kırılmalar şüphesiz Türkiye’nin Rusya’ya siyasi ve askeri bağımlılığının artmasını netice verebilir” dedi. IŞİD’çilerin ve İdlib’deki radikal/cihatçı tehdidin Türkiye üzerinden ‘serbest dolaşıma’ girme tehlikesi de yine Moskova açısından Şam ile Kürtler arasındaki olası mutabakatın ‘mayınlı alanları’ arasında bulunduğunu belirtti.

KÜRTLERİ İÇERİDE, TÜRKLERİ AŞAĞIDA TUTMAK İSTİYOR

Has sözlerini söyle sonlandırdı: “NATO’nun ilk genel sekreteri İngiliz diplomat Lord Ismay ittifakın kuruluş amacını açıklarken Avrupa kıtasında ‘Amerika’yı içeride, Rusları dışarıda, Almanları da aşağıda (kontrol altında) tutmak’ ifadelerini kullanmıştı. Benzer şekilde, Rusya da şimdilerde Suriye’de ‘Amerika’yı dışarıda, Kürtleri içeride, Türkleri de aşağıda tutmaya’ çalışıyor.

DİPLOMATİK YALNIZLIK YENİ BELALAR AÇACAK

Emekli Büyükelçi Uluç Özülker ise, hükümetin diplomatik alandaki yalnızlığının sürekli yeni sorunlara kapı aralayacağını ve bu metodu sürdürmenin tehlikeli olduğu ifade etti. Özülker, “Hali hazırda Amerika Suriye topraklarını tamamen terk etmiş değil. Bu nedenle SDG ile Şam anlaşmasına ilişkin yorumlar yapabilmek için erken olduğunu düşünüyorum. ABD askerlerinin bölgeyi kısa zamanda tamamen terk etmesi de mümkün görünmüyor. Bu nedenle daha çok sular akacak. Belki de şu an Suriye yönetimi taktik bir hamle yapıyordur. Türkiye’nin üzerine çok ciddi baskılar ve müthiş bir diplomatik yalnızlık söz konusu. Türkiye milli güvenliği, ulusal güvenliği açısından komşuları ile bir an evvel barışmalı. Her ülkenin çıkarları var. Türkiye’nin de var. Bu çıkarlara uygun bir güvenli bölge talep etmek hakkı ama bunu çatışma ve rekabet ortamında götürmemesi gerekiyor. Diplomasi ve barış kullanılmalı” diye konuştu.