Ekonomik kriz, ayrımcılığı yeniden tırmandırdı. Sosyal medyada “Suriyeliler Defolsun” mesajları öne çıktı. Akademisyenlerin hazırladığı mültecilerle ilgili raporda ise söz konusu tablonun giderek yerleşikleştiği analizine yer verildi

Suriyeliler hedef halinde

BURCU CANSU - @burcu_cansu
burcucansu@birgun.net

Suriyelilere yönelik ayrımcılık ekonomik kriz bahanesiyle yeniden gündeme geldi. Sosyal medyada başlatılan “Suriyeliler Defolsun” kampanyası kısa süre içinde yayıldı. Sosyal medyadaki mesajlar ayrımcılığın boyutlarını ortaya koyarken meseleye ilişkin sağlıklı bir entegrasyon sürecinin işletilmemesi tablonun bu hale gelmesinin ana etkeni olarak yorumlanıyor.

Ankara’nın Altındağ ilçesinde Suriyelilerin evlerinin önce taşlanması akabinde ise ateşe verilmesinden sonra Sosyoloji Derneği’nden akademisyenler Feray Artar, Akın Bakioğlu ve Hüseyin İzmir, bölgede yaşananlara ilişkin meselenin sosyo-kültürel ve ekonomik boyutlarına dair kapsamlı bir çalışma başlattı. 4 akademisyenin yaptığı “Ankara’daki Suriyelilerin Mültecilik Deneyimleri” araştırması tamamlandı. Raporda yerel halkın Suriyelilere yönelik tutumuna ilişkin analizlere yer verildi.

“İsthidam ve yardımda rakip”

Araştırmada, halkın Suriyelilere yönelik olumsuz söylemlerinin nedenlerine ilişkin, “istihdam ve devlet yardımından yararlanmada rakip olarak görme” tespiti yer aldı. Devlet kurumları ve sivil toplumdan gelen yardımların yerel halkın mültecilere öfke duymasına neden olduğu vurgusu yapıldı.

Ankara’nın en yoksul semtlerinden olan ve Suriyelilerin ağırlıklı olarak yaşadığı Altındağ bölgesinde görüşülen semt sakinlerinin rapora yansıyan değerlendirmeleri şöyle:

» Bizim yardımlarımız kesildi sağ olsunlar Suriyelilere veriyorlar. Geri döneceklerini sanmıyorum, çünkü buranın parası tatlı geldi onlara. Bizim Türklerimiz doydu bunlar kaldı (34 yaşında ilçe sakini kadın)”

»“Başbakan bizi de görse öyle… Türklerin ekmeği de kesildi (65 yaşında ilçe sakini kadın)”.

»“Kimisi de gitmeyeceğiz buralar çok iyi, diyormuş. Ekmek bedava, su bedava, yiyecek bedava. Devlete kirayı, suyu, elektriği ödetiyorlar (65 yaşında ilçe sakini kadın)”.

» “Ekmekler hep çöpe gidiyor. Yanıyorum o ekmeklere… Yardımlar dağıtılırken ihtiyacı olan gözetilmelidir. Sokaklarda ekmekler, onlara tahammülüm yok” (65 yaşında ilçe sakini kadın)”,

»Türkiye’ye gelince onlar parayı buldular… Maddi ve manevi durumları önceden bir odada oturuyordu şimdi kiralık ev tutuyorlar. Altlarında son model Mercedes arabalar şu tarafa bir gitseniz orada hep Suriye plakaları görürsünüz. Araba getiriyorlar benim şahsen öyle bir arabaya binmişliğim yok. (34 yaşında ilçe sakini kadın).

»Bizlerin yok, onların var, hepsinin arabası var (65 yaşında ilçe sakini kadın).

»Mendil sattığın yerde dilencilik yapan Suriyelileri polise şikayet ettim. “Onlar göçmen değil abla onlar misafir” dediler. (34 yaşında ilçe sakini kadın)”.

