Ortadoğu’yu adeta poker masasına çevirdiler; elbette kanla, hile hurdayla oynanan bir kumar… Özellikle IŞİD’in ortaya çıkışı ve Kobene’yle birlikte bölgede kartlar yeniden dağıtılmış, ABD Yeni Osmanlıcılık’a verdiği destekten vazgeçip Kürt güçleriyle koalisyona yönelmişti. Şimdi bütün kartlar yeniden karıştırılıyor ve bir kez daha dağıtılacak. Bugüne kadar, şunlar şunun elindedir, bunlar şunun elindedir diye bildiğimiz kartlar, yeniden […]

Ortadoğu’yu adeta poker masasına çevirdiler; elbette kanla, hile hurdayla oynanan bir kumar… Özellikle IŞİD’in ortaya çıkışı ve Kobene’yle birlikte bölgede kartlar yeniden dağıtılmış, ABD Yeni Osmanlıcılık’a verdiği destekten vazgeçip Kürt güçleriyle koalisyona yönelmişti. Şimdi bütün kartlar yeniden karıştırılıyor ve bir kez daha dağıtılacak. Bugüne kadar, şunlar şunun elindedir, bunlar şunun elindedir diye bildiğimiz kartlar, yeniden dağıtıldığında el değiştirecek. Zaten hep bu şekilde Suriye’de sık sık ittifakların değiştiğini izledik, düşmanın dostu düşman olmayıp dost olabiliyordu.

Hâlâ net cevapları olmayan birçok soru var. Ama çok net olan bir gerçek de var: ABD asker çekse bile ellerini çekmez. Hele bir elinde Kürt kartını bir elinde Türk kartını aynı anda oynayabilirken ve eli her yere uzanıyorken. Boşuna hırsızlara eli uzun dememişler.

ABD Türk kartını oynarken öbür elindeki Kürt kartından hiç vazgeçer mi? Bilhassa Barzani kartından… Baksanıza Erbil’de daha güçlü konuşlanmayı ve askeri üssünü genişletmeyi planlıyormuş. Demek ki KDP eğilimli Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) bir süre önce, “Rojava’ya yönelik yeni bir uluslararası konsept var ve bu konsept ile PYD tasfiye edilecek ENKS’nin önü açılacak” diye boşuna açıklama yapmamış. Yani bu köşede yıllardır söylediğimiz şeyi tekrarlamış: PYD (ve PKK) önünde ya tasfiye ya Barzanileşme seçeneği konuluyor. Böylece Trump da pekâlâ Erdoğan’a “PYD’siz bir Kürt oluşum” konusunda taahhüt vermiş olamaz mı?

Yeni Yaşam gazetesinde de Zafer Yörük, ENKS’nin silahlı gücü olan Roj Peşmergeleri’nin Suriye’ye geçme girişiminden, YPG/SDG komutanlarıyla Roj Peşmergeleri arasında bu konuda ABD güçlerinin inisiyatifiyle görüşmeler yapıldığı haberinden söz ediyor. Ve ilave ediyor: “Türkiye yönetimi KDP’yi ‘terörist’ bir tehdit olarak etiketlemiş değil. Bu durumda da Suriye topraklarına Türkiye’nin ‘terörle mücadele’ gerekçesi ile girme argümanının temeli ortadan kalkmış olacak. … PYD’nin ENKS ile bu konuda nasıl bir anlaşmaya varacağını yakın zamanda göreceğiz.”

Nitekim Erdoğan da Suriye’ye askeri harekât konusunda “Son gelişmeler bizi bir müddet daha beklemeye itti” demişti. Seçimlerden önce bu harekât olmazsa hamaset oyları da güme gitmez mi? Ayrıca Erdoğan, Washington’a “Acele etmeyin” diye stratejik şey etmiş.

Stratejik ve trajik.

Son gelişmeler ABD için stratejik bir taktik hamle ama Kürtler için trajik bir durum.

Trajik: Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK), çağrıda bulunuyor: “ABD hükümeti, kararını gözden geçirmeli ve geri çekilme kararını iptal etmelidir.” Bazı Kürtler “ABD Suriye’de kalsın” diye imza toplanabiliyor. Yeni Yaşam gazetesinde Kenan Kırkaya imzasıyla “ABD’nin çekilmesi: Her misafir evine döner” başlıklı bir yazı yayınlanıyor.

(Misafirmiş öyle mi?!)

Bu trajik durumda haliyle kafalar da karışık. Mesela Özgür Politika gazetesinde Ahmet Çimen “Kuzey-Doğu Suriye’nin TC, İran, Rusya ve gerici Baas rejiminin ciddi saldırı tehdidi altında olduğu görülüyor” diyor. Oysa KCK son açıklamasında “ortaya çıkan yeni dengeler”den söz ediyor. “ABD Kürt karşıtı oyunlar içine girerek kendisini daha büyük çıkmazlar içine sokmamalıdır” derken, diğer yandan “Mevcut Suriye yönetimini Suriye’nin demokratikleşmesinde uzlaşmaya” çağırıyor.

Gelinen noktada elbette Suriye ve Rusya’nın eli daha da güçlendi. Ve bu arada İdlib’de yaşanan çözümsüzlük de devam ediyor. Türkiye ABD’ye vekâlet etmeye başladığında Rusya ile ilişkileri limonileşebilir. Üstelik Rusya, tercihini Fırat’ın doğusu ve batısıyla bütün bölgeye Suriye ordusunun dönmesi için kullanacaktır.

Yani kartlar karıştı ama henüz yeniden dağıtılmadı.

Tamam da, emperyalist ABD elinde Kürt kartı hep vardı ama ‘misafir’ (!) yani el eliyle özgürlük olur mu hiç?