Suruç saldırısında yaşamını yitiren Süleyman'ın Yüksekova'da evini ve anılarını yıktılar

Suruç'taki saldırıda yaşamını yitiren Süleyman Aksu'nun ailesinin Yüksekova'daki evi polis ve asker tarafından yakıldı. Evlerinden zorla çıkartılan ailenin fertleri, yeniden dönüş umuduyla Hakkari'de bekliyor.

Etha'dan Arzu Demir'in haberine göre, Urfa iline bağlı Suruç'ta canlı bombalı saldırıda yaşamını yitiren Süleyman Aksu'nun ailesinin Yüksekova'nın Kışla Mahallesi'ndeki evi yakılıp yıkıldı. Aksu ailesi zorla evinden çıkartıldı ancak "Oğlumdan ayrı kalamam" diyen anne Kudret Aksu yeniden ilçeye döndü. Hakkari'de bir akrabalarının evinde kalan Aksu ailesinin diğer fertleri, Yüksekova'ya dönecekleri günü bekliyor. Süleyman'ın abla ve kardeşleri, "Evimizle birlikte anılarımız da yok edildi. Ancak döner dönmez evimizi yeniden inşa edeceğiz" diyor.

Haberin kaynağı için tıklayınız...

Aksu ailesi, günlerdir süren abluka nedeniyle ikiye bölünmüş durumda.

Asker ve polis saldırısından önce Yüksekova'nın Kışla Mahallesi'nde yaşıyorlardı. Ancak sokağa çıkma yasağının ilan edildiği 13 Mart'ta anne Kudret ve baba Ramazan Aksu ile çocukları Ebru, Besna, Leyla, Güneş, Hatice ve İhsan zorla evlerinden çıkartıldı. Aile, daha önce evlenerek Hakkari'ye yerleşen Remziye'nin yanına geldi, ardından da bir akrabanın evine yerleşti.

Aksu ailesinin fertleri, Süleyman'ın ölümünün ardından yaşadıkları acıyı anlatıyor.

ANNE UZAKTAN OĞLUNUN MEZARINI İZLİYOR
Anne Kadriye Aksu birkaç gün Hakkari'de kaldıktan sonra, "Evladımın mezarı oradayken, ben Hakkari'de kalamam" dedi ve Yüksekova'ya geri döndü. Anne Aksu, sokağa çıkma yasağı nedeniyle mezarlığa gidemiyor. Ancak oğlunun yattığı mezarlığı gören bir evde oturarak, oğlunun mezarını uzaktan izliyor.

Kışla Mahallesi'ndeki evleri yakıldı. Aksu ailesinin o evde anıları vardı. Daha da önemlisi Süleyman ile geçirilen günlerin mekanıydı o ev. Kardeşlerden Leyla, "O evin her yerinde bir anımız var bizim. Bizim gözümüz eşyada değil. Yakılan evimizde bizim anılarımız vardı” diyor. Evden zorla çıkartıldıkları gibi ihtiyaç duyabilecekleri eşyaları bile almalarına izin verilmedi. "Üzerimizdekiler ile çıktık evden" diyor abla Hatice. O hengame içinde Süleyman'a ait bir kaç kıyafet ve fotoğraflarını da evden çıkartmayı başarmışlar.

Ailenin fertleri evlerinden çıkmayı düşünmediklerinin altını çiziyor ve ekliyor: "Sokağa çıkma yasağının ilan edildiği gün, mahalleye üç havan topu atıldı. Askeri kışlanın tam karşısına düşen mahallemizde birçok evde hasar oluştu."

Süleyman, Suruç'ta katledilmeden önce, tek katlı evin üzerine bir kat çıkmış. Ancak evin döşemesini yapmaya zaman kalmamış. Sonra araya hayatları hem birbirinden ayıran hem de birleştiren kocaman bir Suruç giriyor.

NEŞELİ, KEYİFLİ, ADİL, VEFALI
Sosyal medyada halay çeken, şiir okuyan ve takım elbisesinin içinde sürekli gülümseyen fotoğrafları ve videoları ile görülen Süleyman öğretmen kimdi?

Aksu ailesinin fertleri, yaşama ara verilen Hakkari'deki o evde Süleyman'ı anlattılar; bazen gözyaşlarıyla bazen gülerek.

Çukurova Üniversitesi'nin İngilizce öğretmenliği bölümünden mezun olan Süleyman, ilk olarak Orman Mahallesi'nde Gazi İlköğretim Okulu'nda bir yıl ücretli öğretmenlik yaptı. Ardından da Şemsettin İnal Anadolu Lisesi'ne atandı.