***


Haksızlık duygusu hâkim

Raporu hazırlayan isimlerden Akın Bakioğlu BirGün’e yaptığı değerlendirmede ayrımcılığın nedenlerini anlattı.

Altındağ’da yapılan ve mülakata dayalı çalışmayı yürüten akademisyenlerden Akın Bakioğlu, yerel halkın Suriyelilere yönelik tepkilerine ilişkin BirGün’e özetle şu değerlendirmeleri yaptı:Yerel sakinler, haklar ve sosyo-ekonomik imkânlar yönünden Suriyelilerden daha ‘üstün’ olmaları gerektiğine inanıyor. Tersi algılar haksızlığa uğradıkları duygusu yaratıyor ki bu da Suriyelilere ilişkin olumsuz değerlendirmeleri arttırıyor. Mültecilerle ekonomik ilişki içerisine giren ev sahibi, emlakçı ve esnaf gibi grupların, girmeyenlere oranla daha olumlu yaklaşım gösteriyor.Aslında bizi bu çalışmayı yapmaya iten şey Altındağ’da Suriyelilerin yaşadığı bir apartmanın yerel halk tarafından ateşe verilmiş olması. Saha çalışmasında Türkiyeli görüşmecilerden en çok duyduğumuz cümle ‘biz olsak savaştan kaçmazdık’ oldu. Burada yerli katılımcıların çoğunun Suriyelilerin içinde bulundukları savaş koşullarını anlamadıkları ya da tahayyül edemedikleri sonucunu çıkarabiliriz. Burada Suriyelilerin savaştan kaçarak Türkiye’ye gelmeleri yerli halkta bir sahiplenme duygusuyla birlikte “kaçıp gelenler” ve “onları sahiplenenler” arasında görünmez bir hiyerarşi olmasına yol açıyor. Bu hiyerarşi arayışı, ‘yerli’ ve ‘yabancı’ kimliklerinin, kültürel farkların altı çizilerek inşa edilmesi sonucunu doğuruyor. Yerel halk, paylaşımcı olmak, çocuk yetiştirme, vatan sevgisi ve milliyetçilik, temizlik anlayışı ve kişisel bakım gibi konularda iki topluluğun birbirlerinden ayrıldığına inanırken bu ayrımları pekiştirecek şekilde davranıyor.”


***

Ayrımcı mesajlara sert tepki…

Twitter'da gündeme oturan #SuriyelilerDefolsun başlığı büyük tepkiye neden oldu. Kullanıcılar konuyla alakalı birçok yorumda bulundu. Demokratik kamuoyu ve ayrımcılığa karşı duran yurttaşlar söz konusu etiketi sert ifadelerle eleştirdi. Söz konusu paylaşımların ülkede ayrımcılığı körükleyeceği yapılan paylaşımlarla dile getirildi. Sol parti temsilcileri de söz konusu paylaşımları eleştirerek Suriyelilerin can güvenliğinin sağlanmasını istedi. Yaşanan ekonomik krizden Suriyelilerin değil onları siyasi malzeme haline getirenlerin sorumlu olduğuna dikkat çekildi. ÖDP Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş ile Dersim Ovacık’ın Komünist Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu’nun tepkileri destek gören paylaşımlardandı. Taş şunları yazdı: “ #SuriyelilerDefolsun hashtagı açanlar; Suriyeli’lerin ülkemize göçüne yol açan İç savaşı derinleştiren, Suriye yangına benzinle giden AKP’nin politikalarına sesinizi çıkarmadınız, şimdi de AKP’nin ekonomi politikasının sonucu olan krizi Suriyelilerin üstüne yıkıyorsunuz. Ayıp.”

‘Faşizmdir…’

TKP'li Belediye Başkanı Fathi Mehmet Maçoğlu, bu konu hakkında yaptığı paylaşımda, "Suriyeli yerine almanlar-ruslar olsaydı kimsenin sesi çıkmazdı ama eminim. sizin kirli zihinlerinizin düşündüğü, kendinizden aşağı gördüğünüz insanlara karşı uyguladığınız bu yaklaşımın adı faşizmdir" ifadelerini kullandı.