Isınma turu gerçek turun kaçta kaçıdır? Ne kadar ısınmak normaldir? Belli bir dereceden fazla ısınınca yanma olasılığı da var mıdır?” sorularıyla başlayıp; “Bitiş noktası belli bir koşuda ‘ısınma turu’ iyidir, ancak sonu belirsiz bir maratonda ne kadar süreceği bilinmeyen bir ‘ısınma’ yakıcı da olabilir, yıkıcı da!” diye bitirdiğim Cumartesi köşesini yazarken, henüz ne 12 askerimiz yaşamlarını yitirmiş ne de Suriye’ye kapsamlı bir hava saldırısı gerçekleştiren İsrail’in F-16’sı düşürülmüştü.

Suriye’de işler yeniden kızışıyor; hafta sonunda İran’ın insansız hava aracını İsrail hava sahasına sokması; İsrail’in Suriye’deki İran askeri varlığına, Hizbullah mevzilerine ve Şam’ın hava savunma sistemlerine dönük kapsamlı saldırısı Tel Aviv ve Tahran arasında bir tür doğrudan mesajlaşmaydı.

Öyle bir mesajlaşma ki, pek çok analiste Suriye üzerinde İsrail ve İran kapsamlı bir savaşa girebilirler mi sorusunu sordurdu. O soruyu soranlar, bunu önleyebilmenin tek yolunun Rusya’nın diplomatik müdahalesi olduğunu söylüyor.

Cumartesi günü yaşanan çatışmanın taraflara maliyeti “şimdilik” şu:

İran; bir insansız hava aracını ve onun komuta merkezini kaybetti. Ayrıca, Suriye’deki askeri varlığı da bir miktar darbe aldı.

Suriye’nin hava savunma bataryaları ve Şam etrafındaki önemli hava savunma sistemleri vuruldu.

İsrail ise, bir F-16’sını ve daha önemlisi Suriye hava sahasında dokunulmaz (yenilmez) bir şekilde uçabildiği algısını yitirdi.

Yukarıdaki maliyet hesabı İsrail gazetesi Jerusalem Post’un analistlerine ait. İsrail’in İran uzmanları, Cumartesi yaşananların ardından İsrail’in de Suriye’deki savaşın ana oyuncularından biri olabileceğini ve İran’la, onun Suriye’deki varlığı/vekilleri üzerinden kapsamlı bir savaşa (İsrail-İran-Hizbullah) girme olasılığını ciddi ciddi tartışmaya başladılar.

Henüz bunun ne İran ne de İsrail açısından tercih edilen alternatif olmadığını ve Rusya’nın İran’ı Suriye’de İsrail’i tehdit edecek derecede üsler ve askeri varlık edinmekten uzak tutmasını umduklarını da ekliyorlar.

Rusya, Suriye’ye davet üzerine ve Esad’ı korumak, hatta ülke genelinde duruma tekrar hakim olmasını sağlamak için gelmişti. Kuşkusuz, bunun kendisine sağlayacağı askeri ve ekonomik/politik kazanımları da hesap ederek. Bu doğrultuda da epey yol katetti.

İsrail’in hamleleri Rusya’nın Suriye’ye getireceği/getirmekte olduğu “istikrarı” tehdit ediyor. Ancak, o istikrar, Esad rejimi ve Rusya’nın kazancı anlamına geldiğinden ABD’nin tercihi değil.

ABD, hem İsrail’in dahliyle hem de Türkiye-YPG arasındaki çatışmaların sürmesiyle o istikrarı engellemekten yana!

İsrail Ulusal Güvenlik Enstitüsü Başkanı Amos Yadlin’e göre, “İran, Suriye ve Lübnan’da askeri güç inşa etmekte kararlı, İsrail de buna engel olmakta. Şimdi bu iki vektör çatışıyor.”

Rusya’nın başrolü oynadığı diplomasi satrancı o çatışmanın bir yaygın savaşa dönüşmesine engel olamazsa, Suriye geride bıraktığından daha uzun ve şiddetli bir savaşın alanı olabilir.

İsrail’in, Rusya göz yummadan Suriye hava sahasında “dokunulmaz” olarak dolaşması mümkün değil. Rusya, Suriye’de Esad’lı bir “istikrar” ararken, ne İran’ı kaybetmeyi ne de İran’ın çok güçlü bir bölgesel devlet olarak Suriye’de kalmasını istiyor. Eğer Cumartesi günü yaşananların yaygın bir çatışmaya dönüşmesini engelleyecekse, İran’ın Suriye’deki varlığını İsrail’i tehdit etmeyecek bir düzeyde tutmak, bu düzeyde İran varlığını da İsrail’e kabul ettirmek zorunda.

İsrail saldırısı ve uçağının düşürülmesi ile başlayan “savaş yeniden kızışıyor” değerlendirmeleri, dün Çin’den gelen ve artık onların da Suriye sürecine “aktif olarak” katılacakları açıklamasıyla yeni bir boyut kazandı. Sürekli değişen dengede Çin’in yeri Rusya+Esad tarafı.

Türkiye henüz “ısınma turları” atarken, Suriye daha da ısınarak gittikçe karmaşıklaşan ve daha fazla aktörü içine çeken bir denkleme dönüşüyor.

Girilmesi kolay, çıkılması zor bir denkleme!