Dün büyük ustanın ölüm yıl dönümüydü. Nazım Hikmet dedemin kuşağından tipik olmayan bir göçmendi. Osmanlı’nın Selanik’inde doğdu, Halep’te çocuktu, İstanbul’da büyüdü, Batum üzerinden gittiği Moskova’da okudu, Cumhuriyet’in Ankara, Çankırı ve Bursa’da cezaevlerinde kaldı ve İstanbul üzerinden Sovyetler Birliği’nin Moskova’sına kaçtı ve orada öldü. Ölümünden 46 yıl sonra yeniden Türk vatandaşı yapıldı. Nazım Hikmet geri dönmedi, gönderilmedi de.

1800’lerin son çeyreği ve 1900’lerin ilk çeyreği arasında milyonlarca insan eski Osmanlı topraklarına kurulmuş ülkeler arasında göç etti. Bir kısmı zorunlu olarak ‘geri’ gönderildi. Dedemler bu ‘geri’ gönderilenlerdendi. Hepsi doğma büyüme en azından bilmem kaç yüzyıldır Yunan Makedonyasından insanlardı. Türkiye’ye geldiler ve geri dönmediler.

1960’lardan itibaren milyonlarca insan Türkiye’den Almanya’ya gittiler ve çoğu geri dönmediler. Geri dönenlerin bir kısmı tekrar Almanya’ya göç ettiler.

Örnekleri çoğaltmak mümkün.

Şimdi seçim meydanlarında bir süredir Suriyelilerin geri gönderilmesi de gündem yapılıyor. AKP meselenin sorumlusu olduğunu bildiğinden olsa gerek seçim zamanı meseleyi biraz atlıyor. Ancak Ocak ayında Erdoğan net olarak bir kaç vesileyle ‘Suriyeliler geri dönecek’ dedi. Muharrem İnce’de bayram için sınırı geçen Suriyeliler üzerinden benzer bir ifadede bulundu. Erdoğan 2014’te de Suriyeliler dönecek demişti. Keşke biraz okusalar diyeceğim nafile, ama en azından bir iki bilene danışıp konuşsalar hem yanılmamış hem de milleti yanıltmamış olurlar.

Genel olarak Türkiye’deki Suriyelilerle ilgili olumsuz söylemler ve kanaatlerin yaygın olduğunu biliyoruz. Bunun altında milliyetçi ve fırsatçı ve olumsuz siyaset tarzı yatıyor. İnsanları yanlış veya eksik bilgilendirirseniz hayal kırıklığına uğrarsınız. Bu ‘geri dönme’, ‘geri gönderme’ meselesi de böyle.

Neoliberal siyaset ve düşüncenin doğrudan sonucu olarak bugün bütün dünyada göçmen krizi yaşanıyor. Göçü ve göçmeni hırsla zengin ülkelerdeki refahın peşine düşmek şeklinde, afedersiniz vücudunuzun yanlış tarafıyla anlarsanız, sonsuza dek siyasetçilerin saçmalamalarını dinlersiniz.

Göçmenleri ‘geri gönderme’ siyaseti lükse girer. Son yüzyılda çok göç almış ve göçmen ülkesi olarak öne çıkmış ülkelerin çoğunda bu geri gönderme konusu popüler ancak o derece de pahalı. Hesaplamalara göre bir göçmenin geri gönderilmesi 15-20 bin TL. Aklınızda Nazi Almanyası uygulamaları yoksa durum bu. Ancak çözüm bu değil.

Pek çok araştırma gösteriyor ki geri gönderilen göçmenlerin çoğu tekrar göç ediyorlar ya da göç etmeyi deniyorlar. Geri gönderme piyasasına girdiğinizde sınır yatırımlarınız da artmak zorunda. Dolayısıyla bir maliyet kalemi daha var. Ama asıl önemlisi insan maliyeti. 2016 ve 2017’de Akdeniz’de öldüğü tespit edilenlerin sayısı 8,259. Sadece tespit edilenler!
Göçü doğru tarafından anlamak isteyenler için ipucu şurada: Kimse rahat ve mutlu olduğu için göç etmez. Mutlu, rahat ve refah içinde olan insanlar seyahat ederler, gezerler, hava değişimi yaparlar ve saire ancak genel olarak göç etmezler. Elinde dünyanın ‘sağlam’ pasaportlarından olanlar ve ten rengi klavuza uyanlar göç etseler dahi onlara göçmen denmez, expat denir. Ama onlar da diğerleriyle aynı biçimde rahatlarını bozan, tatmin etmeyen, mutlu etmeyen bir şeyler olduğu için göç ederler. ‘Rahat battı da gittin’ diye düşünülen herkese gerçekten ‘batan’ bir şey vardır ve o batma noktasında göç etmeyi düşünmeye başlar insanlar.

Suriye, Irak, Yemen gibi aktif savaş olan ülkelerde bu ‘batma’ meselesini çok aramanız gerekmez; mayınlar, kurşunlar, tecavüzler kendini gösterir. Ama insanlara siyaset de batar, kültür de. Son 40 yılda bir milyondan fazla Türk vatandaşının Avrupa ülkelerinde iltica başvurusu yapmış olması bu siyasetin, kültürün batmasıyla ilgilidir. Ekonomi de batar aynı şekilde. Almanya’ya giden misafir işçilerin de İngiltere’de kebab sektörünü şaha kaldıran Kürt ‘kaçaklar’ın da bir kısmı bu dürtülerle hareket etmişlerdir.

Özetle insanlar güvenliksiz yerlerden, kendilerini şu veya bu şekilde güvende hissetmedikleri yerlerden, rahatsız oldukları yerlerden, arzularını, hedeflerini tatmin edemeyeceklerini düşündükleri yerlerden uzaklaşırlar. Türkiye’ye gelen Suriyelilerin yaklaşık dörtte biri daha sonra soluğu Avrupa’da almıştır.

Suriye’de siyasi, ekonomik ve kültürel ortam itici olmaktan çekici olmaya ve görece Türkiye’den daha iyi olmaya başlamadan Türkiye’deki Suriyelilerin geri dönmesini beklemek hayalciliktir. Bu koşul sağlandığında zaten emin olun bir kısım Türkler de gider.

Ancak geri dönüşü zorlaştıran bir nokta da, göçmenler gittikleri ülkeye yerleştikçe ve yeni göçmenler önce gelenlere katıldıkça ortaya çıkan ve güçlenen göç kültürüdür.

Geri dönülecek bir şeylerin olması da önemlidir. Göç uzadıkça eski arkadaşlar, mekanlar kaybolur. Onların yerini yenileri alır. Aileler kurulur, yerleşir ve geri dönülmesi beklenen ‘memleket’ nostaljik bir soyut kavrama dönüşür. Uzun lafın kısası bu geri dönüş aslında bir kuyruklu yalandır. Esas olan barış içinde bir arada yaşamaktır. İlla bir şeye yatırım yapacaksanız, buna yapın.

İyi haftalar ve bol şanslar.