Google Play Store
App Store

Gözler bugün Merkez Bankası’nın saat 14.00’te açıklayacağı faiz kararında. Banka’nın ters köşe yapıp yapmayacağı tartışılırken çıkacak sonuçtan geniş halk kesimlerini olumlu etkileyecek bir seçenek çıkmayacak.

Sürprizlerle dolu Merkez Bankası

Havva Gümüşkaya

Ekonomi yönetiminin iktisadi gerçeklikle açıklanamayan faiz indirimlerine devam edip etmeyeceği bugün belli olacak. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından çıkacak olan karar son iki haftadır merakla bekleniyor. TCMB’nin faiz kararı son günlerde sürekli rekor kıran Dolar/TL kurunun seyrinde de belirleyici olacak.

Türk Lirası’ndaki değer kaybı, TCMB’nin 23 Eylül’deki toplantısında politika faizini 100 baz puan düşürerek yüzde 19’dan yüzde 18’e indirmesiyle hızlanmıştı. Kavcıoğlu, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı sunumda TL’deki değer kaybının sadece faiz indirimi ile ilişkilendirilemeyeceğini belirtmesinin ardından kurdaki yüksel hızlandı. Kavcıoğlu, “Faiz indirimi sonrasında kurda hareketlenme oldu ama küresel gelişmeleri değerlendirince bunun direkt bizim faiz indirimi ile ilgisi olmadığını görürüz” ifadelerini kullanmıştı. Konuşması sonrasında üst üste rekor serileri yaşanan dolar kurunda 9,37’ler görüldü.
Reuters haber ajansının anketine göre TCMB’nin politika faizini 50 ya da 100 baz puan indirmesi öngörülüyor. Piyasalardaki bu beklenti kurun daha da yükselmesine yol açıyor.


Öte yandan AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu ile görüştükten sonra üç TCMB başkan yardımcısını görevden alması da TL’deki değer kaybını hızlandırmıştı. Faiz kararlarında oy hakkı bulunan TCMB başkan yardımcıları Semih Tümen, Uğur Küçük ile PPK üyesi Abdullah Yavaş görevden alındı. Reuters’ın görevden alınan Yavaş ve Küçük’ün PPK’nin bazı kararlarına karşı çıktığını öne sürmesinin ardından kurdaki yükseliş hız kazandı.

SEÇİMLER YAKLAŞTIKÇA FAİZ İNDİRİMİ DİKTESİ

Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, eylülde gelen faiz indirimi kararının ardından yaklaşmakta olan seçimleri işaret ederek hükümetin yeni faiz indirimleri dikte edebileceğine işaret etmişti. Faiz indirimi kararına ilişkin bir değerlendirme yayımlayan kuruluş 100 baz puanlık faiz indirimi ve politika yönlendirmesindeki değişikliğin, enflasyonu kontrol altına almaktaki zorluğu artıracağı belirtildi ve para politikasındaki zayıf güvenilirliği gösterdiği vurgulandı. 2023 seçim döngüsünün yakınlığı nedeniyle, makro ekonomik istikrarsızlık risklerine ve Türkiye’nin dış kırılganlıklarına rağmen büyümeyi desteklemek için siyasi değerlendirmelerle daha fazla faiz indiriminin dikte edilmesinin temel bir risk olduğu belirtildi.

YENİ ŞAFAK’TAN ŞÜPHELİ TAŞRA MANŞETİ

Yeni Şafak gazetesi önceki gün taşra baskısında “Enflasyon faize bahane olamaz” manşeti ile çıktı. Ancak şehir baskısında bu habere ne manşette ne de birinci sayfada yer verilmişti. Manşete konu olan haberde ise Türkiye’de üretim ve yeni yatırımlar için faizlerin mutlaka indirilmesi gerektiği ileri sürüldü. Gazete, Mart 2021’de faiz artırımı kararlarını ‘operasyon’ olarak niteleyerek dönemin Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ı hedef almıştı.

Bu manşetten bir gün sonra Ağbal görevden alınmış, yerine Yeni Şafak gazetesindeki faiz karşıtı yazılarıyla bilinen Prof. Şahap Kavcıoğlu atanmıştı. Kavcıoğlu başkanlığındaki Merkez Bankası uzunca bir süre faizi sabit tutarken, geçen eylül ayında 100 baz puan indirime gitmişti.

Gazetenin önceki gün taşra baskısında manşet olan ancak şehir baskısında birinci sayfada dahi yer bulamayan “Enflasyon faize bahane olamaz” haberine ilişkin Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu’nun etkisinin olup olmadığı ise merak konusu.


surprizlerle-dolu-merkez-bankasi-934445-1.

Sabit olsa bile memnun edecek

Prof. Dr. Yalçın Karatepe: Merkez Bankası’nın politika faiz oranında 50-100 baz puan gibi bir indirime gideceği piyasalar tarafından kabullenilmiş gibi görünüyor. Kurların seviyesi buna işarete ediyor. Ancak ben bir tahminde bulunamıyorum. Mevcut ekonomik göstergelere bakınca faizlerin artmasının gerektiği açık bir biçimde görülüyor. Böyle bir dönemde faizlerin sabit tutulması bile piyasaları memnun edecek. Ancak TCMB ekonomik göstergelerden ziyade iktidara baktığı için alınacak kararı tahmin etmek kolay olmuyor. Ayrıca şöyle bir durum da var: Faizi indirirse Erdoğan’ın beklentisi karşılandı denilecek; sabit tutarsa Kılıçdaroğlu’nun Merkez Bankası ziyareti etkisini gösterdi yorumları yapılacak.


surprizlerle-dolu-merkez-bankasi-934446-1.