Ailesinin anlatımıyla Süleyman, merhametliydi, vefakardı, iyi niyetliydi, güler yüzlüydü, şakacıydı. Kardeşlerine, ablalarına takılmayı severdi. Lakaplar takmayı da severdi. Kardeşleri, ablaları, "Hangi ortamda olursa olsun mutlaka şaka yapar herkesi güldürürdü" diyor. Besna gülerek anlatıyor: "Kahkahaları evde herkesin sesini bastırırdı. O gelince başka bir hal alırdı, gidince başka bir hal."

Süleyman gülerek çıkmış evden. Vedalaşan ablalarına kızmış; "Ne oluyor? Beş gün sonra geleceğim, ne vedalaşması" diyor.

HERKESİN DERDİNE ORTAK

Neden gitti?

Bu soruya yanıt veren ailenin fertleri, "Herkesin derdine ortaktı" diyor. Bu dert ortaklığı, onu Kobanê yoluna düşürmüş. Başkasının derdine çare olma çabasında; çocuklar merkezde duruyor. Kardeşlerden biri, "Çocuklara çocuk olduklarını hissettirmek için gitti" diyor.

Okulda son dersinde öğrencilerine söylediği söz yaşamının manifestosu olmalı: Bir bedel olmadan kazanç olmaz.

Kendisine "Gidersen öğretmenliğin elinden alınır" diyenlere, "Biliyorum. Ama biz kim gitmezsek kim gidecek?" sorusuyla yanıt veriyor. Orası bugünlerde karışık şimdi gitmesen sonra git" diyenlere yanıtı ise "İyi günde öğretmen olmak kolay. Ya kötü günde" oluyor.

Diğer Suruç'ta hayatını kaybedenler gibi gitmeden önce kitaplar topladı. İki ay maaşını harcamamaya çalıştı, maaşını Kobanêli çocuklar için kitaba yatırdı. Kobanê'de kütüphanenin inşasında çalışmak istiyordu. Giderken çalışırken giyeceği eski kıyafetlerini de almıştı.

suruc-saldirisinda-yasamini-yitiren-suleyman-in-yuksekova-da-evini-ve-anilarini-yiktilar-129748-1.Fotoğraf: Cihan

HEP UMUT DOLUYDU
Hayattan keyif almayı bilen, seven biri var karşımızda.
Neden bu kadar neşeli, keyifliydi?

Kardeşlerin yanıtı benzer: Hayata bakış açısı ile ilgili. Sosyalistti ve hep umut doluydu.

En büyük abla Remziye'nin elinde büyümüş Süleyman. "Merhametliydi, adaletliydi" diyor.

Büyümesinde büyük emeği geçen ikinci abla Hatice ekliyor: “Sürekli, sadece kendinizi değil etrafınızdaki insanları da düşünün telkininde bulunurdu."

Güzel, iyi ve başarılı bir öğretmenmiş Süleyman. Ölümünün ardından öğrencilerinin yaşadığı derin acı da bunun bir göstergesi.

Öğretmen olan kardeşi Besna'ya "Öğrencilerine asla öğretmen gibi davranma. Onlara kızma. Onlarla dost ol, arkadaş ol" demiş.

O da öğrencileri ile arkadaşlık dostluk etmeyi ilke edindi Onlara yaşamlarında ilke olacak öğütler vermiş. Anadillerini sevdirmeye çalıştı. Bunun için üniversitede Kürtçe okuma yazmayı öğrendi.

Şiir okuyup yazmayı da severmiş Süleyman. Geride şiirleri de kaldı.

Küçük büyük hayalleri de vardı; araba almak, dünyayı gezmek ve sınıfsız bir toplumda yaşamak gibi.
Bir de bitmek bilmeyen halayları.

Besna rutinleşen halayları anlatıyor: "Yüksekova'da evin balkonunda çekerdik, bir bakmışsın komşular da gelmişti..

'TOPRAKLARIMIZA DÖNMEK İSTİYORUZ'
Yüksekova şimdi bir düş gibi; hem uzak hem yakın.
Ama Aksu ailesinin fertleri dönmekte kararlı.

Hepsinin bu konuda mesajı ortak: "Topraklarımıza dönmek istiyoruz. Devletten hiçbir şey istemiyoruz. Barış istiyoruz, huzur içinde yaşamak istiyoruz."

"Döndüğünüzde ne yapacaksınız?" sorusuna verdikleri yanıt da kısa ve net: "Evimizi yeniden inşa edeceğiz. Çünkü o evde Süleyman'ın anıları var, geçmişimiz var."