Politik beklentileri karşılayacak

Prof. Dr. Aziz Konukman: İktidarın politikası “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” üzerine kurulu. Bu 11’inci Kalkınma Planına dahi girmiş durumda. Orta Vadeli Plan’da da yer alıyor. Zaten ifadenin iktisadi tedbir olarak yer alması demek Merkez Bankası’nın bağımsızlığının ortadan kalması demek. Bu tedbirler ortadayken faiz indirmekten başka bir seçenek görünmüyor. Öte yandan imkânsız üçlemeye göre sermaye hareketlerinin serbestliği, sabit döviz kuru ve bağımsız bir para politikası uygulaması aynı anda var olamaz. Hem faiz hem de kur sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ortamda aynı anda belirlenemez. Bu iki arkaplanda bile yüksek enflasyonun olduğu bir konjonktürde faiz indirimleri olacak iş değil. Ancak politik beklentilere uygun olacaktır.


surprizlerle-dolu-merkez-bankasi-934447-1.

Halk için olumlu sonuç yok

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu:

Sade yurttaş:
Öncelikle TCMB’nin faiz indirimleri sade yurttaşın yaşamına artan enflasyon, derinleşen yoksulluk, kronikleşen işsizlik şeklinde yansıyor. O nedenle yarın geniş halk kesimlerine rahat nefes aldıracak bir adım söz konusu değil. Ekonominin tüm göstergeleri kötüye giderken erken seçim için AKP rejimine umut verecek bir gelişme de beklenmemeli.

Sermaye fraksiyonları: Sermaye fraksiyonları açısından da TOBB ve MÜSİAD’ın temsil ettiği, AKP ile de organik bağları bulunan kesimler, öteden beri yüksek faizden şikâyet ediyor. Bunlar en çok gıda, tekstil, mobilya sektöründe düşük ücretli işgücüne dayanan daha çok TL kredisi kullanan firmalardan oluşuyor. Salı günkü şikâyetlerinden de izlediğimiz gibi TÜSİAD’da örgütlü, seküler büyük sermaye ise ağırlıklı olarak döviz kredisi kullanıyor ve ithal makine ve teçhizata dayalı daha teknoloji yoğun yatırımlar yapıyor ve dövizin yükselişinden çok daha olumsuz etkileniyor. Ama eylül faiz indirim kararından da gördüğümüz gibi, finansal piyasalardaki kaos havası kredi faizlerinin düşmesini de engelliyor. MÜSİAD-TOBB çevresine de nefes aldıran bir sonuç yaratmıyor.

Döviz spekülatörleri: Peki öyleyse neden bu zorlama? Bu noktada şunu hatırlatalım. Finansal piyasalarda büyük vurgunlar vurma ancak fiyatların bir inip bir çıkmasıyla, teknik ifadeyle oynaklığın artmasıyla mümkündür. Bu dinamik döviz fiyatları içinde geçerlidir. Hatırlayalım, 2018 yazından beri 4 kez bu fırsat çıktı: Brunson krizinde Albayrak devrinde faizlerin zorlama indirilmesi döneminde, Ağbal’ın görevden alınması ertesinde, Kavcıoğlu döneminde çekirdek enflasyon telaffuzuyla başlayan bugüne ulaşan süreçte. Yani tam 4 defa dövizi görece “makul” fiyattan alıp, panik ortamının zirvesinde tam da amatörler trene atlarken satışa geçerek büyük vurgunlar vurmak fırsatı yaratıldı. Burada bir “içeriden öğrenme”, yani atılacak adımları önceden haber alıp, voli vurma mekanizmasının işlediğine ilişkin şüpheler de var. Eğer böyle ise, yarın TCMB’nin pas geçip, dövizin göreceli düşüşünü sağlama ihtimali de göz ardı edilmemeli.


surprizlerle-dolu-merkez-bankasi-934448-1.

Fren çoktan patladı, karşıda bol virajlı bir yol var

Ozan Gündoğdu: Merkez Bankası’nın kısıtları düşünüldüğünde son yılların en zor PPK toplantısı yapılacak. Eğer faiz sabit tutulursa veya yükseltilirse geçen ayki faiz indirimi anlamsızlaşacak. Zira Başkan Kavcıoğlu “Kurdaki artışın faiz indirimiyle ilgisi yok” demişti. O halde faizin sabit tutulması halinde önceki açıklamalar ve kararlar boşa düşmüş olacak. Cesur bir kararla faizlerin indirilmesi halinde ise zaten yeterince gergin olan piyasanın bu karara nasıl bir tepki vereceğini tahmin etmek zor değil: Sert bir döviz kuru artışı ve daha da derinleşen kriz… Faiz indirimi operasyonunda yapılacak bir iletişim hatasının bile bir finansal krize dönüşebileceği de unutulmamalı. Ekonomi yönetiminin freni çoktan patlamıştı, şimdiyse bu arabayı bol virajlı bir yol bekliyor.